Davranışları kamuoyunu yakından ilgilendiren bir politikacı hakkında yapılan yayında hiç gerekmediği halde önceki bir olayla bağlantı kurulmasının kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve uslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilme gerekeceği–
«Kişilik haklarına saldırı» niteliğinde bulunmayan, eleştiri sınırı içinde kalan -dolayısıyla, manevi tazminata hükmedilmesini gerektirmeyen- «söz», «yayın» ve «eylem»ler–
Karşılıklı sarf edilen söz ve ifadelerin 3. kişilerce duyulmamasının ceza hukuku açısından önem taşıyacağı, tazminat davasında ise hukuka aykırılığın tespiti için 3. kişilerce duyulmasının gerekli olmadığı–
E.in suç teşkil etmesi durumunda yayın sahibinin cezai sorumluluğunun bulunmadığı ve yayın sahibi için haksız eylemlerde uygulanan 1 yıllık zamanaşımı süresinin gözönünde tutulması gerekeceği–
Önceden verdiği izinden vazgeçerek, fotoğraflarının yayınlanmaması hususunda ihtiyati tedbir kararı da alan davacının, fotoğraflarının yayınlanması halinde, Basın Yasası’nın 16. ve 17. maddeleri de gözetilerek tesbit edilecek sorumlulardan manevi tazminat isteyebileceği–
Kişilik haklarına saldırının varlığı değerlendirilirken, siyaset adamlarının söz ve davranışlarının kamuya açık olması gerektiğinin ve yapılan eleştirilerin de kamusal ilgi ve kamu yararı gereğince sert olabileceğinin gözönünde tutulacağı–
Yargı kararlarını uygulamamanın kişisel kusur oluşturacağı ve bu kararları uygulamayan kamu görevlilerinin zararın gerçekleşmesi halinde tazminatla sorumlu olacağı–