İcra dosyasında düzenlenmiş bulunan tutanağın ilk kısmında, borçlunun icra kefilliğinin kabul edildiğine dair tarafların imzalarının bulunmasına rağmen, aynı tutanağın ikinci kısmında, borçlunun taahhüdünün alacaklı tarafından kabul edildiğine dair alacaklının beyan ve imzasının bulunmaması nedeniyle, taahhüdü ihlal suçunun oluştuğunun kabul edilemeyeceği-
Anayasanın 40/II, 5271 sayılı CMK’ nın 34/II, 235/II ve 232/VI maddeleri uyarınca; karar ve hükümlerde, karara karşı başvurulabilecek yasa yolu, süresi, makamı ve başvuru şeklinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekeceği-
Taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için ödenecek toplam miktarın rakamsal olarak belirlenmesi, tarafların belirlenen bu miktar üzerinde icap ve kabulde bulunmasının zorunlu olduğu-
Borçlunun, haciz sırasında, borcun tüm fer’ilerini de kapsayan taahhüdünün geçerli olacağı-
Ödeme taahhüdünün yerine getirilmemesi sözleşmeden değil kanundan kaynaklanan bir yükümlülük olduğundan, sanığın ödeme gücüne sahip olmadığı araştırılmaksızın, taahhüdü ihlal suçundan dolayı sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekeceği–
Borçlunun taahhüt ettiği miktardan o tarihe kadar ödemek zorunda olduğu meblağı yatırdığının mahkemece de kabulü nedeniyle İİK’nun 354 üncü maddesi gereğince verilen cezanın düşürülmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Takip kesinleşmeden ve borçlu tarafından sürelerden de feragat edilmeden yapılan taahhüt, henüz borçlu sıfatını taşımaması nedeniyle geçersiz olduğu-
İİK.’nun 340. maddesi uyarınca mahkemece yargılama sonunda suçun sabit görülmesi halinde, borçlunun “üç aya kadar tazyik hapsine” mahkum edilmesi yerine, “bir ay disiplin hapsi ile cezalandırılması”na şeklinde karar verilemeyeceği-
İcra takip dosyası içerisinde düzenlenen yeni tarihli taahhütnamenin, aynı borca ilişkin olarak ve borç miktarı yeniden yapılandırılmak suretiyle düzenlendiği ve önceki tarihli taahhüdü geçersiz kıldığının anlaşılması karşısında, yapılan şikayetin de hükümsüz kaldığının kabulü gerekeceği-
“Taahhüdü ihlal suçu” nun sabit olması halinde, sanık hakkında “üç ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına” şeklinde değil, “üç aya kadar tazyik hapsine” karar verilmesi gerekeceği-