Taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği- Taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin ayrı ayrı gösterilmemesi halinde taahhütte belirsizlik oluşacağından taahhüdün geçerli olmayacağı- İcra takibi ile bir ilgisi olmadığı halde peşin harç ve vekalet harcının borç olarak gösterilmesinin ödeme taahhüdünü geçersiz kılacağı-
12. HD. 22.11.2022 T. E: 2021/11083, K: 12064
Borçlunun, ödeme şartını ihlal suçundan 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin davada; şikayete konu icra dosyası borçlusunun, ilgili şirket yetkilisi olarak taahhütte bulunduğu, bu sebeple İİK. mad. 345 uyarınca ceza sorumluluğunun olduğu-
Sanığa isnat edilen İİK’nın 333/a maddesinde düzenlenen “ticari işletme yöneticisinin alacaklıları zarara sokmak kastı ile borcu ödememesi” suçunun oluşması için, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olması ve şirketin hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan şirket yetkilisinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla şirket borcunu ödememesi ve İİK’nın 345/a maddesindeki suçun oluşabilmesi için ise aynı kanunun 179 ve 6762 sayılı TTK'nın 324. maddesinde öngörülen koşullarda şirketin aktif ve pasif durumunun belirlenerek sonucuna göre şirketin iflasının istenmesi şartlarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği- Borçlu şirketin takibin kesinleştiği tarih itibariyle ödeme gücü olup olmadığının tespiti, bulunmuyor ise şikayet tarihi itibariyle şirketin iflasının istenmesi şartlarının oluşup oluşmadığının saptanıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdirinin gerektiği- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 354. maddesinin aynı Kanun'un 345/a maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaştırma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmeyi sonuçlandırmayı amaçlayan uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu'nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik CMK'nın 253, 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğunun bozmayı gerektirdiği-
İİK’nın 333/a maddesinde düzenlenen “ticari işletme yöneticisinin alacaklıları zarara sokmak kastı ile borcu ödememesi” suçunun oluşması için, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olması ve şirketin hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan şirket yetkilisinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla şirket borcunu ödememesi gerekmekte olup, öncelikle sanıklar hakkında cezai sorumluluğun hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından şirket ana sözleşmesi getirtilerek, fiilin birlikte işlenmediğinin anlaşılması halinde, temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar da dikkate alınarak suçun oluşumundaki temsilci veya temsilciler tespit edilip, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olup olmadığının tespiti için borçlu şirket defter ve belgeleri ile banka hesapları üzerinde karşılaştırılmalı olarak bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılıp, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerektiği- İİK'nın 345/a maddesindeki suçun oluşabilmesi için, aynı Kanun'un 179 ve 6102 sayılı TTK'nın 376. maddesinde öngörülen koşullarda şirketin aktif ve pasif durumunun belirlenerek sonucuna göre şirketin iflasının istenmesi şartlarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Karşılıksız çek düzenleme suçunda, sanık olarak borçlu tüzel kişiyi temsile yetkili gerçek kişi yada kişiler hakkında isim belirtmek suretiyle davanın açılması gerektiği; aksi halde davanın reddi gerektiği-
Şikayet dilekçesinde borçlu tüzel kişiliği temsil eden şirket yetkilisinin isminin bildirilmediği, bu durumun TCK'nun 20. ve 60. maddeleri uyarınca cezai sorumluluğun şahsi olması ilkesine aykırı olduğu anlaşılmakla, İİK'nun 345. maddesi gereğince şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken sanıklar hakkında beraat kararları verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Müşteki tarafından icra ceza mahkemesine verilecek olan şikâyet dilekçesinin, şüpheli veya şüphelilerin isimleri ve şikâyet konusu olaya ilişkin bilgileri taşıması gerektiği- Karşılıksız çek şikâyetine ilişkin dilekçede dilekçenin üzerine el yazısı ile tüzel kişiyi temsile yetkili gerçek kişi sanıkların T.C. numaraları yazılmak suretiyle paraflandığından, sanıklar hakkında yargılamaya devam olunması gerektiği- Çekin bankaya ibrazında karşılığının bulunmadığı, bankanın ödemekte yükümlü olduğu 1.290,00-TL'nin ödendiği, sanıkların suça konu çekin ibraz tarihinde karşılığını bankada bulundurulmayarak üzerlerine atılı suçu işledikleri ve sanıkların çek hesabı sahibi tüzel kişi şirket yetkilileri oldukları sabit olduğundan, 5941 s. Çek K. mad. 5/1 uyarınca cezalandırılmaları gerektiği-
İcra mahkemesince, kendisine usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmaması nedeniyle takipsizlik kararı niteliğindeki "görevsizlik" kararı ile gönderilen şikayet dilekçesi üzerine yargılama yapmasının ve hüküm kurmasının mümkün olmadığı, her ne kadar icra ceza mahkemesince usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmamasına rağmen yargılama yapılarak şikayet dilekçesinde borçlu tüzel kişiliği temsil eden şirket yetkilisinin ismen belirtilmemiş olması nedeniyle İİK'nun 345. maddesi gereğince davanın reddine verilmiş ise de; verilen bu kararın hukuki değerden yoksun olup yok hükmünde olduğu, bu aşamada yapılması gereken işin, icra mahkemesince dosyanın Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilerek verilen takipsizlik kararının kesinleştirilmesini istemekten ibaret olduğu-
Borçlu şirket yetkilisinin ismen gösterilmemesi nedeniyle İcra İflas Kanunu'nun 345 maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, İİK 354. maddesi gereğince belirtilen düşme sebepleri bulunmadığı halde mahkemece mevcut delil durumuna göre karar verilmesi gerekirken düşme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı ise de; bu aykırılığın Daire'ce duruşma yapılmaksızın 5271 Sayılı CMK'nun 280/1-a maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak düzeltilmesinin mümkün olduğu-