TBK 19 gereğince açılan tasarrufun iptali davasında, alacağın, tasarrufun yapıldığı tarihten önce var olup olmadığı, bir başka anlatımla davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususunun, her iki tarafın ticari defter, kayıt ve konuya ilişkin sunulacak tüm belgeler üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılıp alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Terditli olarak açılan, İİK.mad. 277 vd.na göre "tasarrufun iptali", olmadığı takdirde TBK'nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin davanın, tasarruf konu mal konusu taşınmaz olsa bile, davalı borçlu veya davalı üçüncü kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği- Basit yargılama usulüne tabi olan tasarrufun iptali davasında yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerektiği-
Terditli olarak açılan İİK. mad. 277 vdna göre tasarrufun iptali, olmadığı takdirde TBK'nun 19.maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin dava, mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı gibi ticari işletmenin faaliyeti ile de ilgili de olmadığından, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesince görülmesi gerektiği-
Davacı dava tarihinde daha önce çalıştığı işten elde ettiği gelirden daha düşük gelir elde ediyorsa da, davacının boşanma kararı kesinleşmeden evvel söz konusu işten çıkartıldığı, davacının bu hususu temyiz konusu yapmadığı, bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı protokol gereğince iştirak nafakası ödemeyi kabul etmesi ve boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında, eldeki dava tarihi arasında geçen kısa sürede müşterek çocuk lehine olan iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi talebinin, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun ihtiyaçları karşısında, iyiniyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı- Davacının önceki işindeki konumu ve mesleği itibariyle iş bulma imkanı değerlendirildiğinde, mahkemece, "nafakanın indirilmesi" talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı işçi, davalı Belediye Başkanlığı işyerinde, kayden alt işveren işçisi olarak çalışmış olup, asıl işveren ile alt işveren arasında imzalanan sözleşmeye konu işin, 5393 s. Belediye Kanunu'nun 14., 15. ve 67. maddeleri uyarınca, hizmet alım yoluyla üçüncü kişilere gördürülmesinin mümkün işlerden olduğu- Sözü edilen düzenlemeler ile asıl işin tamamı ya da bir kısmı 4857 s. Kanun'un 2. maddesinde öngörülen sınırlamalara tabi olmaksızın alt işverene verilebileceği, ancak, bu durumun 4857 s. Kanun'un 2/7. maddesinin ve TBK.'nun 19. maddesi çerçevesinde muvazaa denetimi yapılmasına engel olmadığı- Eldeki dava dosyası bakımından, emsal nitelikteki davalarda ulaşılan sonucun aksi yönünde karar verilmesini gerektirir bir durumun bulunmadığı da gözetildiğinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunun kabulü gerektiği- Davalı belediye ile davalı alt işveren şirket arasındaki, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin 4857 s. K. mad. 2/7 ve TBK.'nun 19. maddesi çerçevesinde yapılan denetim neticesinde muvazaalı olduğunun ve iş sözleşmesinin geçerli veya haklı bir sebep bulunmadan feshedildiğinin anlaşılmasına göre, feshin geçersizliğiyle davacı işçinin davalı belediye işyerindeki işine iadesine karar verilmesi gerektiği- Muvazaanın iyiniyetli olan davacıya karşı ileri sürülmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olması ve hiç kimsenin kendi hilesinden yararlanamayacağı ilkesi nazara alındığında, işe iadenin mali sonuçlarından davalı şirket de, davalı belediye ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği-
"Davalı üçüncü kişinin, kooperatif aleyhine muvazaalı icra takibi başlattığı ve kooperatif adına kayıtlı gayrimenkulün icra kanalı ile satışa çıkarılarak alacağa mahsuben davalı üçüncü kişi tarafından alındığı, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğu" belirtilerek davalılara arasındaki muvazaalı takibin iptali istendiğinden, davacının davalıdan bir alacağı olup olmadığının araştırılarak davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığının tartışılması ve mevcut delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi gerektiği-
İş sözleşmesinin başlığında ve içeriğinde belirli süreli olduğunun yazılmış olmasının sözleşmeyi belirli süreli hale getirmeyeceği, yapılması kararlaştırılan işin niteliğinin önemli olduğu, sözleşme ile işçinin yapması kararlaştırılan iş süreklilik arz ediyor ise, iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun kabulü gerekeceği- Taraflar arasındaki iş ilişkisi objektif koşullara bağlı bulunmadığından sözleşmenin başlangıçtan itibaren belirsiz süreli sayılması gerektiği ve belirsiz süreli iş sözleşmesinde ise bakiye süre ücretinin gerçekleşmeyeceği-
TBK. mad. 19 gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davanın genel mahkemelerde görülmesi gerektiği; tarafların sıfatının da (tacir olmasının da) görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi bulunmadığı- "Davanın, icra takibiyle, icra takibine konu bononun ve haciz işlemlerinin iptali istemine ilişkin olduğu, bononun kambiyo senedi olduğundan, görevli Mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğu" gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Muvazaa nedeniyle alacağın temlikine ilişkin tasarrufun iptali davasında davacının davalı borçludan alacaklı olmasının bir ön koşul niteliğinde olduğu-
Alacaklının nafaka ve maddi manevi tazminat talebinde bulunduğu boşanma davası, taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun yapıldığı tarihten sonra açılmışsa da, boşanmaya neden olan sebeplerin; tasarruf tarihi öncesinde mevcut olduğu boşanma ve (basit yaralama suçu nedeniyle davalının sanık, davacının mağdur olarak yer aldığı) ceza davası dosya içerikleri ile sabit bulunduğundan, davacının TBK. mad. 19 maddesi gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-