Usulsüz tebligat ile ilgili şikayetinin sonucu, iptali istenen icra müdür kararı ve hacizlerin kaldırılıp kaldırılmayacağını etkileyeceğinden, tebligata ilişkin şikayet dosyasının bekletici mesele sayılması (HMK. mad. 166/1) ve kesinleştikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının takip dayanağı olarak ibraz ettiği faturayı davalı iade ettiğinden, taraflar arasında akdi ilişkinin mevcudiyetine dair kesin bir sonuca varılamayacağı gibi, tam tersi bir kanaate; bir başka anlatımla, akdi ilişkinin bulunmadığı tespitinde bulunmanın da mümkün olmadığı- Sözleşme ilişkisinin varlığı, tarafların delillerin toplanmasından sonra tespit edilebileceği- Kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlardan olduğu (HMK. mad. 116/1-a), ilk itirazların ise bir ön sorun gibi incelenerek karara bağlanacağı (HMK. mad. 117/3)- Mahkemece davalının yetki itirazının incelenerek, taraflara yetki konusunda delillerini gösterme imkanı tanınması gerektiği-
Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması durumunda davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebileceği, birleştirme kararını ikinci davanın açıldığı mahkemenin vereceği ve bu kararın diğer mahkemeyi bağlayacağı-
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası-
Davalı-davacı koca tarafından süresinden sonra açılan karşı boşanma davasının tefriki doğru ise de, her iki dava arasında kusur belirlemesi ve bunun sonucuna bağlı olarak boşanmanın fer’ilerine yönelik olarak verilecek kararlar birbirini etkileyecek nitelikte bulunduğundan aralarında hukuki ve fiili irtibatın mevcut olduğu(HMK.md.164/4); tefrik edilen davalı-davacı kocanın davası halen derdest olup, talep veya kendiliğinden birleştirme kararı verilmesi mümkün olduğundan (HMK.md.166/1), tefrik edilen davanın eldeki dava ile birleştirilmesinin beklenerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK 706, TBK 237. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Bir sıra cetveli için muhtelif alacaklılar tarafından farklı tarihlerde, farklı alacaklılara husumet yöneltilerek şikayette bulunulmuş olsa dahi, tüm şikayetlerin birlikte incelenerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde tek bir kararla sonuçlandırılmasının, birbiriyle çelişik hükümlerin engellenmesi gereğinden, bir dosyada verilen kararın diğer dosyanın sonucunu etkileme olasılığından ve sıra cetveline ilişkin özel usul hükümlerinden kaynaklanan bir zorunluluk olduğu-
Aynı sıra cetveline yönelik farklı şikayetler hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmasın, kararların infazında da şüphe ve tereddütlere neden olarak uyuşmazlıkların uzun süre devam etmesi ihtimali doğurabileceğinden mahkemece, aynı sıra cetvellerine karşı, aynı yer sayılan mahkemelerde açılmış başka davalar olup olmadığı araştırılıp, varsa HMK'nın 166/4. maddesi uyarınca birbiriyle bağlantılı olduğunun kabulü ile önce esas kaydı yapılan dosya üzerinde 166/1. maddesi uyarınca işbu davanın birleştirilmesi, önce açılan davanın bu dava olduğunun tespiti halinde diğer davaların bu dava ile birleşmesinin beklenmesi, mahkemelerince birleştirme kararı verilmemesi halinde davaların sonuçlarının beklenmesi, aynı yer sayılmayan mahkemelerde açılmış başka davalar olması halinde ise, yine o davaların da sonuçlarının beklenmesi gerektiği-
Kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali, üyeliğin tespiti davasında mahkemece, eksik harcın re'sen tamamlatılması için davacıya süre verilerek re'sen eksik harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde, yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması, üç ay içinde davanın yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, hangi davacı için yatırıldığı anlaşılamayan sadece bir davacı için gerekli harçların yatırılmış olduğu hususu gözardı edilerek, anılan davacı için de yargılamaya devamla hüküm kurulmasının isabetsiz olduğundan bozmayı gerektirdiği- Davacı M.T.'nin, davalı kooperatife karşı ileri sürdüğü devir yolu ile ortaklık hakkını kazanmış olduğu yönündeki iddia ve isteminin kabul edilebilmesi, öncelikle ortaklık hakkını devraldığı diğer davacının İ.D.'nin ortak olmasına bağlı bulunduğu, diğer anlatımla ihraç kararı kesinleşen ortağa devredebileceği bir üyelik hakkı da kalmayacağı ve devir yolu ile üyeliğin geçmesinin mümkün olmadığı gözetilerek, bu davacı yönünden dava tefrik edilip ayrı bir esasa kaydedilerek İ. D. ile ilgili üyelikten ihraç kararının iptali istemi hakkındaki kararın kesinleşmesi beklenip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bu davacının isteminin de diğer davacının istemi ile birlikte ele alınıp, karara bağlanmasının isabetsiz olduğundan bozmayı gerektirdiği-
Davalı kooperatif anasözleşmesinde, "koopeatif menfaatlerine uygun olmayan ve kooperatifin maddi ve manevi varlığına zarar veren hareketlerde bulunmak" eyleminin ortaklıktan çıkarma nedeni olarak kabul edildiği, Kooperatifler Kanunu'nun 16. maddesine göre ortaklıktan çıkarma nedenlerinin anasözleşmede açıkça gösterilmesi gerektiği- İhraç kararından önce davacılara ihtar çıkartılmadığı, anasözleşmede çıkarılma nedenlerinin soyut ve yoruma açık ifade edildiği, 3476 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle "haklı sebep" kavramının artık çıkarma nedeni olarak kabul edilemeyeceği, yasada yer verilen "açıkça gösterilir" ifadesinin dar yorumlanması gerektiği- Anasözleşmenin dayanılan hükmünün kanuna aykırı olduğu, ayrıca yasa ve anasözleşmeye aykırılığın tespiti halinde ortağın uyarılarak aykırılığın giderilmesi için makul bir süre verilmesi gerektiği, aykırılığın devamı halinde ortaklıktan çıkarma kararı verilebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne ve davacıların ortaklıktan çıkarılmalarına ilişkin yönetim kurulu kararının iptaline karar verilmesi gerektiği-