“Ödeme şartını ihlal suçu” ndan dolayı cezalandırılabilmek için, öncelikle ihlalde bulunan kişinin “borçlu” sıfatını taşıması gerektiği, borçlu sıfatı bulunmayan kişinin kefil olmayı kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunmuş olması ve icra emrinin, taahhütte bulunduğu tarihten sonra kendisine tebliğ edilmiş olması halinde, İİK.’nun 340. maddesinde düzenlenmiş olan suçun oluşmuş olmayacağı-
Anayasanın 40/II, 5271 sayılı CMK’ nın 34/II, 235/II ve 232/VI maddeleri uyarınca; karar ve hükümlerde, karara karşı başvurulabilecek yasa yolu, süresi, makamı ve başvuru şeklinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekeceği-
Ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmeden iade edilmesi ve sanığın icra dairesindeki taahhüdü sırasında da tüm sürelerden feragat ettiği ve takibin kesinleştirilmesi yönünde bir beyanının bulunmaması karşısında, takibin kesinleşmediği ve sanığın henüz borçlu sıfatını taşımadığından, ödeme şartını ihlal suçunun oluşmadığı-
Borçlunun, haciz sırasında, borcun tüm fer’ilerini de kapsayan taahhüdünün geçerli olacağı-
İlk taksidin ödenmemesi nedeniyle öngörülen cezanın tamamının infazı halinde, yaptırım uygulama olanağı kalmadığından, diğer taksitlerin ödenmemesinin ayrıca bir taahhüdü ihlal kabahatini oluşturmayacağı-
İlk taksitin ödenmemesi üzerine, borçlunun hapsen tazyik ile cezalandırılmasından ve bu cezanın infazından sonra, söz konusu taksitin ödenmesi halinde, borçlunun tahliye edilmesi gerekeceği ancak, sonraki taksiti ödememesi durumunda borçlunun eyleminin yeniden yaptırımı gerektireceği-