556 sayılı KHK'dan kaynaklanan markaya tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsiline-
Davalı başvurusu yönünden davacının "TİMSAH ŞEKLİ" markalarının tanınmışlığı ve 556 sayılı KHK'nın 8/4 hükmü uyarınca farklı sınıflar içinde tescil engeli ve hükümsüzlük nedeni bulunup bulunmadığına gelince, başvuruda yer alan özellikle 11/06 "Duş için küvetler, bideler, banyo kabinleri, hela taşları, eviyeler"; 20/03 "aynalar"; 20/24 "metalden olmayan sabit havluluklar ve kağıtlıklar"; 21/24 "camdan, plastikten, porselenden... mamul ev ve mutfak eşyaları, kap kacak, leğenler, süzgeçler, servis takımları vs." emtianın inşaat/yapı sektörüne ve mutfak eşyaları ihtiyaçlarına hitap eden mallar oldukları; alıcıları, satış yerleri, karşıladıkları gereksinimler itibariyle tamamen farklı ve davacı tanınmış markasının mal kapsamı ile ve özellikle tanımışlığı kabul edilen tekstil/hazır giyim yönünden, ilişkilendirilme ihtimali olabilecek ürünler olmadığı; bu nedenle davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi, şöhretini sömürmesi; itibarına zarar verebilmesi; ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması bir başka deyişle sulandırması olasılığının somut olayda gerçekleşmediği-
TTK'da 54. ve devamı maddelerinde yer alan haksız rekabete dayalı olarak açılan dava TTK'nın 4. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ticari dava niteliğinde olup, genel mahkemelerin görev alanında bulunması-
Haksız fiilin özel bir türü olması dolayısıyla haksız rekabete ilişkin davalarda HMK'nın 16. maddesi uyarınca haksız rekabetin gerçekleştiği veya zararın meydana geldiği yer mahkemesinin de yetkili olduğu-
Gerek davalı işçinin açıklanan taahhüdünün kapsamı, gerek davalının davacıya ait işyerinden istifaen ayrılmış ve başka bir işyerinde çalışmaya başlamış olması ve gerekse de davacının istemi ile davanın açıklanan özelliğine göre; davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu; bu davranışın, hizmet akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-