Toplanan delillerden; davalı kadının, altınlarını kocasına haber vermeksizin ağabeyine vermek suretiyle kocasının mali konularda güvenini sarstığının, buna karşılık davacı kocanın da gerçeği araştırmadan; eşi ve yakınlarını altınlar konusunda hırsızlıkla suçladığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu duruma göre, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, bu sonucun gerçekleşmesinde taraflardan birinin kusurunun diğerinden baskın olduğunun söylenemeyeceği, tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulünün gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın tarafından 29.01.2006 tarihinde eşi davalı-davacı kadına şiddet uyguladığı ve bu eylem nedeniyle ceza aldığı, Asliye Ceza Mahkemesine davalı-davacı kadın tarafından 30.05.2006 tarihinde verilen dilekçede eşiyle barıştığını ve evliliğinin devam ettiğini açıkladığı, bu olaydan sonra evlilik taraflarca devam ettirildiğinden artık bu olayın kocaya kusur olarak yüklenmesinin mümkün olmadığı-
Boşanma davasında hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olacağı-
Boşanma davasında manevi tazminata hükmedilmesi için davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylemin varlığının ispat edilmesi gerekeceği-
Boşanma davasında tazminat miktarı hesaplanırken tarafların kusur dereceleri, sosyal ve ekonomik durumlarının dikkate alınacağı-
Davalı koca Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi uyarınca tazminat isteğinde bulunduğunu beyan etmiş olsa da isteklerin kaynağının boşanmaya dayalı olmayıp, bir kısmı kadının evden ayrılırken götürdüğü paraya, bir kısmı evin alımı nedeniyle ödenen paraya, bir kısmı da davacı kadının SSK.’dan emekli olabilmesi için müdürlük yapmış olduğu şirketin vergi ile SSK borçlarının ödenmesi için kullanılan paraya dayalı olduğu, davalı kocanın bu bedellerin eşinden tahsilini talep ettiği, bu isteklerin boşanmanın fer’isi olmayıp harcı ödenerek açılacak bir dava ile istenebileceği, hal böyle iken davalı kocanın cevap dilekçesindeki boşanmanın fer'isi olmayan bu talepler yönünden karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinin gerekeceği-
Boşanma davası içerisinde talep edilen ve hüküm altına alınan boşanmanın eki niteliğinde bulunan Türk Medeni Kanunu’nun 174/1 maddesine dayalı maddi tazminat talebinin kabulü ve reddi halinde taraflar lehine ayrıca vekalet ücreti verilemeyeceğinin tabii olduğu-
Boşanma davasında davacı kadının güven sarsıcı davranış içersine girmesine karşılık, davalı kocanın da eşini kendi babasıyla yaşamaya zorladığı tartışma sırasında eşinin üzerine bıçakla yürüdüğü, boşanmaya sebep olan olaylarda her iki tarafında eşit kusurlu olduğu durum böyleyken mahkemece kusurun tamamen davacıda olduğunun kabul edilmesinin doğru olmadığı, eşit kusurlu eş yararına manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Boşanma davasında kadının delil olarak sunmuş olduğu görüntü kaydı ve tanık beyanlarından davalı kocanın başka bir kadınla gezdiği, kocanın müşterek konutta bahsi geçen kadınla samimi konuşma görüntülerini kaydettiği, çevrede o kadınla eşini aldattığına dair söylenti çıkmasına neden olduğu anlaşıldığından davalı kocadan kaynaklanan bu kusurlu davranışlar davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliği teşkil edeceği ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-