Tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere davalı kayıt malikinin o yörede yaşayanlar tarafından bilinen iş insanı olduğu, dava konusu taşınmazın satışına yönelik vekâletname dahi düzenlenmeden arsa alımı aracılık sözleşmesinin düzenlendiği bu durumun davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerinin göstergesi olduğu, bilirkişi ek raporuna göre dava konusu taşınmazın devir tarihi itibariyle davalı vekil tarafından diğer davalıya tespit edilen rayiç bedelin çok altında bir bedelle temlik edildiği, davalı kayıt malikinin kardeşi olan dava dışı kişi tarafından şirket hesabından satışın yapıldığı gün para çekilmesine ilişkin sunulan dekont ödeme belgesi olarak kabul edilemeyeceğinden satış bedelinin davacıya ödendiğinin de ispat edilemediği, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre davalı vekilin vekil eden davacının iradesine uygun davranmadığı davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket etmek suretiyle davacıyı zararlandırdıklarının sabit olduğu- "Davacı ile davalı vekil arasında ortak kazanç ve iş birliği amacı ile birbirlerine temlikname ve vekâletnameler vermek sureti ile yakın ilişki kurulduğu, taşınmazın değerinin düşük belirlenmesinin tek başına kötüniyetin ispatı için de yeterli olmadığı bilirkişi raporunda belirlenen taşınmazın devir tarihindeki bedeli ile alım satım bedeli arasında fahiş fark bulunmadığı, davacı tanığının satışı öğrendiğinde davacıyı da haberdar ettiğini belirtmesine rağmen davacının, vekili uzunca bir süre vekillikten azletmediği, taşınmazının kendisinden habersiz satıldığını öğrenen bir kimsenin vekilini hemen azletmesi gerekirken iki yıla yakın bir zaman sonra azletmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, eldeki davada ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğu, davacının davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket etmek suretiyle kendisini zararlandırdıklarını ve vekil vasıtasıyla taşınmaz satın alan davalının kötüniyetli olduğunu usulünce ispat edemediği, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği" görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşün kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davalı vekilin, hesap verme ve bu bağlamda aldığı şeyleri iade etme borcunu yerine getirdiği yönündeki savunmasını ispat edip etmediği-
Davacının azlinin haklı olup olmadığına, haksız ise hak edeceği vekâlet ücretinin tespitine ilişkin alınan bilirkişi raporunda davacı avukatın bazı işlemlerinde gerekli özenin gösterilmediği, bu konularda avukatın görevini gereği gibi yerine getirmiş sayılamayacağı belirtilmesine karşın tüm dosyalara ilişkin genel bir değerlendirmeyle azlin haksız olduğunun tespitine yer verilmiş olmasının çelişki doğurup doğurmayacağı, raporun bu hâliyle hükme esas alınıp alınamayacağı, buradan varılacak sonuca göre oluşturulacak kuruldan yeni bilirkişi raporu temininin gerekip gerekmediği-
Davacıların murisi tarafından vekil kılınan davalının dava konusu taşınmazda murise ait payı kardeşi olan diğer davalıya satış yoluyla devrettiği somut olayda; davacı tarafça vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığı iddiasının ispat edilip edilemediği, dava konusu taşınmazda murise ait payın satış bedelinin ödendiğinin davalı tarafça kanıtlanıp kanıtlanamadığı, davalıların el ve iş birliği içinde hareket ederek davacıların murisini zararlandırdığının kabul edilip edilemeyeceği-
Özel hastane/hekim ile hasta arasındaki sözleşmede vekâlet hükümlerinin uygulanması gerektiği, vekâlet sözleşmesinin niteliği gereği sonucun garanti edilmesinin mümkün olmadığı, tedavi yönteminin seçilmesinde hekim serbest ise de, hasta için en emin yolu seçmek zorunda olup, tedavinin doğru olup olmadığının raporda tartışılması gerektiği, hekimin tedavi metodunun seçiminde hastanın özelliklerini göz önünde bulundurması gerektiği, en güvenilir ve en emin metodu tercih etmesi gerektiği, aydınlatma ve hastanın rızasının alınması konusunda da alınan raporun yeterli olmadığı, mahkemece bu rapora dayanılarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece öncelikle uygulanan tedavide nadir de olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davacının aydınlatılarak uyarılıp uyarılmadığı ve geçerli bir şekilde rızasının alınıp alınmadığı, davalılara yüklenebilecek kusur bulup bulunmadığı, meydana gelen maddi zarar varsa niteliği ve miktarı konularında ayrıca önceki rapora itirazları da değerlendirir biçimde inceleme yapılmak üzere diş hekimliği fakültelerinden seçilecek üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınması ve alınacak raporla birlikte tüm deliller değerlendirilerek manevi tazminat bakımından da sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacıların murisi tarafından vekil kılınanın, dava konusu taşınmazlarda davacılara ait payları eşi olan diğer davalıya satış yoluyla temlik ettiği somut olayda; davacı tarafça vekâletnamelerin hile ile alındığı ve vekâlet görevinin kötüye kullanıldığının ispat edilemediği- Vekâletnamelerin farklı amaç ve söylemlerle alınarak kötüye kullanıldığının davacılar tarafından ispat edilmesi gerektiği- Devrin kardeşler arasında yapıldığı ve mahkemece tespit edilen bedel gözetildiğinde, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını gösterecek bir farkın da bulunmadığı- Tanık beyanlarının vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı olgusunun kabulü için yeterli olmadığı-
Doktor, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve tmk.8saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulaması ve gerekirse koruyucu tedbirler almak zorunda olduğu- Müvekkilin (hasta), mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahip olduğu- Dava dışı doktorun davacı annenin gebelik takibini yaptığı dönemde davacı küçüğün down sendromlu olup olmadığını tespiti bakımından gerekli incelemelerin yapılıp yapılmadığı, hastanın bilgilendirilmesi noktasında hekimin sorumluluğunu ne şekilde yerine getirdiğinin ve buna göre aydınlatma yükümlülüğünün değerlendirilmesi gerekmekte olup Mahkemece ispat yükünün davalıda olduğu-
3. HD. 28.11.2022 T. E: 7054, K: 8971
Doktor ve özel hastanenin sorumluluğu- Mahkemece; tazminata hükmedilebilmesi için yalnız eylem ile ortaya çıkan sonuç arasında illiyet bağı bulunması yeterli olmayıp, bunun yanında diğer şartların da bulunması gerektiğinden gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusurun bulunması gerektiği- Yargılama sırasında alınan tüm bilirkişi raporlarında ameliyat sırasında oluşan safra kanalı kesilmesinin herhangi bir dikkat ve özen eksikliğini dayanmayan komplikasyon olduğunun tespit edildiği dikkate alınarak, davalıların eylemi ile meydana gelen zarar arasında davalılara yüklenebilecek bir kusur bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi- Unutulan yabancı cismin davalı doktorun gerçekleştirdiği ameliyatlar sırasında kalmadığının kabulü için, öncelikle davalı doktorun kendi yaptığı ameliyat sırasında ve ameliyat sonrasında tutulması gereken tutanakların tam ve eksiksiz şekilde tutulmuş olması gerektiği- Ö. borcunun kapsamı içerisinde tedaviye ilişkin hastane kayıtlarının düzenli tutulması gerektiği- Davacının geçirdiği operasyonlara ilişkin tüm bilgi ve belgeler getirtilip, davalı doktor tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda, davalının özen borcu kapsamı içerisinde bulunan tedaviye ilişkin kayıtları düzenli tutma yükümlülüğünü ifa edip etmediğinin değerlendirilmesi gerektiği-