Birlikte görülen mal rejimi ile boşanma davasında her iki davanın da feragat nedeniyle reddine karar verilerek kesinleşmesinden sonra buradaki feragat beyanının, daha sonra açılan eldeki mal rejimi davasında dikkate alınıp alınamayacağı- TMK. mad. 225/2 uyarınca, eşler arasındaki mal rejiminin, kabulle sonuçlanan boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş olduğu ve dolayısıyla daha önce yapılan beyanın, doğmamış haktan feragatin hukuki sonuç doğurmayacağına ilişkin kural gereğince, eldeki davaya bir etkisinin bulunmadığı- Davacının boşanma ile birlikte açtığı mal rejimine ilişkin davanın yargılaması sırasında mahkemeye sunduğu dilekçede yer alan beyanlarının mahkeme içi ikrar niteliği taşımadığı, davacının eşi ile tekrar birlikte yaşamaya başlaması nedeniyle evlilik birliğinin yürütülmesini sağlamak amacıyla davasından vazgeçtiği, davacının bu davranışının genel hayat tecrübelerine uygun olduğu, bu nedenle de bu beyanın klasik anlamda ikrar niteliği taşımayıp, feragat beyanının gerekçesine ilişkin açıklamalar niteliğinde olduğu- Mahkemece feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu, davacının bu mallarda hak sahibi olmadığını beyan ettiği ve haklarından vazgeçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Davacının vermiş olduğu dilekçe içeriğinin, doğmamış haktan feragat niteliğinde olmadığı, davacının yaklaşık üç yıl önce mahkemeye sunduğu dilekçede, bu davanın konusu olan para ve mallarda kendi hakkının olmadığının imzalı dilekçe ile bildirilmesinin mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, kesin delil teşkil ettiği"  şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
8. HD. 20.12.2017 T. E: 2016/7330, K: 17209-
Mal rejiminin tasfiyesi- Her ne kadar taşınmaz, en son mahkeme kararı ile satış (şufa gibi) yoluyla davalı eş adına tescil edilmişse de; mahkemece, sonradan verilen tapu iptal ve tescile ilişkin karar yenilik doğurucu (inşai) nitelikte olmayıp, önceden doğmuş mülkiyet hakkının belirlenmesi niteliğinde olduğundan ve taşınmazın tasfiyeye konu 1/2 hissesi davalı eş tarafından satış yoluyla edinildiğinden mülkiyetin bu tarihte kazanıldığının kabul edilmesi gerektiği-
Tasfiyeye konu taşınmazın satışından elde edilen paranın davalı tarafından evin ve çocukların ihitiyaçlarına harcandığını savunmasına karşı davacının harcanmadığına yönelik yeminli beyanına göre, taşınmazın davacının katılma alacağını azaltma kastı ile devredildiği kabul edilerek katılma alacağına hükmedildiği, davalı adına satın alınan tasfiyeye konu bağımsız bölümün boşanma dava tarihinden yaklaşık iki yıl önce devredildildiği anlaşılmış olup mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiye konu mevcut mal olmadığına göre, TMK 229 maddesine göre eklenecek değerlerin varlığını yani, mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir olduğunu davacının ispatlaması gerektiği- Davacı tarafından taşınmazın devir parasının mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmemiş, ayrıca davalının diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir yaptığı ispatlanamamış olup ispat külfeti davacı da olmasına rağmen mahkemece yemin hakkı yanlış tarafa yöneltilmiş olduğu, bunun yerine, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiş olduğu- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu- Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihte satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş olup mahkemece, davanın katılma alacağı davası olduğu gözetilerek öncelikle, davanın kaldığı yerden devamı ile tasfiyeye konu edilen taşınmazın davalı eş tarafından edinme ve satış tarihlerini gösterir şekilde tedavüllü tapu kayıtları ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek mal rejimi sona erdiğinde mevcut durumun tespitine çalışılması, ve davacı tarafın katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklandığından, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olması veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek olmadığı- Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin bu iddiasını ispat etmesi gerektiği- Bir eşin bütün mallarının, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edileceği- Tasfiyeye konu edilen araç eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı adına tescil edilmiş olup araç edinme tarihi itibariyle davalının edinilmiş malı olduğundan, aksinin davalı tarafından ispatı gerektiği- Araç alımında kullanıldığı anlaşılan davalı adına çekilen 18 ay vadeli tüketici kredisi evrakları gözetilerek öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunup, sonra bulunan bu kredi borç oranının, aracın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilerek, tespit edilecek bu oranın, aracın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarının belirlenmesi, saptanan aracın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktarın, artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulması ve uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınması gerektiği-
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunduğu iddia edilen taşınmazın ve dava konusu taşınmazın devir tarihleriyle birlikte önceki malik veya maliklerini de gösterir tapu kayıtları getirtilerek, her iki taşınmazın el değiştirme tarihlerinin yakınlığı, öncelik-sonralık ilişkisi, alım-satım değerleri vs göz önünde bulundurularak dava konusu taşınmazın ikame kuralı gereği kişisel mal ve davacının katılma alacağı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre olumlu ya da olumsuz karar verilmesi gerektiği-
Katılma alacağı isteği-
Katılma alacağında zamanaşımı süresinin TMK'nun 178. maddesi uyarınca belirlenemeyeceği, katılma alacağı kanundan doğan bir (parasal) alacak hakkı olup, doğumuyla birlikte temlik edilebileceği, haczedilebileceği ve rehnedilebileceği, katılma alacağında zamanaşımı süresinin -TBK m. 146 (BK. mad. 125) uyarınca- on (10) yıl olarak uygulanması gerektiği- Tarafların 1984 tarihinde evlendikleri, 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mallar nedeniyle katılma alacağına ilişkin davada, 2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabul edilerek 2009 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından, ıslah tarihi olan 19.10.2011 tarihi itibariyle, Kanunda öngörülen on yıllık zamanaşımı süresinin geçmediğinin kabul edilmesi gerektiği-
Tapu kayıtların incelenmesinden intifa hakkının mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibariyle mevcut olduğu; intifa hakkının ekonomik değeri bulunduğundan mahkemece bu husus göz önünde bulundurularak iddia ve savunma çerçevesinde toplanan deliller değerlendirilerek davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği-