Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda temerrüt faiz miktarı belirlenmiş ve bu rapora itibar edildiği kararın gerekçe bölümünde gösterildiğine göre, hüküm fıkrasında temerrüt faizinin bilirkişi raporundan yüksek belirlendiği, BSMV’nin de bu miktara göre belirlendiği görülmektedir. Bu itibarla, gerekçe ile hüküm fıkrasında ortaya çıkan çelişkinin giderilerek borçluların sorumlu olacağı faiz ve ferilerinin kesin ve net miktarının tespit edilmek sureti ile bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, “davacılardan biri diğer davacı adına vekâleten sözleşmeyi imzaladığından, bu davacı yönünden davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine diğer davacı yönünden ise kiralananın kira sözleşmesinin bitiminden 29 gün sonra tahliye edildiğinin tespiti ile süre içerisinde fuzuli şagil olup, bu süre kadar davalının işgal tazminatından sorumlu olup, işgal tazminatının da en az kira bedeli kadar olan tutardan belirlenmesi gerekeceği” gerekçeleri ile “davanın kısmen kabulü ve %40 oranında inkâr harcı ödenmesi gerekeceğinin” kabulünde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, talep aşılarak itirazın iptaline karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Dava dilekçesinde ödenen tutar belirtilip, BK. nun 84. maddesine göre yapılacak hesap sonunda ödemeden sonra kalan miktar yönünden icra takibinin devamına karar verilmesi talep edildiğine göre, mahkemece BK. nun 84. maddesine göre yapılacak hesaplama sonunda bulunacak rakam üzerinden karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
Davalı tarafından kesilen kira parasının tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali ve tazminat istemine ilişkin davada; sözleşmenin bir yıl içinde bitmeyip davam ettiği, işin bitiminde teslimi gereken ve davacı tarafından temin edilen endeksör donanım ve yazılımlarının davalıya teslim yükümlülüğü olmadığı gibi, kira bedeli alınacağına dair bir düzenleme bulunmadığından, davalının davacıdan yaptığı kesinti doğru olmadığından, davanın kabulüne ve inkâr tazminatının tahsiline dair hükmün yerinde olduğu-
Davalı, “davacıya olan borcunu verilen çek ve senetle ödediğini” savunmuştur. Mahkemece “davalı tarafından dosyaya sunulan belgelerden davalının davacıya ödeme yaptığı, taraflar arasında başka bir borç ilişkisinin olmadığı” kabul edilmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki ticari ilişkideki borç alacak tutarı ile davalının yaptığı ödemelerin tümü değerlendirilerek, sonucuna göre karar vermek gerekirken, davalı ödemelerinin borçtan daha fazla olduğu göz ardı edilerek “davanın kısmen kabulüne” karar verilmiş olmasının bozmayı gerektireceği-
Davacı ile davalı arasında imzalanan, “……. şenliklerinde ihtiyaç duyulan personelin sağlanmasına” yönelik sözleşmeden doğan bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve tazminat istemli davada; sözleşme gereklerini yerine getirmeyen davalı talebinin reddi ve tazminata hükmedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda “dava dışı kişinin havale talimatı verdiği, ancak banka çalışanının talimat sahibinin soyadını tam anlayamamasından dolayı bu işlemin gerçekleştirilemediği, sonra bu talimatın tekrarlanmamasının, ilk talimattan rücu anlamına gelmeyeceğinden, doğan sonuçtan bankanın sorumlu olduğu” kararı verilmişse de; davacı ile davalı arasında hukuki bir ilişki bulunmamaktadır. Her ne kadar başlangıçta dava dışı kişiden davalı yararına havale yapılmak istenmiş ve bu havale isteminin banka çalışanı tarafından anlaşılmaması üzerine işlem akim kalmışsa da, dava dışı kişi bu talimatını tekrarlamadığı gibi, talimata konu meblağın kendi kredi borcunun kapatılması için kullanılması doğrultusunda bankaya yazılı talimat vermiştir. Bu durumda verilen ikinci talimat ilk talimattan rücu anlamına geleceğinden, mahkemenin “davalının davacıya karşı bir sorumluluğu olmadığı” gerekçesiyle davayı reddetmesi gerekirken, yukarda bahsedilen gerekçelerle “davanın kabulüne” karar vermesi
Dava dilekçesinde “davalı” olarak kooperatifin gösterildiği, kooperatifin birinci ve ikinci başkanı sıfatı ile temsilcilerinin de isimlerinin yazılı bulunduğu görülmektedir. Dosyaya sunulan abone sözleşmesinde ise davalı kooperatifin abone olduğu anlaşılmaktadır. Davalı temsilcilerinden birinin somut olayla ilgili kaçak elektrik kullanmak suçundan yargılandığı davada, delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiş ise de, BK. nun 53. maddesinin açık hükmü karşısında, bu kararla hukuk hâkiminin bağlı olmayacağı ve aboneliğin davalı kooperatif adına olduğu da gözetilerek karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, “yapılan ödemenin başhekim talimatı ile diğer ödemenin ise sadece bankaya sunulan davacı derneğe ait faturaya istinaden yapıldığı,başhekimin herhangi bir yetkisinin olmadığı, karar defterinde de başhekime böyle bir yetkinin verildiğinin anlaşılmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye göre ödeme yapıldığı belirtilmişse de, anılan sözleşme maddesinde dernek adına yapılacak ödemelere ilişkin düzenleme bulunduğu, derneğin hesabından aktarılacak ödemelere ilişkin bir hükmün bulunmadığı” belirtilerek “bankanın şubesine yönelik davanın reddine davalı genel müdürlük hakkında davanın kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı yön bulunmadığı-