Kararın denetlenmesini talep etme hakkının, hukuki güvenlik, hukuki belirlilik ve hakkaniyet gereği olduğu; HMK ile düzenlenen istinaf kesinlik sınırı ile ilgili maddenin kadastro işlemlerinden doğan davalarda kesinlik sınırının ne yönden belirleneceğinin açık bir biçimde belirlemediği ancak bu tereddütlerin, 7251 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen ek 6 ncı madde ile ortadan kaldırıldığı- 3402 sayılı Kanun'un ek 6 ncı maddesinin, geçmiş dönemdeki farklı yorumları nihayete erdirip miktar itibarıyla kesinlik sınırının kadastro işlemlerinden kaynaklanan davalarda uygulanmayacağını açık bir biçimde düzenlediği- 3402 sayılı Kanun'un ek 6 ncı maddesinin geçmişe etkisi hakkında bir düzenleme bulunmasa da; hükmün gerekçesinden anlaşılacağı üzere madde hükmünde belirtilen davalar yönünden kanun yolu incelemesine dair uygulamada ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi amacının, hükmün zaman bakımından uygulanması sırasında göz önüne alınmasını gerektirdiği- Somut olayda; 3402 sayılı Kanun'un ek 6 ncı maddesinin, davanın bünyesindeki kendine has özellikleri ile verilecek kararın etki edeceği kamusal menfaat ve hükmün amacı göz önüne alındığında, adil yargılanma hakkının ve hukuki güvenliğin tesisi için somut olayda uygulanması, maddenin ihdas amacı ile hakkaniyet gereği olduğu- Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; 3402 sayılı Kanun'un ek madde 6 hükmünün geçmişe etkili olarak düzenlenmediği, bu sebeple somut olayda uygulanamayacağı, 6100 sayılı Kanun'un 448 inci maddesi kapsamında İlk Derece Mahkemesince kararın verilmesi ile usul işleminin tamamlandığı, kararın verildiği tarihte miktar itibarıyla kesin olduğu, dolayısıyla İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı, temyiz sınırı bakımından taşınmazlarla ilgili bir ayrımın mevcut olmadığı, kesin olan bir kararın doğuracağı usuli kazanılmış hakkın nazara alınması gerektiği, kanun koyucu tarafından tanınmayan kanun yoluna başvuru hakkının yargı kararlarıyla tanınamayacağı, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
İstinaf dilekçesinin Bölge Adliye Mahkemesi'nce -HMK m. 341/2, 346 ve 352/1 kapsamında- reddine karar verilmesinin ardından, -22.07.2020 T. ve 7251 s. K. m. 53 ile- 3402 s. Kadastro Kanunu’na eklenen ek m. 6 hükmünün yürürlüğe girmiş olması karşısında, ilk derece mahkemesince verilen kararın, temyiz kanun yolu aşamasında yürürlüğe giren bu hükmü karşısında miktar itibariyle kesin hüküm niteliğine haiz olduğunun söylenemeyeceği, bu karara karşı istinaf kanun yolunun açık olduğu- "3402 s. Kanun'un ek madde 6 hükmünün geçmişe etkili olarak düzenlenmediği, HMK m. 448 kapsamında ilk derece mahkemesince kararın verilmesi ile usul işleminin tamamlandığı, kararın verildiği tarihte miktar itibariyle kesin olduğu, dolayısıyla istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı, temyiz sınırı bakımından taşınmazlarla ilgili bir ayrımın mevcut olmadığı, kesin olan bir kararın doğuracağı usuli kazanılmış hakkın nazara alınması gerektiği, kanun koyucu tarafından tanınmayan kanun yoluna başvuru hakkının yargı kararlarıyla tanınamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
(Sözleşme kapsamında davacının düzenlenen hakedişleri ihtirazi kayıt koymadan imzalaması karşısında fazladan ödediğini iddia ettiği bedelleri davalıdan talep edip edemeyeceği, davacının ihtirazi kayıt koymadan hakedişleri imzalamasının ibra niteliğinde olup olmadığı)- "Kamu sözleşmelerinin taraflarının, sözleşme hükümlerinin uygulanmasında eşit hak ve yükümlülüklere sahip olduğu" yönündeki düzenleme olan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun (KİSK) 4/3. maddesi, Hizmet İşleri Genel Şartnamesi'nin (HİGŞ) 42/a bendinde yer alan hükmün iptali için bir gerekçe oluşturabilirse de, bu düzenlemenin, tarafların özgür iradesi ile imzalanmış bir özel hukuk sözleşmesi hükmünün eşitlik ilkesine aykırı olduğunu göstermeyeceği- İptal kararı öncesi şartnamede delil sözleşmesi hükmü mevcutken sözleşmenin imzalanmasıyla eki hâline gelen ve sözleşme hükmü niteliğini alan şartnamenin, sonradan ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda da uygulanacağı, idari yargıda iptal kararı verilmiş olsa da mahkemelerce bu hükmün uygulanacağı, mahkemelerin bu hükmü şartnamede bulunduğu veya bulunmadığı için değil, sözleşmenin eki hâline gelen metne göre "delil sözleşmesi" niteliğinde olduğu için sözleşme hükmü olarak uygulayacağı ve bu durumda HİGŞ m. 42/a'da yer alan ve "geçici hakedişlere itiraz prosedürünü" düzenleyen ilgili hükmün iptal edilmesinin, iptal kararından önce taraflarca imzalanmış olan sözleşme ve dolayısıyla eldeki davaya etkisinin bulunmadığı- "HİGŞ m. 42/a'daki 'geçici hakedişlere itiraz prosedürünü' düzenleyen ilgili hükmün Danıştay kararıyla iptal edildiği, iptal gerekçesinde de belirtildiği üzere 'şartname hükmünün KİSK m. 4/3'de belirtilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu', söz konusu şartname hükmünün 'genel işlem koşulu' niteliğinde olduğu, kamu ihale sözleşmelerinde iş sahibi idare ile yüklenici arasında müzakere imkânının bulunmadığı, HİGŞ m. 42'deki sözleşme hükmünün, delil sözleşmesi yapma özgürlüğünü sınırlayan HMK m. 193/2'ye aykırı olduğundan geçersiz sayılması gerektiği, Danıştay tarafından verilen iptal kararının, sadece idare bakımından değil bütün adli mahkemeler açısından da bağlayıcı olacağı, uygulama zorunluluğunun bulunduğu, iptal kararıyla düzenleyici işlemin hukuka aykırılığı tespit edilerek düzenleyici işlemin ortadan kalkacağı, bu sonucun sadece iptal davası açan kişileri değil herkesi etkileyeceği, geriye etkili sonuçlar doğuracağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Karşı oyla kabul edilen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin davalılar tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla imalat bedeli ve kâr kaybının tahsili istemli davada; bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından, Özel Dairece verilen bozma kararından sonra davacı tarafından sunulan ıslah dilekçesi gözetilerek direnme kararı verilemeyeceği-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemi ve temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka anlatımla temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı- 3402 sayılı Yasa'nın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği- Kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış olan eldeki tapu iptali ve tescil davasında, yerel mahkeme kararının değer itibariyle kesin olduğundan bahisle istinaf incelemesinin yapılmamasının hatalı olduğu-
06.07.2020 tarihli hükümde her ne kadar kararın 8 gün içinde temyiz edilebileceğine karar verilmiş ise de, HMK 448 gereğince temyiz süresi iki hafta olduğu- 3561 sayılı Kanuna göre yönetim kayyımı atanması gerekirken, TMK’nın 427. maddesi gereğince temsil kayyımı atanmasının hatalı olduğu-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Davalının MERNİS adresine yapılan tebligatlarda İstanbul’da olduğu tespit edildiğine göre, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesi uyarınca, davalının adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin, bilinen en son adres olarak kabul edilmesi ve bu adrese doğrudan T.K.nın 21/2 madesi gereğince tebligat yapılmasının doğru olmadığı- Taraf teşkili kamu düzeni ile ilgili olup, anılan hususun yargılamanın her aşamasında temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınması gerektiği-
Tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasal denetim yollarının kullanımı önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşıldığı- Bölge Adliye Mahkemesince dava değerinin kesinlik sınırı altında olduğu ve kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmiş olmasının yasal düzenlemeye aykırı olduğu-