Adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile miras nedeniyle alacak talebine ilişkin davanın niteliği, sonuçları ve HMK mad. 57 veya 166/4 anlamında bir bağlantı bulunmaması nedeniyle, bu davanın tefrik edilecek ayrı bir esasa kaydedilip sonuçlandırılması gerektiği– Ortağın ölümü ile adi ortaklık sona ermiş olup, davacı tarafça ortaklığın tasfiyesi ve bu durum sonucunda doğan alacaklarının istenebileceği, davacının tasfiye talebinde bulunduğu, davanın adi ortaklığın tasfiyesine, kar payı talebine ilişkin olduğunun kabulü gerekeceği-
Davacı Köy Tüzel Kişiliğinin her üç davalı ile birlikte yaptığı protokol uyarınca davalıların köy konağı, kanalizasyon alt yapısı, dükkan yapımı, arsaların mülkiyetinin devredilmesi konularında her birinin de yükümlü olduklarını protokol gereği taahhüt edilen işler yapılmadığı için her üçünün de sorumlu olduğu iddiasıyla açtığı davanın konusunun protokolün davacı ve davalılar tarafından birlikte imzalanarak tarafların karşılıklı taahhüt altına girdiği, dosyadaki beyanlardan ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından davalılar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan her üç davalı bakımından delillerin birlikte değerlendirilmesi ve oluşacak kanaate göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı yüklenici iskân ruhsatını almış ise de, davalı arsa sahibi tarafından, bir takım eksik ve ayıplı imalatların giderilmesi için gerekli bedel ile ceza-i şartın tahsili istemiyle davacı yüklenici aleyhinde dava açıldığı anlaşılmış olduğundan, davalı arsa sahibinin, bahsi geçen bu davada haklı olduğunun tespit edilmesi halinde, dava konusu edilen eksik ve ayıplı işler ile cezai şart bedeli ödenmeden sözleşmeye uygun olarak teslim olgusunun gerçekleştiği kabul edilemeyeceğinden, davacı yüklenici tescile hak kazanamayacağı ve bu durumda mahkemece, önceden açılan ancak Tüketici Mahkemesi'nin kararı üzerine, asliye hukuk mahkemesi gönderilen bu davanın araştırılarak, davanın işbu dava ile aynı yargı çevresinde yer alan bir mahkemeye gönderilmiş olduğunun belirlenmesi durumunda, ilk açılan davanın Tüketici Mahkemesi'nde açılan dava olduğu da gözetilerek, HMK'nın 166/1. maddesi uyarınca davaların birleştirilmesi, davanın ayrı yargı çevresi içerisinde yer alan bir mahkemeye gönderilmiş olduğunun belirlenmesi durumunda, dosyada birleştirme talebinin bulunmadığı dikkate alınarak, HMK'nın 166/2. maddesi uyarınca diğer davanın bekletici sorun yapılması, diğer davanın karar çıkmış olduğunun belirlenmesi durumunda ise, kararın kesinleşmesinin beklenmesi ve o davada arsa sahibi lehine hüküm verilmiş olması halinde, hüküm altına alınan bedelin ödenmesi koşulu ile tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekeceği-
Usul hukuku alanında geçerli temel ilkenin, "yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesi" olduğu; eğer bir usul işlemi yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse söz konusu işlemin geçerliliğini koruyacağı, buna karşın bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanununun) hemen yürürlüğe gireceği, çünkü usule ilişkin kanunların - tersine bir kural benimsenmediği taktirde- genel olarak hemen etkili olup uygulanacağı-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği; bu durumun hukuk düzeni tarafından korunamayacağı- Mahkemece " aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı, borçlunun yalnızca takip dosyalarının birleştirilmesini talep edebileceği" gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece gerekçede yer alması gereken hususlara hükmün fıkrasından yer verilmesi özel olarak İİK'nın 17/1 maddesine ve genel olarak da hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait bir sözün tekrar edilmemesine ilişkin HMK'nın 297/2. maddesine aykırı olduğu gibi icra müdürünün yerine geçilmek suretiyle mahkemece sıra cetvelinin düzenlenmesi anlamına da geldiğinden doğru olmamış ve 13.10.2011 olan asıl ve birleşen dosyadaki şikayet tarihinin gerekçeli karar başlığında 02.09.2013 olarak yazılmasının hatalı olduğu-
Tavzih suretiyle harç ve vekalet ücretinin düzeltilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğu- Bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceği- Davalılar aleyhine açılan önceki tasarrufun iptali davasında hüküm birleşen dosyanın davalıları lehine güçlü delil mahiyetinde olduğundan, anılan parsel yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği, tasarrufların, takip konusu borçtan önce yapılmış olması nedeniyle eldeki davanın bu nedenle de (önkoşul yokluğu) nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı aleyhine açılan menfi tespit davası reddedilerek kesinleşmiş ve anılan ilam gereğince takip konusu borcun, dava konusu tasarruflardan sonra doğduğu anlaşıldığından bu konuda borcun doğumuna ilişkin tanık beyanlarına itibar edilmesi yerinde görülmediği, dava konusu anılan parseller hakkında da davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Reddedilen taşınmazlar bakımından kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına daha düşük olan alacak miktarı üzerinden nispi vekalet ücreti takdiri gerektiği- Dava dosyasının daha önce açılan dosya ile birleştirilmesine ve yargılamanın önceki dosya üzerinden devam edilmesi gerekirken önce açılan davanın sonra açılan dava ile birleştirilmesinin hatalı olduğu-
İtirazın kaldırılması istenilen icra dosyalarının ve istenilen kira parasının farklı dönemlere ait olması nedeniyle derdestlikten söz edilemeyeceği- Davalı takibe itiraz etmiş olup itiraz kaldırılmadan tahliye istenilemeyeceğinden alacağa ilişkin davanın da esas dosyadan ayrılıp ayrı bir esasa kaydedilmesinin hatalı olduğu; her iki davanın birleştirilip görülmesi gerektiği-
Birleştirilen dava dosyalarında ileri sürelen şikayet ve itiraz nedenleri hakkında tek tek ve ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
Bir sıra cetveli için muhtelif alacaklılar tarafından farklı tarihlerde, farklı alacaklılara husumet yöneltilerek dava açılmış olsa dahi, tüm davaların birlikte incelenerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde tek bir kararla sonuçlandırılmasının; birbiriyle çelişik hükümlerin engellenmesi gereğinden, bir dosyada verilen kararın diğer dosyanın sonucunu etkileme olasılığından ve sıra cetveline ilişkin özel usul hükümlerinden kaynaklanan bir zorunluluk olduğu-