Davacı yüklenicinin, TTK 18/2 maddesi hükmü uyarınca basiretli bir tacir olarak hareket etmekle yükümlü olduğu, davacı yüklenicinin içinde bulunduğunu iddia ettiği müzayaka haline karşın lehine hükümleri zarara sokan ikinci sözleşmeyi basiretli tacir olarak kendi iradesi ile imzaladığı, bu hali ile ilk sözleşme ile ikinci sözleşme arasında belirtilen farkın, aşırı yararlanma unsuru olarak edimler arasında bir oransızlık olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davacı şirketin müzayaka halinin varlığına, davalı arsa sahibinin davacının zor durumundan, hiffetinden yahut tecrübesizliğinden yararlanmış olmasından bahsedilemeyeceğine-
Taraflar arasında düzenlenen arabuluculuk tutanağındaki edimler arasında aşırı nispetsizlik hali bulunduğundan arabuluculuk tutanağının Türk Borçlar Kanunu'nun ilgili Maddesi hükümleri gereği gabin nedeniyle iptalinin gerektiği-
Uyuşmazlık, bakiye iş bedelinin ödenmediği gerekçesiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir...
Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazların zeminine net geliri, üzerindeki yapı unsurlarına birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülerek, ağaçlara yaş, cins ve verim durumlarına göre maktuen değer biçilmesine ve alınan rapor uyarınca edimler arası aşırı nispetsizlik bulunmadığından TBK. m. 28'e göre aşırı yararlanma oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılan gabin nedeni ile tapu iptali ve tescil davasında davacının 40.000,00.-TL satış bedeli olarak yapılan devrin zorda kalışına, baskı ve hileye dayalı olduğu iddia edilmiş ise de, taraflar arasında düzenlenen harici sözleşme ile taşınmaz değerinin 350.000,00.-TL olarak belirlendiği, davalının ödemeleri elden ödeme ve davalının banka ve icra dosyalarına ödeme şeklinde gerçekleştirdiği ve halen devam ettiği, davalının davacının durumunu bilebilecek durumda olmadığı ve sözleşme serbestisi dikkate alınarak davacının davasını ispatlayamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesine-
"Aleyhine icra takibine konulan senedin hile ile imzalatıldığından hükümsüz olduğu" iddiasını ispat edemeyen davacı-borçlunun "davaya konu edilen senedin taraflar arasındaki haricî taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle verildiğini" belirterek temel borç ilişkisini bu şekilde açıkladığı, davalının da beyanlarıyla temel borç ilişkisini haricî taşınmaz satışıyla ilişkilendirdiği uyuşmazlıkta, davacının taşınmaz hisselerinin haricî satım sözleşmeleriyle bedel karşılığında davalıya satarak zilyetliğini teslim ettiği, ancak tapu devrinin sağlanmadığı, bir süre sonra ise davalı tarafından zilyetliğin iade edildiği, sözleşmeler sırasında verilen bedellere karşılık gelmek üzere taraflar arasında davaya konu edilen senedin düzenlendiği, haricî satıma konu olan taşınmazın satış tarihlerinde tapulu olduğu anlaşılmakla, anılan haricî satımların ve dolayısıyla taşınmazın zilyetliğinin iadesi sırasında senet karşılığında yapılan anlaşmanın da hukuken geçersiz olduğu- Geçersiz olan hukukî işleme dayalı verilen senedin tahsil edilemeyeceği ve tarafların ancak birbirlerine verdiklerini denkleştirici adalet ilkesine göre geri alabilecekleri- Denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerektiği- Mahkemece, TEFE ve TÜFE endekslerinin Devlet İstatistik Enstitüsü’nden sorularak, satış bedelinin, ifanın imkânsız hâle geldiği vade tarihi itibariyle çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün uzman bilirkişiden rapor alınarak belirlenmesi gerektiği- "Davalının yaptığı açıklamalarla kambiyo senedini temel ilişkiye bağladığı bu nedenle senedin illetten mücerretlik durumunun ortadan kalktığı, geçersiz bir sözleşmeye dayalı verilen senedin tahsil kabiliyetinin kalmadığı, bu anlamda geçersiz taşınmaz satışına uygulanacak hükümlere gidilmeksizin senedin tahsilinin mümkün olmadığından menfi tespit davasının tümden kabulünün gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Geçersiz sözleşmeyle ödenen paranın sözleşme tarihinden itibaren işlemiş %5 gecikme faizi ile tahsili talep edildiğinden, bu talebin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsiline ilişkin olduğu- Davacı tarafça yapılan icra takibine konu edilen alacak talebinde, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması amaçlandığı- Satış bedeli olarak ödenen paranın ödeme tarihinden, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği (davacının kabul ettiği) tarihte ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi için bilirkişiden rapor alınması, belirlenecek miktara asıl alacak olarak hükmedilmesi; tespit edilen bu alacağa da takipten asıl alacağın tahsiline kadar olan dönem için yasal faiz uygulanması suretiyle karar verilmesi gerektiği-
İnançlı işlem ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak isteği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • kayıt gösteriliyor