Bilirkişi raporunda, dosyaya ibraz edilen PDKS giriş- çıkış raporlarında, davacının saat 23:55 civarında işe girdiği, genellikle saat 08:00'de, istisnai olarak da saat 10:00/11:00'de işten çıktığı, PDKS giriş-çıkış raporlarında işe giriş saati sabit olmasına rağmen, çıkış saatinde farklılık görüldüğü, davacının bazı haftalarda üç veya dört gün bazı haftalarda bir veya iki gün saat 10:00/11:00'de işten çıktığı böylelikle davacının işe girişi belli iken, çıkışı iş yoğunluğuna göre değişkenlik gösterdiği, bu durumda davacının günde ortalama bir saat/ haftada altı saat fazla mesai yaptığı kabul edilerek ve fazla çalışma tahakkuku bulunan bordrolar, yıllık ücretli izin kullanılan dönem ile serbest zaman olarak kullanılan izinler dışlanarak davacının fazla çalışma ücretinin hesaplandığı belirtilmiş ise de bilirkişi raporunun bu haliyle denetime elverişli olmadığı, bilirkişinin vardığı sonuca nasıl ulaştığı, hesaplamaya esas alınan sürenin nasıl belirlendiği, serbest zaman olarak kullanılan izin dönemleri ile fazla çalışma tahakkuku olan ücret bordrolarının ilişkin olduğu dönemlerin hangi dönemler olduğu rapordan anlaşılamadığından, bilirkişiden fazla mesai ücret alacağı konusunda denetime elverişli, açık ve ayrıntılı ek rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Sözleşmeden doğan maddi ve manevi tazminata ilişkin davada bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden, bunlardan birine itibar edilerek hüküm kurulamayacağı- Davacı, davalı kulüpte voleybol sporcusu olarak çalıştığından, mahkemece, özellikle voleybol sporu hukukunda uzmanlık sahibi bilirkişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığı ile açıklamalı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli, her iki rapor arasındaki çelişkiyi giderecek nitelikte rapor alınmak suretiyle sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın tacirler arası iş makinası kiralama sözleşmesinden kaynaklanmasına ve makinayı kullanacak operatörlerin de iş makinası ile birlikte davacı şirketçe temin edileceğinin anlaşılması karşısında uyuşmazlık tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevlerini düzenleyen 6100 sayılı HMK'nın 282. maddesinde yazılı bentlerden hiç birisine uymadığından, uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği-
Önemine binaen öncelikle hukuki ehliyetsizlik yönünden tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi, vekaletname ve resim akit tarihlerinde davacının ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde çekişme konusu taşınmaz bakımından vekalet görevinin kötüye kullanıldığına yönelik iddialarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Ehliyetsizlik, hata, hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa bedelin tahsili isteğine ilişkin davada, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı-
Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği ve iptal hakkının kullanılmasının hiç bir şekle bağlı olmadığı- Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabileceği-
Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'ndan alınan önceki rapor ve bu davada aynı kuruldan alınan raporun oybirliği ile ancak farklı yönde tanzim edildiği, raporları düzenleyen kurullarda yer alan iki üyenin her iki raporda da imza sahibi olduğu, davalıların bu yöne ilişkin itirazları dikkate alınmak ve dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkiler giderilmek üzere dosyanın Adli Tıp Genel Kurulu'na gönderilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davada, ehliyetsizlik hukuki sebebine de dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi gerektiği- Türk Medeni Kanunu'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı- Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirdiği, hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kıldığı-
Ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı- Vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu- Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması gerektiği, bunun dürüstlük kuralının (TMK mad. 2) doğal bir sonucu olarak kabul edildiği ve bu hususun hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu- Hukuki ehliyetsizliğin önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde raporunun alınması, miras bırakanın hukuki ehliyete sahip olmadığı saptanır ise, ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine dayalı davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesi; miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından inceleme yapılması, mahallinde keşif yapılarak taşınmazların satış tarihindeki değerlerinin tespit edilmesi, bu değerlerin miras bırakana ödenip ödenmediğinin açıklığa kavuşturulması, ayrıca vekaletnamenin murisin ölümünden sonra da geçerli olacak şekilde düzenlendiğinin gözetilmesi gerektiği-
Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemeyeceği - Türk Medeni Kanunu'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmayacağı - 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirdiği , ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kıldığı- Türk Medeni Kanunu'nun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngördüğünden, taşınmazın davalı S.'ya yapılan temlik tarihi itibariyle miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi; yok eğer, yukarıda belirtilen tarihte murisin ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, terekenin el birliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 702/4. maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ehliyetsizlik sebebiyle pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği -