Davacı kadına yüklenen “eşi ile tartıştıkları esnada komşular tarafından duyulacak şekilde yüksek sesle bağırdığı ve evdeki eşyaları kırıp döktüğü” şeklindeki vakıaya erkek tarafından dilekçeler aşamasında usulüne uygun bir şekilde dayanılmadığı,bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenemeyeceği- Davalı erkeğin annesinin, taraflarla birlikte yaşadığı ve erkeğin kendi annesine karşı eşini savunmadığı, yalnız bıraktığı, sık sık yurt dışına giderek eşini uzun süreli olarak yalnız bıraktığı, nüfus kaydından da anlaşılacağı üzere başka bir kadınla ilişkisinden çocuğu olduğu durumda erkeğin boşanmaya sebep olaylarda tam kusurlu olduğu-
Erkeğin, “kadının ailesine hakaret ettiği ve birlik görevlerini yapmamak için evi terk ettiği” vakıalarının sabit olduğu ve ağır kusurlu olduğu-
Kadının, başka bir kişiyle duygusal ilişki içinde olduğu sabit ise ve erkeğin akrabasının, kadına karşı gerçekleştirdiği yaralama eylemine erkeğin sessiz kaldığı görülüyorsa kadının daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği- Erkek, her ne kadar akrabasının kadına karşı gerçekleştirdiği yaralama eylemine sessiz kalmış, bu durumda kadını savunmamışsa da kadının başka kimse ile duygusal ilişki içerisinde olmasının erkeğin haklarına saldırı olduğu-
Davacı kadının, tazminat isteklerinde faiz talebi bulunduğu halde, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin usule ve yasaya aykırı olduğu-
Hem ticaret unvanı hem de ürün ve hizmet markası olarak kullanılan ve tescil ettirilen ibarenin arama motorunda yazıldığında öncelikli olarak davalı şirkete ait internet sitesinin üst sıralarda çıkmasını sağlanması- Ticari itibarının zedelenmesi- Haksız kazanç sağladığı iddiası- Marka hakkına tecavüz teşkil- Markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi, durdurulması, hükmün ilanı, tazminat talepleri- İnternet arama motorunda davacının markası arandığında davalının web sitesinin gözükmesi karşısında, davalının hangi sözcükleri anahtar sözcük olarak satın alındığını ispat yükünün bulunmasına ve satın alınan anahtar sözcükler arasında davacı adına tescilli “..." ibareyi satın almadığını ispat edememiş olduğu-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davasında; davalı erkeğe kusur olarak yüklenen, davacının vatandaşlık ve çalışma izni alabilmesi konusunda davalıya gerekli desteği sağlamama ve buna ilişkin işlemleri tamamlamama kusurlarının ispatlanamadığı, ancak davalıya kusur olarak yüklenen şiddet ve aşağılayıcı tavırlarda bulunduğu vakıalarının sabit olduğu; davacı kadının ise yemek yapmadığı, takma isimle kart bastırıp erkeklere masaj yapmaya gittiği, eve geç saatlerde geldiği, "başın kel, arkadaşlarım boşanırsan daha iyisini bulursun dediler" demek sureti ile hakaret ettiği, ayrıca davacı kadının üçüncü kişilerin yanında eşinin cinsel yönden yetersiz olduğunu söyleyerek eşini küçük düşürdüğü anlaşılmakta olup, gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulünün gerektiği-
Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, HMK'nun 119. maddesi gereğince; davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi, verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmesi, eğer talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte; gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımıyorsa, hukuki yarar yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiği- Somut olaya dönüldüğünde; davacı taraf, dava dilekçesinde, işsizlik sigortası nedeniyle ödenmesi gereken sigorta tazminatını talep ettiği, davacının elindeki belgelerle işsiz kaldığı sürenin ve tazminatın belirlenebilir nitelikte olduğundan, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığı kabul edilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Marka hakkına tecavüz- Haksız rekabet-  Maddi tazminat- Manevi tazminat- Tecavüzün tespitine, durdurulması ve önlenmesine, tecavüz teşkil edecek şekilde üretilen vasıtalara el konulması- Kararın yayın yolu ile duyurulması-
Davacının sendikaya üye olduğu ve Toplu İş Sözleşmesinden yararlanabileceği, işçilik alacalarını işyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumda olduğundan, Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklı alacakların, belirsiz alacak olamayacağı- Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği-
Davacının, tedavi amacıyla götürüldüğü kuruluştaki doktorların yanlış tedavi uygulamaları sonucu bedensel zarara uğraması sebebiyle maddi ve manevi tazminat talep ettiği davanın, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olmasından mütevellit; Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiği-