Bilirkişi rapor ve ek raporları ile, davacı şirketin usulüne uygun tutulduğu tespit edilen ticari defter ve belgelerine göre davalının davacı şirkete hisse devir tarihi itibariyle .................. TL borçlu olduğunun tespit edildiği ve davalının kendi yetkili olduğu dönemde yapılmış defter kayıtlarının yanlış olduğunu ileri sürmesinin kabul edilemeyeceği; bilirkişi heyetinin teşekkülünde usule aykırılık bulunmadığı gibi ıslah edilen miktara mahkemece ıslah harcının yatırıldığı tarihinden itibaren faiz işletildiği; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 282 nci maddesindeki "Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir." yasal düzenlemesi dikkate alındığında; davalı vekili tarafından ileri sürülen diğer istinaf sebeplerinin yargılama aşamasında verdiği beyan ve itiraz dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği ve İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişiler tarafından düzenlenen kök ve ek rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek davanın kabulüne karar verildiği; mahkeme kararında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Takip konusu çeke ilişkin olarak ............... İcra Ceza Mahkemesinin ...... E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında Adli Tıp Belge İnceleme Uzmanından alınan ................. tarihli bilirkişi raporunda, çekte bulunan keşideci imzasının borçlu .............’in “eli ürünü olmadığının” tespit edildiği, İcra Hukuk Mahkemesince Adli Tıp Belge İnceleme Uzmanından alınan 16.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda çekteki imzanın borçlu ............’in “eli ürünü olduğunun” tespit edildiği, yine İcra Hukuk Mahkemesince bu kez Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinden alınan ............. tarihli bilirkişi raporunda ise çekteki imzanın “kuvvetle muhtemel borçlu ................’in eli ürünü olduğunun” mütalaa edildiği görüldüğünden, İcra Ceza Mahkemesince alınan bilirkişi raporu ile İcra Hukuk Mahkemesince alınan ............... tarihli ilk bilirkişi raporu arasında çelişki oluştuğu anlaşılmakla birlikte, İcra Mahkemesince alınan ............. tarihli ikinci bilirkişi raporunun ihtimale dayalı olduğu görüldüğünden, bu son raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı nazara alınarak, Bölge Adliye Mahkemesince resen, bilirkişi raporlarındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten, kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre imzaya itiraz hususunda karar verilmesi gerekirken, alacaklının yeniden imza incelemesi talebi bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Asliye Ticaret Mahkemesince Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile İcra mahkemesince adli belge inceleme uzmanından alınan raporlar arasında çelişki oluştuğu anlaşılmakla birlikte, İcra mahkemesince hükme esas alınan ............... tarihli bilirkişi raporunun, fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle desteklenmediği gibi bu rapora borçlu tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edildiği de görülmekle, hüküm kurmaya elverişli olmadığının kabulü ile mahkemece bilirkişi raporlarındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten, kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre imzaya itiraz hususunda karar verilmesi gerekeceği-
Resmi şekli haiz olmadığından geçersiz satış sözleşmesine dayanarak sözleşmeye konu taşınmazın rayiç bedelini istediğinde, tarafların ancak sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde verdiklerini geri isteyebilecekleri- Mahkemece denkleştirici adalet ilkesi gereği, "sözleşmedeki satış bedelinin dava tarihinde ulaştığı değerin" bilirkişi marifetiyle hesaplanması gerektiği- Alınan ilk bilirkişi raporunda taşınmazın "rayiç bedelinin" hesaplanması ve mahkemenin sonradan yanılgıyı fark etmesi durumunda kendiliğinden yeni bir bilirkişi incelemesine başvurmasının isabetli olduğu- Böyle bir durumda hukuken hükme esas almaya elverişli olmayan ilk bilirkişi raporunun taraflarca itiraz edilmeyerek kesinleştiğinden bahisle taşınmazın rayicine hükmetme zorunluluğu doğurur şekilde davacı lehine usuli kazanılmış hak doğduğundan bahsedilemeyeceği-
Bilirkişi raporuna göre uyumsuzluğun, davacı ticari defterlerinde yer alan fakat davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 5.400,00 USD bedelli ve davalı adına ........'e yapılan ödeme dekontu ile davacı defterlerinde kayıtlı olmayan; ancak davalı defterlerinde kayıtlı olan 10.11.2014 tarih, ......... ve ....... nolu davalı faturalarından kaynaklandığı, davacı, davalı adına dava dışı ............'e yaptığı 5.400,00 dolarlık ödemeyi açık hesapta davalı borcuna kaydetmiş ise de bu ödemenin davalıya yapıldığını, ödeme yapılan ...........'in davalı adına ödeme almaya yetkili olduğunu ispatlayamadığı, davalının defter kayıtlarında yer alan ve davacının defterlerinde kayıtlı olmayan, davacı tarafça ihtarname ile kabul edilmeyerek iade edilen .......... ve .......... nolu davalı faturaları içeriği malların sevk irsaliyesi ile davacının çalışanı olarak beyan edilen ...........'a teslim edildiğinin davalı tarafça dosyaya sunulan sevkiyat formları ile ispatlandığı, faturanın sonradan düzenlenmesinin somut olaya etkisinin bulunmadığı, davalının açık hesap ticari ilişkisinde takibe itiraz ettiği miktar kadar borcu olmadığını ispatladığı-
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunun alınan diğer raporlar ile çelişki oluşturacak dolayısıyla hükme esas alınacak mahiyette olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre; dosya ve tüm eklerinin Adli Tıp Kurumuna gönderilerek poliçe ile davacı iddia ve davalı tarafın savunması doğrultusunda dava konusu rahatsızlığın teminat kapsamında bulunup bulunmadığının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek ve çelişkileri giderecek şekilde tespiti yönünden bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği-
Dosyada mevcut bilirkişi raporunda davacıya ait “...” esas ibareli markaların tanınmışlıklarının ispat edilemediğinin mütalaa edilmiş olması, davalıya  ait dava konusu markanın tescil başvurusunun bir marka ofisi aracılığıyla yapılmış olması ve davacı tarafından dosyaya sunulan markaların tanınmışlığına dair iddiaya dayanak evrakın mevcudiyeti karşısında, davacıya ait markaların tanınmış marka niteliğini haiz olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre farklı sınıflarda tescil edilmek istenen davalıya ait 2013/10838 sayılı ve “... ibareli markaya ilişkin olarak verilen YİDK kararının, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi kapsamında iptaline dair koşulların oluşup oluşmadığı-
Davalı şirket yönetiminde bulunan AVM otoparkına giderken kullanılan yürüyen merdivende yaralanmadan kaynaklı tazminat davasında, küçüğün tedavi masraflarının ihtirazî kayıtla karşılanmasının kusurun kabulü mahiyetinde değerlendirilmeyeceği- Aynı bilirkişilerce dosyaya sunulan raporlarda aynı heyet içinde farklı görüşlerin mevcudiyeti nazara alındığında, bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı-
Davalı işveren şirketin olay günü şoförlerin izinli ve raporlu olmaları nedeniyle asıl işi şoförlük olmayan işçilere araç kullanma görevini vermesi ve aracın görevlendirilmiş şoför haricinde kullanılmaması konusunda işçilere kurallar koyarak bu kurallara uyulması konusunda gerekli eğitim ve denetim görevini yerine getirmemesi nedeniyle kusuru bulunduğu, meydana gelen iş kazası olayı ile zarar arasındaki illiyet bağının sigortalının ağır kusuru nedeniyle kesilmediği-
Davacı iş sahibinin açık ayıplarla ilgili ihbar külfetini yerine getirdiğini tanık beyanıyla ispatladığı gözetilerek hem açık ayıplar hem de gizli ayıplar yönünden ikinci bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak tespitte saptanan bulgular doğrultusunda ve tespit raporunda ayıplı olduğu belirtilen imalatlar için gerekli giderim bedelinin tespit tarihindeki mahalli serbest piyasa rayiçlerine göre KDV eklenmeksizin hesaplattırılıp, bulunacak bedel üzerinden karar verilmesi gerektiği- Hukukî işlem benzeri maddî vakıa niteliğindeki ayıp ihbarının her türlü delille ve bu arada tanık beyanlarıyla da ispatlanabileceği, açık ayıplar bakımından tanık sıfatıyla dinlenen davacının eşinin anlatımlarının dosya kapsamında bulunan delil ve belgelere uygun olduğu, buna karşılık ifadeleri üstün tutulan davalı tanıklarının da davalının işçileri olup olayla ilgili doğrudan menfaatlerinin bulunduğu gözetilmeksizin sadece davacının eşi olduğu için davacı tanığının açık ayıpların da makul süresi içinde davalıya bildirildiğine yönelik beyanlarına itibar edilmemesinin hatalı olduğu-  Gizli ayıplı işlerin giderim bedeli konusunda mimar bilirkişinin düzenlediği birinci rapor ile yargılamanın devamı sırasında inşaat mühendisi ve mimar bilirkişiden oluşan heyet tarafından hazırlanan ikinci raporda bir kısım imalatların tamamlandığından bahisle hesaba katılmadığı dikkate alınmaksızın, her iki raporda saptanan tutarların birbirine çok yakın olduğu, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için üçüncü kez keşfe gidilerek yeniden rapor alınmasının usul ekonomisine aykırı olacağı, gizli ayıpların giderilmesi için gerekli bedelin ayrı olarak hesaplandığı birinci rapora itibar edilmesi gerektiği gerekçesiyle birinci rapor yeterli kabul edilerek bu rapora göre hüküm kurulmasının da usul ve yasaya uygun olmadığı-