Davalı muhatabın adres değişikliğini kaza mercilerine bildirmediğine göre, yine 35.maddenin birinci fıkrasında açıkça belirtildiği üzere bundan sonra aynı adrese 35.maddeye göre yapılacak tebligatlar usulüne uygun yapılmış kabul edileceğinden görülmekte olan davada davalıya 35.maddeye göre yapılan tebligatın geçerli olacağı-
Davalı vekiline direnme kararının tebliğine dair tebligat parçasında tebligat tarihi aynı netlikte olmayıp, tebligat tarihinin tereddüde yol açacak şekilde elle oynanarak 08.12.2009 olarak düzeltildiğinden mahkemece, kayıtların kontrolü ile davalı vekiline direnme kararının tebliğ edildiği tarihin gereğinde tutanağa bağlanarak tereddüde yol açmayacak şekilde tespiti ile bildirilmesinin gerekeceği-
Tebliğ memurunca, davalının gösterilen adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebini komşusundan soruşturarak, “muhatabın çarşıda” olduğu yönündeki beyanını tebliğ belgesine yazarak, beyanda bulunanın imzadan çekinmesi nedeniyle bu ciheti de şerh ve imzası ile tasdik edildikten sonra; ödeme emrinin muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerinin tamamlandığı, böylece, Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinin birinci fıkrası hükmü aynen yerine getirilmekle; ödeme emrinin davacı borçluya tebliğ işlemi, kanun ve tüzük hükmüne uygun yapıldığından, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı 18.07.2007 tarihinin, ödeme emrinin davacı borçluya tebliğ tarihi olduğu-
Vekille takip edilen işlerde vekile tebligatın yapılmasının asıl olacağı, direnme kararı ve davacının temyiz başvuru dilekçesi davalı asile tebliğ edildiği, direnme kararının ve davacı tarafın temyiz dilekçesinin adı geçen vekillerden birine tebliği sağlanarak; bu eksik giderildikten sonra Yargıtay’a gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesinin gerekeceği-
Sürenin son gününün resmi bir tatile (C.rtesi-Pazar-Cumhuriyet B.ı-R./Kurban B.ı-1 Mayıs vb. gibi ) rastlaması halinde; sürenin, tatili takip eden günde sona ereceği-
Tebligat tutanaklarının aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan evraklardan olduğu, dosya içerisine tebligatın geçersizliğine ilişkin bir belge ve kararın bulunmadığı, tebligat yapılan kişinin orada çalışmadığını iddia eden davalının dinlettiği tebligatı alan kişi ve diğer tanıkların beyanlarına değer verilerek tebligat ve tutanağının aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu hususu gözetilmeden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Temyiz etmedikleri için haklarındaki hüküm kesinleşen davalılar bakımından Yerel Mahkemece sonraki aşamalarda yeniden ve ayrıca bir hüküm kurulmasının usulen mümkün olmayacağı, Yerel Mahkemenin, tebligat konusundaki eksikliklere dayalı bulunan usule ilişkin Hukuk Genel Kurulu bozma ilamına zorunlu olarak uymuş olması da, haklarındaki hüküm temyiz edilmeyerek kesinleşen davalılarla ilgili yeniden hüküm kurulmasını gerektirmeyeceği gibi, olanaklı da kılmayacağı, Yerel Mahkemenin 06.05.1999 günlü bozulan kararı, onu temyiz etmemiş olan davalılar yönünden kesinleşmekle birlikte, söz konusu davalıların davadaki “taraf” sıfatlarının devam ettiği ve bozma ilamı ile bozmadan sonraki duruşma gününün kendilerine tebliğ zorunluluğunun, bu sıfatlarından kaynaklandığı-
Davalı iflas idaresi vekille temsil edilmiş ve vekilin adres değişikliğine ilişkin herhangi bir başvurusunun bulunmadığından adı geçen vekilin tebliğe yarar en son adresinden başka bir adrese tebligat çıkarılmasının doğru olmadığı-
Bozma üzerine yapılan yargılamada, mahkemece bozma ilamına uyup uymama yönünde karar verilmeden evvel, bozmada işaret olunduğu üzere davalı S.’a tebligat yapılıp yapılmadığının araştırılması yoluna gidildiği ve tebligat yapıldığı yönünde gelen cevabi yazılar dayanak alınarak direnme kararının verildiği; bu durumda ortada direnme kararı bulunmayıp, bozmadan esinlenilerek yapılmış araştırmaya dayalı yeni bir hükmün bulunduğu, dolayısıyla dosyanın, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerektiği-
İcra takibine müvekkili adına itiraz etmiş olan vekilin, kendisine yapılan tebligat üzerine “itirazın kaldırılması istemine ilişkin yargılamayı takip etmeyeceği”ni yargılama başlamadan önce bildirmiş olması halinde, vekilin Avukatlık Kanunu hakkında ayrı bir iş olan bu yargılamaya katılma zorunluluğunun bulunmadığı, bu durumda asile tebligat yapılarak savunma hakkının tanınması gerekeceği-