Muhatabın dışarıya gittiği belirtilmek suretiyle tebligat yapılmış ise de, muhatabın dışarıda olması adresten geçici ayrılma sayılmayacağı gibi tebliğ memurunun, muhatabın tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeksizin yaptığı ve haber verilen komşunun ismi alınmadan yapılan tebligatın bu hali ile 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüz olduğu- Borçlunun ......................... adresine gönderilen satış ilanı tebligatının ise “ adreste kimse bulunamaması üzerine en yakın komşu kapıcı yönetici soruldu karşı komşu çarşıya gittiğini beyan etmesi üzerine........2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırıldı. En yakın karşı komşu...haber verildi.” şerhi ile tebliğ edildiği ancak muhatabın nerede olduğuna dair bilgi alınan kişinin adının yazılmadığı açık olduğundan usulsüz olduğu- Borçluya gönderilen her iki satış ilanı tebliği de usulsüz olup borçlunun ihaleden daha önceden haberdar olduğuna dair bir bilgi de bulunmadığından, şikayetin sürede olduğunun kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Her ne kadar borçlu ile eşi arasında boşanma davası açılmış ise de tebliğ tarihinde henüz tarafların boşanmalarına karar verilmediği, tebligat yapılan “..................” adresindeki müşterek hanelerinden şikayetçi borçlunun uzaklaştırıldığına dair de bir mahkeme kararı incelenen dosya kapsamında mevcut olmadığı gibi, Tebligat Yasası'nın 39. maddesinde düzenlenen hasıma tebligat yasağı muhatap adına hasmına tebligat yapılması halinde uygulanabilecek bir madde olup ödeme emri tebligatının Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılması halinde bu yasal düzenlemenin uygulanmasının mümkün olmadığı, o halde, İlk Derece Mahkemesince, borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik iddia mahkemede her türlü delille ispat edilebilir ise de posta memuru tarafından düzenlenen tebligat tutanağı resmi mercii tarafından düzenlenen belge niteliğinde olup, tutanağın aksinin ancak aynı kuvvette ve tutanağa denk yazılı belge ile ispat edilebileceği, mahkemece tebligat mazbatasında adı geçen komşusunun tanıklığına başvurularak tebliğ mazbatasındaki şerhin doğru olmadığının kabulü ile sonuca gidilmesinin doğru olmadığı-
12. HD. 13.09.2023 T. E: 2022/12798, K: 4919
Borçlu şirkete gönderilen ödeme emri tebliğ evrakı; " tebligat yetkilinin iş takibine gittiğini ve birlikte çalıştığını beyan eden daimi işçisi ............." imzasına tebliğ edildiği ancak tebligatı alan kişinin şirket yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş kişi olup olmadığı, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin ilgili hükmünde ifade olunan şekilde araştırılmaksızın, doğrudan daimi çalışana yapıldığından anılan tebliğ işleminin usule aykırı olduğu, o halde mahkemece, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği şikayeti kabul edilerek davacı borçlu vekilinin sair itirazları incelenip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu şirkete ait elektronik tebligat adresi bulunmaması halinde, tebliğ işleminin Teb. K. m. 35'de belirlenen esaslara uygun olarak yapılması gerekeceği- Şikâyetçi borçlunun ticaret siciline kayıtlı adresinde yer alan "...Sk." ibaresi yazılmadan yapılan tebligatın Teb. K. m. 35'e uygun olmadığı- Borçlunun ihaleden daha önceden haberdar olduğuna dair dosya kapsamında bir bilgi de bulunmadığından ihalenin feshi istemine ilişkin şikâyetin süresinde olduğunun kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği- "Yapılan tebliğin usulüne uygun olduğu" ve "özel hukuk tüzel kişisi olan borçlu şirkete tebligatın elektronik yolla yapılmasının zorunluğu olduğu, satış ilanına ilişkin tebligatın elektronik yolla yapılmadığından usule uygun olmadığı" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Borçlular tarafından ödeme emrinin 16.05.2014 tarihinde tebliği üzerine vekilleri aracılığı ile 20.05.2014 tarihinde itirazda bulunulduğu, borçlulara ait vekaletnamenin aynı tarihte icra dosyasına sunulduğu, mahkemece dava dilekçesinin borçlu asiller adına tebliğe çıkarıldığı, bu durumda yapılan tebligatın, Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca yok hükmünde olduğu, dolayısıyla davanın usulünce taraf teşkili sağlanmadan görüldüğü anlaşıldığından, mahkemece, öncelikle taraf teşkili sağlandıktan sonra, iddia ve delillerin toplanması ile yapılacak yargılama sonucunda oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Muhatabın adreste bulunmama sebebi, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği, dönecekse ne zaman döneceği tevsik edilmeden ve komşu ismi ve imzası alınmadan yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu-
Borçlu şirket tarafından ödeme emri tebliğ evrakının usulsüz tebliğ edildiği ileri sürülmüşse de borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı olan adresine iki farklı tebligat çıktığı ve her iki tebligatın taşındı şerhi ile iade edilmesi üzerine aynı adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat çıkartılmasının hukuka uygun olduğu- Genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde borca ve yetkiye itirazın icra müdürlüğüne yapılması gerekli olup icra mahkemesine yapılan itirazın sonuç doğurmayacağı, mahkemece bu konuda itirazın reddine karar verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hatalı ise de istinaf edenin sıfatı dikkate alınarak bu durum kararın kaldırılması sebebi olarak değerlendirilemeyeceği, yine hacizlerin kaldırılması talebi hakkında da dosya durumu dikkate alınarak müdürlükçe karar verileceğinden mahkemece bu konuda verilen kararın isabetli olduğu-
Asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, kararın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin takip talebinde gösterilen asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile tebliğinin usul ve yasaya uygun olduğu, "takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâletname ibraz edilmemişse , ödeme emrinin asıla tebliği gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-