Tenkis davalarında, davacının dava dilekçesinde gösterdiği dava değeri ile talebini sınırladığını söylenemeyeceğinden, bu tür davaların belirsiz alacak davalarının örneğini teşkil edeceği ve bu nedenle bölge adliye mahkemesince verilen karar kesin nitelikte bulunmadığı- Davacının tenkise konu işlemleri öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin aksinin davalı tarafından yeterince kanıtlanabildiğinin söylenemeyeceği- TMK 571. maddesi gereğince davanın süresinde açılıp açılmadığının araştırılması, bu hususta taraf delillerinin toplanması, davalının öğrenme tarihinin daha önce olduğunu kanıtlaması halinde tenkis talebinin süre yönünden reddine karar verilmesi, davalının aksini kanıtlayamaması halinde ise işin esasına girilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-
Ecrimisil miktarı, asliye hukuk mahkemesinde görülen davada belirlenmiş olduğundan ve sonraki dönem için ecrimisil talep edilen davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilemeyeceği ve bu durumda davacının davanın değerini bilirkişi raporu doğrultusunda artırmasının ıslah talebi olarak değerlendirilmesi gerektiği- Davalı vekilinin süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan, mahkemece zamanaşımı def'i değerlendirilmesi gerektiği-
Kıdem tazminatı tavanını öngören kuralın mutlak emredici nitelikte olduğu ve ücretin tarafların kabulünde olan garanti bölümünün tek başına, fesih tarihindeki kıdem tazminatı genel tavanını aştığı nazara alındığında, kıdem tazminatı yönünden belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı- Hukuki yarar dava şartı olduğundan, sonradan hakim tarafından verilecek süre ile davacı tarafından ya da mahkemece re’sen belirsiz alacak davasının kısmi dava türüne tahvil edilmesinin mümkün olmadığı, belirtilen talep yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğinden hukukî yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilen kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin davanın belirsiz alacak mı yahut kısmi dava olarak mı açıldığı-
"Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kaymak kaydıyla..." şeklinde açılan davalarda dava dilekçesinde açıkça 'belirsiz alacak davası' ifadesi yer almadığı sürece davanın kısmi dava olarak nitelendirileceği- Davacı vekili dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere” şeklinde beyanda bulunarak işçilik alacaklarına ilişkin talepte bulunmuş olsa da dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığına dair bir beyan yer almadığından davanın kısmi dava şeklinde açıldığı - Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmesi gerektiği- Davacı vekili “davamız belirsiz alacak davasıdır” şeklinde beyanda bulunmuş ise de; davanın türünün bu şekilde değiştirilmesine imkân bulunmadığı-
Dava dilekçesi ile ......... tarihli dilekçeden açıkça anlaşıldığı üzere davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, bu durumda dava belirsiz alacak davası olduğuna göre, bu davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zamanaşımının kesilmesi ve diğerleri) bu dava için de geçerli olması gerekeceğinden mahkemece talep artırım dilekçesi ile artırılan miktarlar dâhil olmak üzere ihbar tazminatı, ikramiye, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları tutarının tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin doğru olduğu-
Islah hükümlerinin yorum yoluyla talep artırımına uygulanmasının mümkün olmadığı- Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 'eda', 'tespit' ve 'kısmi eda külli tespit' niteliğinde olmak üzere üç ayrı belirsiz alacak davası türü olduğunun kabul edildiği- Kanunda talep artırımın dava türüne göre farklı sonuçların oluşacağı yönünde bir düzenleme bulunmadığı- Kısmi eda külli tespit davalarında artırılan miktarlar açısında faiz başlangıç tarihinin, talep artırım tarihi olarak kabul edilmesi hâlinde ıslahla aynı sonuçların oluşacağı ve talep artırımın ek dava niteliği taşıyacağı anlamına geldiği, bu durumun belirsiz alacak davasının amaç ve sonuçları ile çelişeceği gerekçesiyle verilen direnme kararının isabetli olduğu-
Belirsiz alacak davası şeklinde ileri sürülen alacak isteminde, talep tarihi itibariyle tüketici hakem heyetlerinin zorunlu görev sınırı dâhilinde bir dava değeri gösterilmiş olduğundan, öncelikle tüketici hakem heyetine başvuruda bulunulması gerektiği-
Belirsiz alacak davası şeklinde ileri sürülen alacak isteminde, talep tarihi itibariyle tüketici hakem heyetlerinin zorunlu görev sınırı dâhilinde bir dava değeri gösterilmiş olması halinde, öncelikle tüketici hakem heyetine başvuruda bulunulması gerektiği- "Tüketici hakem heyetleri" ile "tüketici mahkemeleri" arasında görev ilişkisinin varlığından bahsedilemeyeceğinden, davanın görevsizlik nedeniyle değil, tüketici hakem heyetine zorunlu başvurunun sağlanmasına ilişkin "dava şartı yokluğundan reddine" karar verilmesi gerektiği- "HMK. 107 uyarınca açılmış bir davada mahkemenin görevli olup olmadığının dava dilekçesinde gösterilen miktara göre değil, yapılacak tahkikat sonucunda mahkemenin tespit edeceği değere göre belirlemesi gerektiği, bu sebeple doğrudan davanın usul yönünden reddedilmesinin hatalı olduğu, alacak miktarının yapılacak yargılama neticesinde tespit olunan değerin tüketici hakem heyetlerinin görev sınırında olduğunun anlaşılması hâlinde "dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği" şeklîndeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Belirsiz alacak davasının, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle kabul edildiği, bu durumda eldeki davanın açıldığı tarihte Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükte olduğuna göre, belirsiz alacak davası ile ilgili hükümlerin uygulanması gerekeceği, dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkin olup, belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan davacı tarafça sunulan ............ tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi değil, talep açıklama dilekçesi olduğu kabul edilmesi gerekeceği, o halde, mahkemece, kabul edilen alacak miktarının tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekeceği-