Bir konu hakkında kanunda hiç hüküm bulunmaması halinde ka-nun boşluğundan söz edilebileceği, kıyas yolu ile kanun boşluğunun doldurulmasının ancak konu hakkında uygulanacak bir hüküm bulunmaması halinde mümkün olabileceği hakkında İçtihadı Birleştirme Kararı-
Uzun süreli Kira sözleşmesinin yapıldığı sırada karşılıklı edimler arasında var olan dengenin sonradan koşulların olağan üstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulması halinde, işlem temelinin çöktüğü dikkate alınarak, sözleşmedeki boşluğun, tarafların iradelerine, sözleşmenin anlamına önem verilerek, dürüstlük kuralı çerçevesinde doldurulması (sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması) gerekeceği (MK. 1, 2, 4)-
Evli olduğu halde ayrı yaşıyan taraflardan müşterek çocuklarını yanında bulunduranın, öteki tarafın görmesini engelleme biçimindeki davranışlarını önlemek konusundaki kanun boşluğunun MK. 1. uyarınca hakim tarafından doldurulması ve bu durumda fiilen çocuğu ana babadan birine bırakıp, diğeri ile çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi düzenlemesi gerekeceği -
Medeni Kanunun 1. maddesi gereğince, hakkında kanuni bir hüküm bulunmayan meselelerde hakimin örf ve adete göre hüküm kurması gerekeceğinden, mahkemece, davacının iddiası doğrultusunda örf ve âdet incelemesi yapılarak istikrarla benimsenen örf, teamül, dini ve ahlâki inanç ve telakkiler (davalının beş aylık buzağısı ile cinsel ilişkide bulunması nedeniyle) iddia doğrultusunda olması halinde, zararın varlığı kuş-kusuz olup, isteme uygun haklı bir tazminata hükmedilmesi gerekeceği. -
Vekaletnameye dayalı temsil yetkisinin (vekalet görevinin) vekil tarafından, vekalet verenin zararına, kendisinin veya işbirliği yaptığı başka birisinin yararına kullanılması halinde, yapılan işlemin (satış, kira vb.) vekil edeni bağlamayacağı çünkü vekilin (ve onunla işbirliği halinde olan üçüncü kişinin) «objektif iyiniyet kuralları»na (MK. 2) aykırı hareket etmiş sayılacağı –Vekalet verene ait çekişmeli taşınmazı değerinden çok düşük bir bedelle satın alan kişinin iyiniyetli sayılamayacağı– Vekaletin kötüye kullanması nedeniyle açılan iptal ve tescil davalarının zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere bağlı olmadığı– Vekaletnameye dayalı temsil yetkisinin (vekalet görevinin) vekil tarafından, vekalet verenin zararına, kendisinin veya işbirliği yaptığı başka birisinin yararına kullanılması halinde, yapılan işlemin (satış, kira vb.) vekil edeni bağlamayacağı çünkü vekilin (ve onunla işbirliği halinde olan üçüncü kişinin) «objektif iyiniyet kuralları»na aykırı hareket etmiş sayılacağı-
Kanunda “gizli boşluk” bulunması halinde de, hakimin kanun koyucu gibi hareket ederek, bu boşluğu doldurabileceği-
Hakimin olayları sınırlı ve sayılı bazı kalıp ve kurallara göre değerlendiren bir bilgisayar olmadığı, yasa ve kuralların adaleti gerçekleştirmek için gerekli ve zorunlu birer araç olduğu, hakimin gerekirse genel ilke dışında çıkmak suretiyle uyuşmazlığa akıl ve hukukun, hayatın kabul edeceği uygun bir çözüm şekli bulmak zorunda olduğu–
Özel şartnamedeki hükümlerin yorumunun, bilirkişilerce değil mahkemece yapılması gerekeceği -
Kanunda bir konuyu düzenleyen açık bir hükmün bulunmaması halinde MK. 1. hükmünün uygulanamayacağı (274 ve 275 sayılı kanunlarda, toplu sözleşme yapmaya çağrı yetkisinin nasıl tesbit edileceğine dair açık hüküm bulunduğundan, kanunda boşluk bulunduğundan bahisle, bu yetkinin referandum yoluyla tesbitine karar verilemeyeceği) -
Kanunda boşluk bulunmadıkça, hakimin MK. 1 uyarınca kanun koyucu gibi hareket edemeyeceği-Cismani zarara uğranması halinde, kimlerin manevi tazminat isteyebileceği BK. 47’de (şimdi; TBK. mad. 56) açıkça öngörüldüğünden, hakimin kanun koyucu gibi hareket ederek, bu maddede belirtilmeyen bir kişiye –yaralanan kimsenin yakınlarına da– manevi tazminat isteme hakkı tanıyamayacağı - (Not: Yeni TBK. mad. 56'ya göre; hakimin sadece ölüm halinde değil; ağır bedensel zararlarda da zarar görenin yakınlarına, manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceği kabul edilmiştir.)