Davalı vekilinin, "tebligat belgesinde yazılı olan ve bizzat kendisine tebligat yapıldığını gösteren imzanın sahte olduğu"nu" ileri sürmesi halinde, bu iddianın her türlü delille kanıtlanması mümkün olup, mahkemece hadise şeklinde araştırma yapılarak davalı vekilinin örnek imzaları alınıp, yöntemince imza incelemesi de yapılmak suretiyle tebliğ belgesindeki imzanın davalı vekiline ait olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği-
İcra emri ve kıymet takdirinin takibe konu ilama ilişkin dava dosyasında borçlunun vekili olan kimseye tebliğ edildiği, söz konusu avukatın "borçlu ile aralarında icra dosyasından dolayı vekillik ilişkisi bulunmadığını, borçluyu dava dosyasında temsil ettiğini, icra dosyası için vekaletnamesinin de bulunmadığını, tebligatın borçlu asile yapılması gerektiğini" belirterek kıymet taktir raporu tebliğine ilişkin tebligatı icra dosyasına iade ettiği, icra müdürlüğünce kıymet taktir raporunun borçlu asile tebliğine karar verildiği ve daha sonra alacaklının satış işlemlerinin başlatılmasına ilişkin talebinin de "kıymet takdiri işleminin kesinleşmediği" gerekçesi ile reddedildiği görülmüşse de; borçlu vekilinin borçluyu takibe konu ilamda temsil ettiği, dolayısıyla icra takip dosyasından vekile yapılan ödeme emri tebliği ve kıymet taktir raporu tebliğ işlemlerinin usulüne uygun olduğu, kıymet taktir işlemlerinin kesinleştiği, kaldı ki kıymet takdirinin kesinleşmemesinin satış talebinin reddini gerektirmeyeceği nazara alınarak alacaklının şikayetinin kabulü gerektiği-
Ödeme emrine karşı süresi içerisinde borca itiraz ettiğinden ve vekile ait vekaletname takip dosyası içinde bulunduğundan, itirazın iptali davasında, ekinde dava dilekçesi bulunan ve üzerinde duruşma gününün yazılı olduğu tebligatın vekile yapılması gerekirken asile yapılmasının hatalı olduğu-
Vekil ile borca itiraz edildiği durumlarda itirazın iptali davası için vekile tebligatın yapılması gerektiği-
Mahkemece, vekil varken asile gönderilen ödeme emrinin tebliğine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması gerektiği- İtirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunulması üzerine, duruşma gününü bildirir ve dava dilekçesi ekli meşruhatlı davetiyenin, ödeme emrine itiraz etmiş olan (davalı borçlu) vekiline tebliğ edilmesi gerektiği-
Davaya konu icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrinin borçlu asile 13.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 20.04.2015 tarihinde ise davalı borçlu vekili tarafından borca itiraz edildiği; dava dilekçesi ile tenzip zaptı ve duruşma gün ve saatini bildiren tebligatın davalı asile yapıldığı, Tebligat Kanunu'nun 11. maddesine göre; vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, duruşma gün ve saatini bildiren tebligatın da vekile tebliğinin gerektiği, davalı asile tebligat yapılmasının, taraf teşkilinin sağlandığı sonucunu doğurmadığı, bu durumda; davalı vekiline duruşma gününü bildiren tebligat yapıldıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken değinilen bu yön göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiği-
Vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunlu olup, bu hususun mahkemece re'sen gözetilmesi gerekeceği-
Temyize konu kararın verildiği ilk celsede mahkemece HMK'nun 73, 81, 82, 83, Avukatlık Kanunu'nun 41., Tebligat Kanunu'nun 11. maddeleri gereğince vekille takip edilen işlerde vekile tebligatın zorunlu olduğu nazara alınmadan alacaklı asıla ön inceleme duruşma gününü bildirir davetiye çıkarıldığının, bu şekilde davalı alacaklı vekilinin yokluğunda yargılama yapıldığının ve HMK'nun 140/5 maddesinin dava konusu olayda uygulanmadığının görüldüğü, hal böyle olunca; mahkemece ön inceleme duruşmasında taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık ihtarlı kesin süre verilmeden, dayanılan deliller toplanılıp araştırılmadan, tanık listesi sunma imkanı tanınmadan karar verilmesi, hukuki dinlenilme hakkının ihlali (HMK m. 27) olduğu gibi HMK 297/c maddesine de aykırı olarak sonuca nasıl varıldığı anlaşılamayacak şekilde hüküm kurulmasının da doğru olmadığı-
İstihkak davaları, icra takip dosyaları ile sıkı şekilde ilişkili davalardan olduğundan, dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı alacaklının takip dosyasını takip eden vekile tebliğ edilmesi gerekirken, davalı asile tebliğ edilmesinin doğru olmadığı- Borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise ve duruşmalara dahil edilmesinin, işin esasına etki etmeyecekse, davada taraf olarak gösterilmesinin gerekli olmadığı- Mahkemece yapılacak işin, asıl takip dosyası celp edilerek borçlunun davaya dahil edilip edilmeyeceği hususunun takdiri ile alacaklı vekiline tebligat yapılarak usulüne uygun taraf teşkili sağlandıktan sonra,takip miktarı veya mahcuzun değerinden hangisi az ise, o değer üzerinden nispi harç alınarak ve bu şekilde noksan harç tamamlattırılarak tarafların gösterdikleri delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar vermek olması gerekeceği-