Tenkis davalarında, davacının dava dilekçesinde gösterdiği dava değeri ile istemini sınırladığını söyleme imkanı bulunmadığından, bu tür davaların belirsiz alacak davalarından olduğu, bu itibarla davacılar vekilinin bilirkişi tarafından belirlenen miktar üzerinden davanın kabul edilmesine ilişkin talebinin ikinci ıslah olarak nitelendirilip fazlaya dair istemin reddi ile dava dilekçesinde gösterilen miktara hükmolunmasının isabetli olmadığı, diğer taraftan asıl alacağın fer'isi niteliğinde olan faiz isteği hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediğinden, bu istemin de reddi yerine kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; saklı payın nazara alınmasını isteyerek tenkis def’inde bulunmuş olup; TMK 571/son maddesi uyarınca; tenkis iddiasının def’i yolu ile süreye tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, öyle ise, davalının ileri sürdüğü tenkis def’inin incelenmesi sonucu uyarınca hüküm oluşturulması gerekeceği-
Verasetin iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediğinin saptanması, kesinleşmiş ise eldeki davanın açıldığı tarihe göre yasada öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmeyeceği gözetilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri toplanıp işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Davacıların "saklı paylarının ihlal edildiğini öğrenmiş oldukları" tarihten itibaren kanunen aranan bir yıllık süreyi geçirerek tenkis davası açması halinde, hak düşürücü süre kaçırılarak açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağının (MK. 564) araştırılmasının gerekeceği, bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmesinin gerekeceği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tenkis hesabının doğru yapıldığını söyleyebilme olanağının olmadığı, mahkemece, murisin ölüm tarihindeki aktif ve pasif terekesi tespit edilmediği gibi, sabit tenkis oranı belirlenmeden, dolayısıyla davalının tercih hakkı doğmadan davalı tarafa tercih hakkı kullandırılarak sonuca gidildiğinin görüldüğü-
Miras bırakanın vasiyetname ve miras mukavelesi şeklinde yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruflar ile bağış şeklinde gerçekleştirdiği sağlar arası tasarrufların T.M.K.'nun 560 ilâ 571. maddeleri arasında görülen tenkis davasına konu olacağı-
Müstakilen Türk Medeni Kanunu’nun 560 ila 571.maddeleri uyarınca açılan tenkis davalarının ise aynı yasanın 576. maddesi ve 6100 sayılı Yasa’nın 1/a maddesi hükmü uyarınca terekenin açıldığı, bir başka ifade ile miras bırakanın son ikametgahı mahkemesinde açılması gerekeceği, anılan bu yetki kurallarının kesin yetki olduğu ve mahkemece resen gözetilmesi gerekeceği-
Çekişmeli taşınmaz mirasbırakanın doğrudan davalıya temlik ettiği bir taşınmaz olmadığından bu taşınmaz bakımından muris muvazaasının hukuki dayanağının uygulama yeri olmadığı-
Miras bırakanın A.'in, çekişme konusu taşınmazlara ilişkin olarak yapmış olduğu temlikin bağış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinin gerekeceği, böylesi bir işlemin de ancak, koşulların varlığı halinde TMK'nun 560. ila 571. maddeleri arasında düzenlenen tenkis davasına konu olabileceği- mk560-571-565