Araçtaki arızanın imâlat hatasından kaynaklandığı ve açık ayıp niteliğinde olduğu sabit olduğundan, bilirkişi tarafından tekrar inceleme ve değerlendirme yapılmasını gerektiren teknik bir konu bulunmadığı- Araçtaki imâlat hatasından kaynaklanan açık ayıp nedeniyle davacının, eBK. 203 uyarınca aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini yönündeki talebinde haklı olduğu-
Dosyaya sunulan uzman görüşlerinde ve bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman görüşlerinin ciddi şekilde çelişmesi halinde, alınan bilirkişi raporu ile uzman görüşleri arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden de mahallinde keşif yapılıp yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yerine esaslı itiraza uğrayan rapora dayanılarak uzman görüşü kararda gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olmasının da doğru olmadığı- Davacı dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde talep ettiği alacağın hangi kalemlerden kaynaklandığını belirtmediği gibi miktarlarını da göstermediği, bu durumda, mahkemece öncelikle davacıya dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde talep ettiği alacakları hangi kalemler için istediği ve miktarlarının ne olduğu açıklattırıldıktan sonra, gerçeğin ortaya çıkması için yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulu ile mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, yüklenici tarafından inşa edilen 17 adet blokta yönteme uygun karot deneyleri ve beton test çekici deneyi yaptırmak ve numuneler alınmak suretiyle ve gerektiğinde inşaatın diğer teknik yöntemlerle incelemesi yapılarak, labaratuvar ortamında gerekli testler de yaptırılarak, yüklenici tarafından yapılan inşaatlardaki beton kalitesinin sözleşme ve tasdikli projesine, 1998 yılı deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığı, binaların güçlendirilmesinin gerekip gerekmediği, güçlendirme yapılması suretiyle beton kalitesinin yükseltilmesinin mümkün olup olmadığı, güçlendirme gerekiyor ise yapılması gereken masrafların yine 1998 yılı deprem yönetmeliğindeki kriterler nazara alınarak hesaplattırılması, dosya kapsamındaki tüm belgelere göre davalı yüklenicinin bilirkişi kurulu raporuna karşı sunduğu itiraz dilekçesindeki ayrıntılı ve teknik nitelikli itirazları incelenerek ve yine yüklenici şirket vekilince sunulan iki ayrı uzman görüşü de tartışılıp, davadaki alacak kalemleri konusunda gerekçeli ve Yargıtay ve mahkeme denetimine elverişli rapor alınması, bu rapora esaslı ve hukuken geçerli itiraz olduğu takdirde ek rapor alınarak bu itirazların karşılanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Kıymet takdirine itirazı inceleyen icra mahkemesince, icra dairesince yapılan kıymet takdirinde taşınmazın değerinin belirlendiği tarih esas alınarak memur işleminin doğru olup olmadığı denetlenmediği gibi, gerekçenin dayanakları somut, tutarlı, açık ve rasyonel bir biçimde tartışılmadan alınan bilirkişi raporunun aksine karar verilmesinin yerinde olmadığı- Mahkemece yapılması gereken işin, fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin iddia hakkında, icra dairesince yapılan kıymet takdirinde ihale konusu taşınmazın değerinin belirlendiği tarih esas alınarak bilirkişi tarafından tespit edilen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığının denetlemesi bakımından, kıymet takdirine itiraz üzerine rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınarak, ek rapor ile tespit edilen değerin ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması hâlinde ihalenin feshine karar verilmesinden ibaret olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptâli ve tescil, iki ayrı icra takibinin bir kısmından borçlu olunmadığının tespiti (asıl dava) taleplerine ve (birleşen) arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptâli ve tescil taleplerine ilişkin dava- Tapu iptâl ve tescil talep edilen taşınmazların değerleri birden fazla bilirkişi raporu alınarak belirlenmiş olup, alınan bilirkişi raporları yeterli görülmediği taktirde yeniden bilirkişi raporu alınması yerine, dava ile direkt ilgisi olmayan ve başka bir mahkemede görülen icra dosyasındaki kıymet takdirine itiraz sebebiyle bir kısım taşınmazlar yönünden alınan bilirkişi raporundaki değerlere itibar edilerek yargılama giderlerinin hesap edilmesi ile yargılama giderinin, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği kuralına uyulmayarak, yargılama giderlerinin denetime elverişli şekilde dökümü yapılmaksızın belirlenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece birlikte ifa kuralı uyarınca tapu iptâl ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesine rağmen davalı arsa sahibinin harç ve yargılama giderlerinden gerekçesi açıklanmaksızın sorumlu tutulmasının da hatalı olduğu-
İmâl edilen eserde ayıp olması halinde iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu'nun 360. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabileceği- Hakkın kullanılması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu hususun def'i olarak ileri sürülebileceği- Yüklenicinin, açık ayıplar nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için iş sahibinin teslimden itibaren makul sürede (işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir zaman süreci içinde) eserin muayenesini yaptırıp varsa ayıplarını ihbar etmesi gerektiği- Sonradan ortaya çıkan gizli ayıpların da ayıba vakıf olunur olunmaz derhal bildirilmesi gerektiği- Aksi halde iş sahibinin eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı ve ayıba bağlı haklarının düşeceği- Davacı iş sahibi (tüketici) ile davalı yüklenicinin taraf olduğu eser sözleşmesinin de tüketici işlemi, görevli mahkemenin de tüketici mahkemesi olduğu-
Kefaletin geçerli olması için kefilin kefil olduğu tarihte mevcut ve muayyen bir borcun veya borç doğurucu bir işlemin (kredi sözleşmesinin) bulunması gerektiği- Dava konusu alacağın kaynağı sözleşmeden önceki tarihli kefalet sözleşmesinden dolayı davalının kefil olarak sorumlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığı-
Hukuki ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkin davada, ehliyetsizlik iddiasının öncelikle ele alınması gerektiği- Temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması, ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, davacı tanıklarının beyanları ile temlikin muvazaalı yapıldığı ve mirasbırakanın davalılardan mal kaçırmasını gerektirir bir durumun varlığının kanıtlanamadığı, mahkemece dinlenen ve davanın kabulü halinde çekişmeli payda hak sahibi olabilecek mirasçının beyanlarından temlikin diğer mirasçının borçlarının ödenmesi amacıyla yapıldığının anlaşıldığı ve aynı resmi akit ile dava dışı mirasçının da taşınmazdaki payını davalıya temlik ettiği hususları gözetilerek, muris muvazaasına dayanılarak açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Hukuki ehliyetsizlik iddiası araştırılmayan davacının temyizi bulunmadığında, davalının temyizi üzerine hukuki ehliyetsizliğin yöntemince araştırılarak öncelikle incelenmesi yönünde bozma kararı verilmesi, aleyhe bozma yasağı kapsamında kalır mı?
Mali konularda uzman kişilerden oluşan komiserlerin varmış olduğu sonuçlar itibariyle, "davacıların konkordato taleplerinin yerinde olduğu" ve "tasdiki halinde projenin uygulanabileceği" belirtilmiş olmasına rağmen, mahkemece bu konuda uzmanlarından rapor alınmayarak, hakimlik bilgisi de mali konularda değerlendirmeye yetmediğinden, ayrıca iflas yönünden konkordato da belirlenen rayiç değerlerin güncel ve iflas kararlarına özgü yöntemle denetlenmeden "projenin uygulanabilirlik kabiliyetinin bulunmadığı" sonucuna varılmasının kanuni dinlenme hakkı ve usul kurallarına uygun düşmediği- Bölge Adliye Mahekemsince "Konkordato komiserlerinin vardığı sonucu da tartışıp değerlendiren bir uzman heyet raporu alınıncaya kadar önceki tarihli tedbir kararlarının devamına, kararının kaldırıldığının HMK. mad. 289 gereğince mahkemece ilanına, ayrıca aynı hüküm gereğince usul ekonomisi ilkesi gereği ilgililere tebliğine gerek olmadığına, davada birden çok davacı olmasına rağmen projenin tek olması, alacaklıların çoğunlukla aynı kişiler olması dolayısıyla değerlendirmenin tek taraf gibi yapılacak olması karşısında kamu düzenine ilişkin olan usul ekonomisi ilkesi nazara alınarak ve de talep edenlerin davayı açmaktaki durumları dikkate alınarak usul ekonomisi ilkesi gereğince komiser heyetine takdir edilen ücretin mahkemesince yeniden değerlendirilmesine, karardan bir örneğinin derhal iflas Müdürlüğüne ve Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne bildirilmesine" karar verildiği-
Davacıya ait marka ile davalıya ait ambalaj tasarımının iltibasa neden olacak şekilde benzer olduğu, dolayısı ile yeni ve ayırt edici niteliğinin bulunmadığı iddiası ile endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğünün ve keyfiyetin ilanı istemine ilişkin davada, uyuşmazlık konusunun teknik ve özel bilgiyi gerektirdiğinin, marka ve tasarım uzmanı ile reklam ve pazarlama uzmanından oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinin görüşüne başvurulduğu, bilirkişi raporunun çoğunluk görüşünün 554 sayılı KHK'nın 5, 6, 7 ve 11 madde hükümleri dikkate alınarak yapılacak kıyaslama ve değerlendirmeleri içermediğinden dolayısıyla hükme esas alınamayacağından, muhalefet görüşünü savunan bilirkişi ise raporunu marka karşılaştırması yaparcasına düzenlediğinden, itiraz üzerine alınan ek bilirkişi raporunda bütün heyet bir araya gelmek suretiyle usulüne uygun bir müzakere ve değerlendirme yapılmadığından, davacı tarafın itirazlarını ve davalı tarafın savunmalarını da karşılayacak şekilde yeni bir bilirkişi heyetinden görüş alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
15/7/2018 tarih ve 30479 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum Ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum Ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ‘’Adli Tıp Üst Kurullarının görevleri’’ başlıklı 16. maddesinin ç ve d fıkralarında düzenlenen; "Adlî tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, Adlî tıp ihtisas kurulları ile Adlî Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar. " hükmü gereğince dosyanın tümüyle Adli Tıp Üst Kuruluna gönderilerek, belirtilen raporlar irdelenmek, tanık beyanları ve tüm dosya değerlendirilmek suretiyle raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, temlik işleminin yapıldığı 14.03.2013 tarihinde mirasbırakan kişinin fiil ehliyetini haiz olup olmadığının tespiti ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken çelişkili raporlardan birisine itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-