Adi ortaklık hasım gösterilerek açılan davanın, ortakların tümüne karşı açılmasının gerektiği- Ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığının olduğu-
İhraç kararının iptali davasında davacıların mecburi dava arkadaşı olmadığı ve bu nedenle davaların ayrı ayrı görülmesinde doğru sonuca ulaşmak için zorunluluk olduğu, davaların tefrik edilerek ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılması gerektiği Mahkemece davacılardan talep edilen alacakların dayanakları belirlenip bu alacakların dayandığı genel kurulların iptal edilip edilmediği tespit edilmesi, kooperatif kayıtlarında görünen alacakların ve ihtarların ayrı ayrı karşılaştırılıp ihtarnamedeki alacak miktarlarının gerçek alacak miktarlarını yansıtıp yansıtmadığı ve her iki ihtarnamelerde istenen alacak miktarlarının aynı olup olmadığı belirlendikten sonra sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olsa bile, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıkların özelliği gereği bu tür davaların birlikte görülmesinin doğru olmadığı, iddia ve savunmanın usule uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların her bir işçi için ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasının zorunlu olduğu-
Aynı işverene karşı ayrı ayrı açılan davalar birleştirilerek yargılama yapılmışsa da, dava konusu işçi alacakları bakımından davacıların hizmet sürelerinin ve çalışma bölümlerinin farklılığı dikkate alındığında bu tür davalarda birden fazla işçinin açtığı dava dosyalarının birleştirilerek, birlikte yargılama yapılıp, hüküm kurulması doğru olmadığı-
Şekli (usuli) anlamda mecburi dava arkadaşlığı, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ilişkinin doğru karara bağlanmasını sağlamak amacıyla kabul edildiğinden, dava konusu hukuki ilişki hakkında bütün dava arkadaşlarına yönelik tek ve aynı doğrultuda bir karar verme zorunluluğunun bulunmadığı, aynı zamanda dava arkadaşlarının yaptıkları usulî işlemlerinde birbirinden bağımsız olduğu- Davacının nezdinde çalıştığı işveren ile davalı arasında şekli anlamda mecburi dava arkadaşlığı mevcut olduğundan, işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilerek, verilen süre içinde, dava teşmil edilirse işin esasına girilmesi ve davaya devam edilmesi gerektiği-
Davacının çekişme konusu taşınmazı devrettiği ilk el durumundaki kişinin davada yer almasının sağlanmasıyla, davacı ile dava dışı kişi arasındaki temlikin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, taraflar arasında inanç ilişkisi var ise davalının inanç ilişkisini bilebilecek durumda olduğu gözetilerek davacı tarafından temlik edilen pay yönünden davanın kabul edilmesi gerektiği-
Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığı gibi, 6100 sayılı HMK'da “dahili davalı” müessesesinin mevcut olmadığı, bu itibarla, mahkemece, aleyhine usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan ve taraf sıfatı kazanmayan Karayolları Genel Müdürlüğü'nün taraf kabul edilerek hakkında hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacının, davalı Belediye görevlilerinin yasaya aykırı şekilde imar durumu ve inşaat ruhsatı verdiğini, belirtilen idari işlemlerin mevzuata aykırılıklar nedeniyle idare mahkemesi tarafından iptal edildiğini, bu nedenle de imara aykırı hale gelen binanın yıkılmak zorunda kalındığını, binası yıkılan vatandaşın oluşan zararın tazmini için İdare Mahkemesinde açmış olduğu davanın kabulü üzerine de icra takip dosyasına ödeme yapılmak zorunda kalındığını belirterek açtığı kurum zararı nedeniyle rücuen tazminat istemine ilişkin davada, İmar Kanununun ilgili maddelerine aykırı olarak idare adına ihdas etme kararında ve yapı ruhsatında imzaları bulunan görevliler ile anılan parsele imar durumu veren Belediye Başkanı'nın ve diğer davalıların oluşan zarardan sorumlu oldukları belirlenip rücuya esas kusur oranları da belirlendiğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Haksız tahrik altında kasten adam öldürmeye ilişkin ceza davasında, davalı, 18 yıl hapis cezasına mahkum olduğundan, tahrik oranının %50 olamayacağı anlaşıldığına göre kusur indiriminin %25 oranında olacağı kabul edilerek, davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerektiği- Davaya konu olayda; olay tarihi, olayın işleniş biçimi, davalının kusurunun ağırlığı gözetildiğinde, davacılar yararına daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Davacılar arasında, ihtiyari dava arkadaşlığı olduğundan, davacıların ayrı ayrı tazminat talep etmiş olmaları da dikkate alınarak kabul edilen tazminat miktarı üzerinden her biri için ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerektiği- Dava dilekçesinde tazminat için faiz talebinde bulunulmadığı, ıslah dilekçesi ile hükmedilecek maddi tazminata faiz uygulanmasının talep edildiği ancak fakat faiz başlangıç tarihinin belirtilmemiş olduğu anlaşıldığından, ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği-
Kooperatif yönetim kurulu kararlarının iptaline ilişkin davaların kooperatif aleyhine açılmasının zorunlu olduğu- İstem, dava dışı kişinin üyeliğin devrine dair kararın iptaline ilişkin olduğuna göre mahkemece verilen karardan bu kişinin haklarının da etkileneceğinden, onun da davada yer alması ve kendi hakkını koruyacak açıklama ve ispat haklarını kullanmasını zorunlu olduğu, aksi halde adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşacağı ve bu nedenle, somut olaya özgü olarak davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usuli) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğunun kabulü gerektiği- Mahkemece davanın, davalı olarak gösterilmeyen bu kişiye yöneltilmesi için davacı tarafa süre verilmesi, verilen süre içinde davanın maddi hukuk bakımından bağlantı bulunan bu kişiye yöneltilmesi halinde davaya devam edilmesi, aksi durumda davanın sıfat yokluğundan reddolunması gerektiği- "Hukukumuzda dâhili dava kurumunun bulunmadığı, bu nedenle dava dışı bu kişi hakkında ayrı bir dava açılıp bu dava ile birleştirilmesi gerektiği"ne dair görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-