Davacı vekili, UYAP üzerinden gönderdiği dilekçede müvekkilinin vefat ettiğini öğrendiğini, veraset ilamının ibrazı ve mirasçılar adına davayı takip etme konusunda beyanda bulunmak için süre verilmesini talep ettiği, yine davacı vekili tarafından UYAP üzerinden gönderilen ikinci dilekçede, göndermiş olduğu dilekçenin işleme alınmadığını ileri sürerek, verilen işlemden kaldırma kararının düzeltilmesini, kabul edilmediği takdirde ekte sunulan mirasçıların vekaletnamesini ibraz ettiğini ve işlemden kaldırma kararına karşı davayı süresinde yenilediklerini, davaya kaldığı yerden devam edilerek duruşma günü verilmesini talep ettiği, davacı vekili tarafından verilen dilekçelerin işleme alınmadan dosyanın işlemden kaldırılmasının ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Yazılı yargılama usulüne tabi iş bu davada tahkikat aşamasının bittiğinin bildirilmemesinin, sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bir gün tayin edilerek tarafların mahkemede hazır bulunmaması halinde yokluklarında hüküm verileceği ihtarını içeren davetiye ile tarafların davet edilmemiş olmasının, davalının savunma hakkının ve hukuki dinlenilme hakkının H.M.K.'nın m. 27/2. fıkrasında yer verilen açıklama yapma ve ispat hakkının ihlali ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Davacı site yönetiminin, davalı yüklenici tarafından yapılan apartmandaki bağımsız bölümlerin bir kısım eksik işlerin tamamlanacağı vaad edilmesine rağmen yerine getirilmediğini ileri sürerek eksik iş bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle açtığı davada, davalı yüklenicinin imzası bulunan apartman karar defterinin davalıyı bağlayacağı, taraflar arasında akdi ilişki bulunduğu ispat edilemediğinden davacının davada aktif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Dosya içerisinde davalıların borçlu ve kefil olarak imzalarının bulunduğu belgenin bono vasfında olmayan yazılı delil başlangıcı mahiyetinde borç ikrarını havi bir belge ve taahhütnameden ibaret olduğu, yani davalıların icra takibinden önce temerrüte düşürüldüğüne dair bir delilin bulunmadığının görüldüğü, bu durumda asıl alacak olarak kabul edilen miktara takip tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken bono vasfında olmayan belgedeki ödeme tarihini temerrüt tarihi kabul ederek işlemiş faize hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davalının dava dilekçesinde belirtilen adresine tebliğ çıkartılmış, ancak adreste bulunamadığı gerekçesi ile tebligat evrakı mahkemesine iade edilmiş olup, bu tarih itibariyle 11.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren yasal düzenleme karşısında mernis adresine tebliğ işleminin yapılması gerektiği açık olduğu halde, mahkemece bu sefer yine aynı adrese mernis adresi olup olmadığı araştırılmadan madde 21'e göre tebliğ işlemi gerçekleştirilmesinin yasal şartları taşımadığı-
Davalıların sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladıkları, sözleşme hükmü gereği davalı kefillerin sorumluluğu vekalet ücret alacağı ile sınırlı olup, davacının miktarı belirli ve net olmayan yaptığı masraflara ilişkin talebini kapsamayacağı, davalı kefillerin, icra takip talebinde istenen toplam miktar içerisinde yer alan masrafa ilişkin tutardan sorumlu olmadıkları sadece vekalet ücretinden dolayı sorumlu oldukları gözetilerek bu doğrultuda yapılacak değerlendirme sonucu hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Ödeme dekontlarında ödemenin hangi çeke yönelik olduğu bildirildiğinden, ödemelerin başka bir icra dosyasına mahsubu mümkün olmadığı-
Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da bulunmadığı, kısa karar ile gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK mad. 297 ve 298 buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratığı, bu hususun kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu-
Davacı tarafından bir kısım hizmetin verildiği anlaşıldığından, fatura ve sözleşmenin olup olmadığına bakılmaksızın TTK. mad. 20 uyarınca ücret istenebileceğinin kabul edilmesi gerektiği-
Davacı tarafından davaya konu alacak hakkında aynı ipotekli taşınmazla ilgili olarak takip yapıldığı, takibe kısmı itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında ticaret mahkemesinin ilamı ile davanın kabulüne karar verildiği anlaşıldığından, söz konusu karar kesinleşmiş ise HMK 114/i maddesi uyarınca davanın kesin hüküm nedeniyle; kesinleşmemiş ise aynı Yasa'nın (ı) fıkrası uyarınca derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddi gerekeceği-