Önceki MK. 13’de bahsi geçen “makul surette hareket etmek iktidarı”nın «kişinin eyleminin anlam ve sonuçlarını idrak etmek (anlamak) ve bu anlayışa uygun hareket edebilme yeteneği»ni ifade ettiği–
Temyiz kudretinin geçici olarak kaybedilmesi mümkün olduğundan bu husustaki iddianın araştırılması gerekeceği–
“Bir kişinin işlem tarihinde temyiz kudretinin bulunup bulunmadığı” konusunda doğrudan doğruya Adli Tıp Meclisinden rapor istenemeyeceği, buraya ancak daha önce verilmiş olan ve mahkemece yeterli bulunmayan resmi raporların dosyada mevcut olması halinde başvurulabileceği–
Bir kişinin hukuki ehliyetinin bulunmadığı tarihten itibaren yaptığı her türlü hukuki işlemlerin, düzenlediği senetlerin geçersiz olacağı, böyle bir durumda tarafların aldıklarını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri vermekle yükümlü bulundukları –
Satışa ilişkin akit tablosunun düzenlendiği sırada satıcının temyiz kudretine sahip olup olmadığının uzman bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile tesbiti gerekeceği–
Satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı tarihte, satıcının hukuki ehliyete sahip olmadığının anlaşılmasının, satış vaadi sözleşmesinde yazılı paranın bu kişi tarafından alınmadığını göstermeyeceği, “para alındığı”na ilişkin beyan bakımından, satıcının MK. 13’e göre “temyiz kudretine sahip olup olmadığı”nın da araştırılması gerekeceği–
Borçlunun “hacir altına alındığı tarihten önceki işlemlerinin de hükümsüz olduğu”na dair bir karar (ve rapor) bulunmadıkça, önceki işlemlerin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği–
Bir kimsenin temyiz kudretinden mahrum sayılması için, sadece akıl hastalığına veya akıl zayıflığına yakalanmış bulunmasının yeterli olmadığı, ayrıca bu hastalıklar sonucunda belli bir olayda -işlem tarihinde- “makul olarak hareket edememiş bulunması”nın da gerçekleşmiş olması gerektiği–
MK. 13 vd. maddelerindeki temyiz yeteneğine ilişkin hükümlerin, temyiz yeteneğinden yoksun kişileri korumak amacıyla konulmuş olduğu, bu hükümlerin amacına aykırı olarak uygulanamayacağı–