İmar parseline yapılan el atmanın önlenmesi ve yıkım istekleri- dava konusu binanın bulunduğu taşınmazın bir kısmı davacı parselinde bir kısmı da yolda kaldığına göre, yolda kalan kısım için, ilgili Belediye'nin de davaya katılarak taraf teşkilinin sağlanması gerekeceği- Davalının paydaşı olduğu kadastral parsele yapmış olduğu yapının davalının iradesi dışında ve idari karara dayalı olarak gerçekleştirilen imar uygulaması sonucu davacının edindiği imar parseline tecavüzlü hale geldiği gözetildiğinde davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden söz edilemeyeceği, o halde mahkemece yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücreti ve diğer gider ve harçtan davalının sorumlu tutulmasının isabetli olmadığı-
Müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunun ve davalının imar öncesi bir hakkının bulunduğunun belirlendiği anlaşıldığından, mahkemece; muhdesatın kaim bedeli depo ettirilerek veya bu bedel üzerinden davalı lehine hapis hakkı tanınarak men-i müdahale kararı verilmesi, imar uygulaması sonucu, yapının haksız veya taşkın durum yaratması, kamusal bir tasarruf sonucu olup, tecavüzlü durumun yapıyı yapan kişinin iradesi dışında meydana gelmesi nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet vermediğinin kabulü gerektiği taşkın yapıyı kullananın kötü niyetli sayılamayacağı ve kendisine kusur izafe edilemeyeceği gözetildiğinde yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağı hususlarının bir arada değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Yıkımı istenen yapının bulunduğu ........ parsel sayılı taşınmazda malik olan diğer paydaşlar yönünden de taraf teşkili sağlanarak, yapılacak yargılamada hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Kabule göre ise; muhdesatın tespiti davalarında, davanın konusu (müddeabih) muhdesat iddiasını kabul etmeyen davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup, buna göre, yargılama sonucunda hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK'nin 326/2. madddesi uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinden davalıların tapudaki hisseleri ile HMK’nin 312, Harçlar Kanunu’nun 22. ve karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gözönünde bulundurulmak suretiyle hüküm kurulması gerektiği-
Davada yıkım isteğinin de bulunması halinde, yıkımı istenen yapı, TMK'nin 684 ve 718. maddelerinde yer alan hükümler uyarınca, üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüzü) haline geleceğinden ve taşınmazın mülkiyetine tabi olacağından, ayrıca; yıkım istekli davalarda, yargılama sonucu verilecek karar, davada taraf olmayan paydaşları da etkileyeceğinden, anılan taşınmazlardaki tüm kayıt maliklerinin davada taraf olmalarının zorunlu olduğu-
Dava konusu inşaatın bulunduğu taşınmazın kayıt maliki olan diğer paydaşlar yönünden de taraf teşkili sağlanarak ve davalının eldeki davadan önce açmış olduğu tapu iptali ve tescil istemli davanın kesinleşmesi de beklendikten sonra yapılacak yargılamada hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, (............ tarihli fen bilirkişi raporunda A ve D ile gösterilen kısımlarda bulunan) ağaçların yaşları ve cinslerinin tereddüde mahal bırakılmayacak şekilde tespit edilerek, öncesi orman niteliğindeki taşınmazda yer alan muhdesatta, özellikle mülkiyet hakkının ihlali bakımından da inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak, davalı mülkiyet sahibi Hazine'nin, davacının bu haksız kullanımına karşı suskunluk ve eylemsizliği var ise bunun davacılara meşru bir beklenti içerisine sokup sokmadığı konusunda, mahkeme görüşünün ortaya konulması, ondan sonra toplanan ve/veya toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekeceği-
Elatmanın önlenmesi istekli davaların, doğrudan bu eylemi gerçekleştiren kişi ya da kişiler aleyhine açılabileceği, davalı sıfatı yükleneceklerin kayıt maliki olmalarının aranmayacağı, bununla birlikte, davada yıkım isteğinin de bulunması halinde, yıkımı istenen yapı, MK'nin 684 ve 718.maddelerinde yer alan hükümler uyarınca, üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüzü) haline geleceğinden ve taşınmazın mülkiyetine tabi olacağından, ayrıca; yıkım istekli davalarda, yargılama sonucu verilecek karar davada taraf olmayan paydaşları da etkileyeceğinden, anılan taşınmazlardaki tüm kayıt maliklerinin davada taraf olmalarında zorunluluğun olduğu-
Muhdesatın tespitine ilişkin davada, davalı-karşı davacılar ve tanık beyanlarına göre binanın yapılmasında baştan beri her birinin bu binanın yapılmasında anlaştıkları ve katkı verdiklerinin anlaşıldığı, bu durumda muhdesatın davacı tarafından, kendi geliri ile nam ve hesabına yaptırıldığı hususu duraksamasız ispat edilemediğinden davanın reddi gerektiği- Karşı dava dilekçesinde dava konusu muhdesatın asıl davacı ile eşit oranda aidiyetine karar verilmesi talep edildiği, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olması kuralından dolayı, karşı davacılar kanun gereği muhdesat üzerinde hak sahipleri olduklarından, bunun tespitine ilişkin dava açılmasında güncel hukuki yararlarının bulunmadığı-
Orman niteliğindeki taşınmazda yer alan muhdesatta, mülkiyet hakkının ihlali bakımından da inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak, davalı mülkiyet sahibi Hazine'nin, davacının bu haksız kullanımına karşı suskunluk ve eylemsizliği var ise bunun davacıyı meşru bir beklenti içerisine sokup sokmadığı konusunda, Mahkeme görüşünün ortaya konulması, yine, ağaçların yaşları ve taşınmazın kadastro tespit tarihi de değerlendirilerek on yıllık hak düşürücü sürenin gözönüne alınması, ayrıca, kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazların üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağı hususu da göz önüne alınarak, kamulaştırma ilan tarihi ve bir kısım ağaçların yaşlarına göre, kamulaştırma tarihinden önce mi yoksa sonra mı dikildiğinin tespit edilmesi, son olarak tarafların dilekçelerinde tanık deliline dayandığı dikkate alındığında taraflara tanık listesi sunması için süre verilerek, tanıkların dinlenmesi ve tüm bunların sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği-