TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri > - D. Yargılama > Madde 74 - I. Ceza hukuku ile ilişkisinde
23.06.2009 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler nedeniyle oluşan Kurum zararının davalıdan rücuen tazmini istemi-
Kural olarak, ceza mahkemesinin beraat kararı, hukuk mahkemesini bağlayıcı değilse de, beraat kararı ile maddi olgu saptanmış ise; bu husuun, hukuk yargılaması sırasında dışlanamayacağı ve aksinin benimsenemeyeceği- Ceza yargılaması sırasında, şikayete konu olguların gerçek olmadığının saptanmış olması halinde, hak aramadan söz edilemeyeceği ve salt zararlandırma amacının söz konusu olacağı, davacının kişilik hakları ile davalının şikayet hakkı arasındaki çatışan yararlar dengesi, davacı aleyhine bozulmuş ve davalı bakımından hukuka uygunluk nedeni de gerçekleşmemiş olduğundan, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinin hatalı olacağı-
Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı ve belirlenecek maddi olguların hukuk hakimini de bağlayacağı ve ceza mahkemesince davalılar hakkında yaralama suçundan mahkumiyet kararı verilmesi sebebiyle davalıların hukuki sorumluluğunun olduğu- İstihdam eden davalı şirketin, çalışanının eyleminden dolayı zarar gören 3. kişilere karşı sorumlu olacağı ve ceza mahkemesinde tespitler neticesinde davalı şirketin çalışanlarını seçme, talimat verme ve denetlemede gereken özeni göstermediği sonucuna varıldığından, davalı şirketin de oluşan zarardan adam çalıştıran sıfatıyla sorumlu tutulması gerektiği-
Belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulama görevinin hâkime ait olduğu- Vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu- Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması gerektiği- Senilite ve demans olduğu tespit edilen, yaşlı ve kandırılmaya yatkın bir kadın olan davacının, durup dururken üzerinde malvarlığının büyük bir bölümünü oluşturan taşınmazlarını kardeşi davalıya ve eltisine satış yoluyla devir ve temlik etmesinin olayların akışına ve yaşamın gerçeğine uygun düşen normal bir davranış olarak kabul edilemeyeceği; vesayet dosyasında kötü yönetim nedeniyle vesayet altına alınmış olmasının da davacının hiffet nedeniyle temlik yapmaya müsait olduğunu göstereceği, temlikin iddia edildiği gibi davacının kandırılması ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması yolu ile gerçekleştiği- Taşınmazın satış bedeli bakiyesi olarak ödeme savunmasına ilişkin 5.000.000 TL tutarında dekont ibraz edilmiş ise de satış tarihinden 7 ayı aşkın bir süre (ayrıca vesayet davası açıldıktan) sonra yapılan ödemenin taşınmazın satış bedeline karşılık olduğuna ilişkin yapıldığının inandırıcı olduğu söylenemeyeceği, senet metnini talil eden davalının teminat iddiasını HMK. mad 201 uyarınca yazılı delille kanıtlamakla yükümlü olduğu; yapılan ödeme taşınmazların satış bedeli kabul edilse dahi bilirkişi tarafından satış tarihinde belirlenen taşınmazların değeri gözetildiğinde bu paranın temlike konu taşınmazların değerine uzak ve hile ile vekâlet görevinin kötüye kullanılması olgularını gizlemeye yönelik olduğu sonucuna varıldığı- Davalılar ve dava dışı vekil hakkında açılan ceza davası sonucu verilen beraat kararında "... sanıkların davacının algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanarak dolandırıcılık suçunun unsurları olan hileli hareketler ile kandırarak dava konusu işlemleri yaptıklarına ve dolayısıyla menfaat temin ettiklerine ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin somut delil elde edilemediği ..." değinilmişse de, bu saptamanın hukuk hakimini bağlamayacağı- Davalıların ceza davasındaki beyanlarında, son kayıt malikleri davalıların taşınmazların bedelsiz olarak aktarıldığı bildirildiğine göre; anılan kayıt maliki davalıların TMK.'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-