İnançlı işlem konusu olduğu iddia edilen mal, üçüncü kişiye devredilmişse, davanın kayıt maliki yanında inanılana da yöneltilmesi gerektiği- İnançlı işlem konusu malın muvazaalı olarak devredildiği iddiası nedeniyle son kayıt maliki aleyhine açılan davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacı ile ilk el arasındaki temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerektiği- "Tapu iptali ve tescil davalarının kural olarak son kayıt malikine açılması gerektiği, davacının bu davada inançlı işlemin varlığını ve davalının taşınmaz ediniminin iyiniyetli olmadığını bilebilecek durumda olduğunu ispatlayarak tapunun iptal edilmesini sağlayabileceği, ispat yükü kurallarına göre (inanılan) önceki malikin davada yer almasının zorunlu olmadığı, gerek maddi hukuk kuralları gerekse mecburi dava arkadaşlığına ilişkin usul kurallarının da bunu gerekli ve zorunlu kılmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Somut olayda genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinde alacaklı takip talebinde borçlu olarak gösterilen adi ortaklık yanında davalı ...'in ismi de belirtilmiş olup diğer ortak olan ... ...'den de "ortağı" ifadesiyle bahsedildiği; davalı ... ... de her iki ödeme emrinin tebliğine itiraz ederek husumetin kendisine yöneltildiğini kabul ettiğinden tirazın iptali davasında da adi ortaklığın tüm ortaklarının yargılamaya katılımları sağlandığına göre husumetin adi ortaklığın her iki ortağına da yöneltildiği kabul edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
İpotek belgesinde 'ipoteğin 30.08.2020 yılına kadar süre ile konulduğu' yazılı olup, 25.03.2021 tarihinde başlatılan takipte TMK'nın 883/2. maddesi gereğince belirlenen süreden sonra konulan İİK.m.150/c şerhinin yok hükmünde olduğu, yapılan takibin 'usulsüz olduğu, zira yasal bir aylık süre içerisinde takip başlatılmaması nedeniyle taşınmazın teminat niteliğini kaybettiği, bu nedenle takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği'- Her ne kadar ipoteğin kesin borç ipoteği olarak kurulduğu ve asıl borçlunun şikayetçi .............. olduğu görülmekte ise de, ipoteğin, taraflar arasında ihtilafsız olan Dış Cephe Mantolama İşleri Sözleşmesi gereğince, bu sözleşmenin teminatı olarak verildiği hususunun alacaklının kabulünde olduğu, buna göre ipotek konusu borcun asıl borçlusunun ...... Ltd. Şti, ipotekli taşınmaz malikinin ise şikayetçi .............. olduğu, buna göre İİK'nın 149 ve 149/b maddeleri gereğince ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte ipotek verenin 3. kişi olması halinde takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren 3. kişinin de taraf olarak gösterilmesi gerekmekle, somut olayda asıl borçlu .......... Ltd. Şti'nin takipte taraf olarak gösterilmediği anlaşıldığından takibin 'zorunlu takip arkadaşlığı'na da aykırı olduğu-
Kamulaştırma davalarında paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığının olmadığı-
Bağ-Kur sigortalılık tespiti istemi- Mirasçılar arasında mecburi dava arkadaşlığı-
Taraflar arasında imzalanan düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin tarafı olan arsa sahibi murisin davalı dışındaki diğer mirasçılarına da dava açılarak eldeki dava ile birleştirilmesi için davacı vekiline süre verilmesinin gerektiği-
Davalı eşinin boşanma davası açıldıktan sonra dava konusu taşınmazın danışıklı olarak davalılara devrettiğini iddia eden davacının açtığı davada, son kayıt maliki ile ara malik arasında şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Davacının bir alacağının bulunup bulunmadığı yani hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından davacı ve davalı arasındaki mal tasfiyesi davasının sonucunun beklenmesi gerektiği- Davacı, son kayıt malikinin de muvazaalı olarak satın aldığı iddiasında ise, taşınmaz birçok defa el değiştirdiğinden kötü niyet zincirinin tespiti, araya iyi niyetli kişilerin girmesi suretiyle bu zincirin kopup davacı ile son malik arasında mülkiyet yönünden hukukî irtibatın kesilip kesilmediği ve muvazaanın ispatı bakımından son kayıt maliki yanında diğer ara maliklerin tümünün davalı gösterilmesi gerektiğinden, anılan şahsın (ya da şahısların) davaya dahilinin sağlanması için davacı tarafa süre verilmesi gerektiği- Davacıya muvazaa iddiasının kapsamı sorularak mahkemece, davalı ile şekli bakımdan dahil olması gereken diğer davalıların davaya dahilinin sağlanması, mal tasfiyesine ilişkin davanın sonucunun beklenmesi, alacağın varlığı sabit olduğu ve davalıların tümü yönünden muvazaa olgusu ispat edildiği takdirde davanın kabulüne, aksi hâlde davanın reddine karar verilmesi gerektiği- "Taşınmazın eldeki dava açıldıktan yaklaşık bir yıl önce el değiştirdiği, istem tapunun iptali ve tescile yönelik olduğundan hükmün infazı bakımından davanın son kayıt malikine karşı açılması gerektiği, somut olayın niteliği ve davacının talebi gereği ara kayıt maliklerine davanın yöneltilmesinin gerekmediği, davalıların taraf sıfatlarının bulunmadığından verilen ret kararının yerinde olduğu ve hükmün onanması gerektiği" görüşü ile "diğer davalıların ancak asıl hasım olması gereken son kayıt maliki yanında zorunlu dava arkadaşı olabileceği, taşınmazın dava açılmadan önce devredildiği, bu durumda davacıya son kayıt malikine ayrı dava açması için süre verilmesi, açılacak davanın birleştirilmesi ve sonrasında da davacının hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından mal tasfiyesine yönelik davanın da sonucunun beklenmesi gerektiği" şeklindeki değişik gerekçeyle bozma gerektiği yönündeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Pay oranında açılan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil davalarında, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin, davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı- Temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti bulunmayan kararlar hakkında, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bir karar verilebileceği-
Birleştirilen dava konusu taşınmazların bedelinin mirasbırakan tarafından ödenerek davalılar adına satın alındığı yönünde davada delil olmamasına karşın anılan taşınmazların terekenin aktifinde kabul edilerek tenkis hesabının yapılmış olmasının doğru olmadığı- 743 s. Medeni Kanunu'nun 503. maddesi gereğince sabit tenkis oranı belirlenirken tenkise konu kazandırma miktarı olarak davalıların saklı paylarını aşan kısmın esas alınması gerekeceği- Mirasbırakanın davalılara yapmış olduğu kazandırmanın, davalıların üçüncü kişilerden satın aldığı taşınmazların bedeline ilişkin olduğuna göre (ödenen bedelin daha yüksek miktarda olduğu usulüne uygun delillerle davacı tarafından kanıtlanmadığı sürece) satış akdinde yazan bedel olduğu, bu durumda, mahkemece satış akdinde yazan bedelin denkleştirici adalet kuralları uyarınca uyarlaması yapılarak ölüm tarihinde ulaşmış olduğu miktarın davalılara yapılan kazandırma olarak tenkis hesaplamasında aktif bölüme alınarak sonucuna göre işlem yapılması gerekirken hesaplamalarda satış akdinde yazan bedel yerine taşınmazların rayiç değerlerinin esas alınmasının doğru olmadığı- Tenkis davalarında davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olmadığından her bir davalı yönünden sorumlu olduğu miktar belirlenerek ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği-