Tasarrufun iptaline karar verilen taşınmaza ................ tarihinde haciz konulduğu anlaşılmakta olup, İİK'nın 283/1. maddesine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklının tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde edeceği, İİK'nın 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra, ilgili tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde ise alacaklının ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılmadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceği tabi olmasına göre, söz konusu yetkiyle konulan haczin de ayakta kalması için, İİK’ya göre süresi içerisinde satış talep edilip avansının yatırılması gerektiği açık olduğundan İlk Derece Mahkemesince, süresi içerisinde satış istenip istenmediği araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun taşınmazına 07.11.2019 tarihinde haciz konulmuş olup; İİK'nın 106. maddesi gereğince 07.11.2020 tarihine kadar satış talebinde bulunulması gerekeceği, 26.3.2020 tarihli ve 31080 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanununun Geçici 1 inci maddesinin Birinci fıkrasının (b) bendi "Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır" hükmü dikkate alındığında, satış isteme süresinin son günü olan 07.11.2020 tarihine durma süresi olan 86 gün eklenmesiyle, satış isteme süresinin 01.02.2021 tarihine kadar uzadığı, icra dosyasının incelenmesinden de görüleceği üzere belirtilen kanun maddesinde yer alan süre içesinde kalacak şekilde 13.01.2021 tarihinde satış talep edildiği, 14.01.2021 tarihinde de satış avansının yatırıldığı anlaşılmakla, İİK'nın 106. maddesinde belirtilen bir yıl içerisinde satışın istenmesi nedeniyle haczin düşmediği sonucuna varılmış olup, Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf edilen kararın esasının incelenmesi gerekeceği-
Alacaklı tarafından 09/03/2022 tarihli haciz nedeniyle satış avansının 23/12/2022 tarihinde yatırıldığı, satış talebinin 14/02/2023 tarihinde yapıldığı, böylelikle haczin ayakta olduğu görüldüğünden, Bölge Adliye Mahkemesince, belirtilen sebeple şikayetin esasının incelenmesi gerekirken, davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Taşınmaz üzerine daha sonraki tarihlerde haciz konulmuş ise de ilk hacizden itibaren süresinde satış talebinde bulunulması nedeniyle ilk haczin ayakta olduğu ve hukuki kıymetini kaybetmediği anlaşılmakla, ilk hacze dayalı olarak yapılan ihalede yasaya uymayan bir yönün bulunmadığı-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte, icra emrinin her iki borçluya 03.04.2019 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklı vekili tarafından 14.04.2020 tarihinde satış talep edildiği ve 14.04.2020 tarihinde satış avansının dosyaya yatırıldığı görüldüğünden, alacaklı tarafından mevzuatta belirtilen durma süreleri dikkate alındığında yasal sürede satış talep edilerek satış avansının da dosyaya yatırıldığının anlaşıldığı, o halde, alacaklı tarafından yasal sürede masrafı da yatırılmak suretiyle satış talebinde bulunulduğuna göre, Bölge Adliye Mahkemesince bu gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı-
Şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvuru tarihi 09.12.2019 olup, Bölge Adliye Mahkemesi'nin istinaf incelemesi sırasında takibe dayanak ilamın ortadan kalkarak konusuz kaldığı görülmekle, şikayetçi borçlu vekili tarafından 19.07.2022 tarihinde icra müdürlüğünden, takibe dayanak ilamın konusuz kalması sebebiyle dosyadan konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmekle, icra müdürlüğünün 21.07.2022 tarihli tensip tutanağında takip dosyasından konulan hacizlerin talep doğrultusunda kaldırılmasına karar verildiği ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne haciz terkin yazısı gönderildiği görüldüğünden, icra müdürlüğünün 21.07.2022 tarihli haczin kaldırılması kararı Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinden önce olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi'nce, şikayete konu haczin kaldırıldığı nazara alınarak konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nın 331. maddesine göre şikayet tarihindeki haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekeceği-
Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulmasının usuli müktesep hak teşkil etmeyeceği, usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekeceği, tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; Dairemizin 14.02.2023 tarih ve 2023/390 E. - 2023/871 K. sayılı ilâmı maddi hataya dayalı olup, İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyulmasının, borçlu lehine usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı, o halde, İlk Derece Mahkemesince, borçlunun meskeniyet şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz üzerine 06.08.2021 tarihinde haciz konulduğu, haciz tarihi itibariyle İİK'nın 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, şikayet tarihi olan 06.08.2021 tarihi itibarı ile haczin ayakta ve geçerli olduğu; ancak Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilen 06.10.2022 tarihi itibarı ile alacaklının, bir yıllık sürede dava konusu taşınmaza ilişkin satış talep etmediği, bu nedenle taşınmaz üzerindeki iş bu haczin İİK.'nın 110/1. maddesi uyarınca karar tarihinden önce düştüğü, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, yargılama sırasında haciz düştüğünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve 6100 sayılı HMK'nun 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca şikayetin yapıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdirine karar verilmesi gerekeceği-
Aynı sıra cetveline karşı açılmış olan itiraz davası ile sıra cetveline ilişkin şikayet dosyasının birleştirilmesi gerektiği- Hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde öncelikle sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde, davalı alacağının varlığına ve miktarına yönelik itirazın incelenmesi gerektiği- Bir sıra cetveli için muhtelif alacaklılar tarafından farklı tarihlerde, farklı alacaklılara husumet yöneltilerek itirazda bulunulmuş olsa da, tüm itirazların birlikte incelenerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde tek bir kararla sonuçlandırılması gerektiği- Önceki dava dosyasından verilen muvazaa nedenine dayalı (esasa dair) sıra cetveline itiraza ilişkin karar kesinleşmiş olsa da, öncelikle şikayet dosyası kapsamındaki sıraya itiraz yönünden inceleme yapılmamış olması nedeniyle bu sıra cetveli açısından kararın sonuca etkili olmayacağı- Birleşen dosyada şikayetçinin haczinin 2 yıllık yasal sürede satış istenmeyip avans da yatırılmamış olması sebebiyle, satış tarihi itibariyle düşmüş olduğu (6352 sayılı K. ile yapılan değişiklikten önceki m. İİK 106/1 ve 110)- Birleşen dosyada şikayetçinin haczi ayakta olmadığından, muvazaa nedenine dayalı itiraz davasında şikayetçi lehine kurulmuş olan hükmün, şikayet dosyası ve şikayete konu sıra cetveli bakımdan kazanılmış hak teşkil etmeyeceği-
Her ne kadar icra müdürlüğünce davacı tarafın satış yapılması talebi gerekli masrafın 08/03/2023 tarihine kadar yatırılmadığı ve haczin düştüğünden bahisle ret edilmiş ise de, davacının haciz tarihinin 03/02/2016 tarihi olduğu, bu durumda İİK'nun geçici 18/2-1. bendi uyarınca geçiş tarihinden önce haczedilen mallar hakkında değişikliklerden önceki hükümler ile ilga edilen hükümlerin uygulanmasına devam olunacağı, bu durumda icra müdürlüğü tarafından eksik olan avansın tespit edilerek davacıya yatırması için süre verilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesinin, yine Mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken şikayetin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı-