Dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığı hususunda Belediye Başkanlığı ile yapılan yazışmalar arasında çelişkilerin bulunduğu, bu çelişkilerin giderilerek, dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulmasından sonra işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken, taşınmazın ifrazının mümkün olmadığından bahisle karşı davacının temliken tescil talebinin reddine karar verilemeyeceği-
Suya ve su arkına elatmanın önlenmesi istemi- Genel suların taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemeyeceği- Keşif ara kararı verilmesinin talebi üzerine, keşif yapılmasına karar verilmiş ve henüz davalılara dava dilekçesi ile tensip zaptı tebliğ edilmemiş iken, davalıların yokluğunda keşif yapılmış ve keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarında, davacının kadimden beri kullandığını iddia ettiği su kaynağının dava dışı Maliye Hazinesi adına kayıtlı parselde bulunduğu tespit edilmiş, ancak bilirkişiler tarafından bu suyun niteliği belirlenmediği gibi mahkemece, suyun kim ya da kimler tarafından hangi tarihten beridir kullanıldığı yönünde herhangi bir araştırma da yapılmamış olup davalılar adına çıkarılan tebligatlar ise keşiften sonra tebliğ edildiği,davalıların cevap dilekçelerinde bilirkişi raporlarını kabul etmediklerini, suyun niteliği ve kullanımı hususunda tanıklarının dinlenmesi gerektiğini belirttikleri görüldüğünden, mahkemece, mahallinde suların en az olduğu dönemde jeoloji, hidrolog ve ziraat mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle yeniden keşif yapılarak mahalli bilirkişi ve taraf tanıkları da dinlenmek suretiyle dava konusu suyun niteliğinin belirlenmesi, davacının ve davalıların suya ihtiyaç durumunun ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmesi ve davalıların suya elatması nedeniyle su kaynağının etkilenip etkilenmediği de araştırılarak tarafların bu sudan yararlanma şekil ve şartları da belirlendikten sonra gerekirse taraflar arasında bir su rejimi oluşturulması gerektiği-
14. HD. 25.06.2018 T. E: 2015/16558, K: 4802-
Suya vaki müdahalenin önlenmesi isteği-
Muhdesatın tespitine ilişkin davada, taraflar arasında dava konusu taşınmaza ilişkin olarak ortaklığın giderilmesi davası açılmış olup, davanın 05.03.2013 tarihinde iş bu davanın açıldığı tarih olan 08.04.2013 tarihinden önce karara bağlandığı ve 25.02.2014 tarihinde iş bu davanın karar tarihi olan 28.10.2014 tarihinden önce kesinleştiği tespit edilmiş olup, taraflar arasında kararın verildiği tarihte derdest ortaklığın giderilmesi davası ve buna bağlı olarak güncel hukuki yarar bulunmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermesi gerektiği-
Bir şeye malik olan kimsenin, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı, arazi üzerindeki mülkiyetin, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsadığı, bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da girdiği, 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukuku'nda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerektiği, muhdesatın, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmediği, muhdesat sahibinin hakkının, sadece şahsi bir hak olduğu, taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceği- Çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığının kabul edilmesi gerektiği, muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerektiği- Tespit davasının, kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmadığı, bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanının sınırlı olduğu, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerektiği, eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığının kabul edileceği, hukuki yararın bulunmasının dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetileceği, hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği, öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğunun kabul edildiği-
Dava konusu ... ada .... parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olup, davacıların, taşınmaz üzerinde kayıt maliki ya da paydaş durumunda olmadığı, iddiada ileri sürülen maddi olgulara ve hukuki nitelendirmeye göre, kural olarak bu tür muhdesatın tespiti davalarının, paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlarda, tapu paydaşları arasında hukuki yararın bulunması durumunda görülen bir dava olduğu, malik olmayan davacıların, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yararları bulunmadığı-
Dava, 3402 s. Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra açıldığından, dava konusu muhdesatların kadastro tespitinden önce taşınmaz üzerinde bulunduğu kadastro tutanağı ve tüm dosya kapsamıyla sabit olduğundan dava konusu muhdesatlar yönünden davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- Dava konusu evin ve deponun yapılmasının maddi vakıa olması sebebiyle bir kısım davalıların davayı kabul etmesi eldeki davada sonuca etkili olmayacağı gibi, kabul beyanının, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak açılan ortaklığın giderilmesi dosyası ve dava konusu taşınmazın satışı sırasında gözönünde bulundurulması gereken bir husus olduğu-
Dava dilekçesinde davacı tarafından meydana getirildiği iddia edilen muhdesatlardan hangilerinin teferruat niteliğinde olduğu ve bahse konu yapılara ilişkin olarak davacının yaptığı işlerin muhdesatları tamamlamaya yönelik iyileştirme gideri olup olmadığı, ya da esaslı olarak iyileştirme niteliğinde olup olmadığı hususu, tanık beyanları ve bilirkişi raporları uyarınca duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilemediği- Mahkemece; bilirkişilerden ek rapor alınmak veyahut mahkemece gerekli görülürse yerinde yeniden keşif yapılmak sureti ile; dava konusu muhdesatların teferruat ya da iyileştirme gideri olup olmadığının ve iyileştirme ise esaslı nitelikte olup olmadığının belirlenmesi, yine tanıklara muhdesatların tamamının mı davacı tarafından yapıldığı yoksa, davacının muhdesatlarla ilgili iyileştirmeye yönelik işler mi yaptığı hususlarının ayrıntılı olarak sorulması, esaslı nitelikte olmayan iyileştirme gideri ve teferruat olduğunun tespiti halinde davacının tespit davası açmakta hukuki yararının olmayacağının, sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davası açabileceğinin düşünülmesi gerekirken, eksik araştırma ile karar verilmesinin doğru olmadığı-