Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takiplerinde icranın geri bırakılması için ilamlı takiplere ilişkin İİK'nın 33/a maddesine atıf yapıldığı, ancak aynı Kanunun 33. maddesinin 3. fıkrasına atıf yapılmadığı anlaşıldığından, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin oluşan zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması talebinin reddi halinde İİK'nın 33/3. maddesine göre; kararı isitnaf eden borçlu tarafından İİK'nın 33/3. maddesinde öngörülen teminatın yatırılmasına gerek olmadığı, o halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun istinaf başvurusunun esasının incelenmesi gerekirken, HMK 352. maddesi gereğince istinaf isteminin usulden reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Ödeme emrinin şikayetçi borçlulara 01.04.2009 (S.), 11.11.2010 (N.) tarihinde tebliğ edildiği, İİK'nın 168. maddesinde öngörülen yasal sürede itiraz edilmeksizin takibin kesinleştiği, borçluların ise 13.03.2021 tarihinde İcra Mahkemesine başvurarak zaman aşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasını talep ettikleri, Bölge Adliye Mahkemesince 15/09/2018- 07/09/2019 tarihleri arası ile sınırlı olmak üzere inceleme yapıldığı, takibin kesinleşmesinden itibaren şikayet tarihine kadar geçen süreler yönünden inceleme yapılmadan sonuca gidildiği görülmüş ise de icra dosyasının incelenmesinde alacaklı vekilin 09.03.2019 tarihinde haciz talep ettiği bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen tarih aralığında zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, her iki borçlu açısından takibin kesinleştiği tarihten itibaren şikayet tarihine kadar geçen sürede altı aylık zaman aşımı süresinin geçip geçmediği belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Örnek 10 nolu ödeme emrinin borçluya 2.10.2009 tarihinde tebliğ edildiği ve takibin kesinleştiği, alacaklı tarafından 22.01.2010 tarihinde haciz talep edildiği ve taşınmaza 28.01.2010 tarihinde haciz tatbik edildiği, 21.10.2011 tarihinde aynı tarihli satış talebinin kabulüne karar verilerek 100,00 TL satış avansı alındığına dair tahsilat şerhi düşüldüğü, alacaklı tarafından da tahsilat makbuzunun temyiz dilekçesi ekinde sunulduğu, bundan sonra da mahkemelerin de kabulünde olduğu üzere alacaklı tarafından icra mahkemesine başvuru tarihine kadar icra takip işlemleri yapıldığı ve üç yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesince istemin reddine karar verilmesi isabetli olup, Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, icra dosyasının taraflarıyla ilgisi ve irtibatı bulunmayan başka bir icra dosyasından gelen yazı cevabı dikkate alınarak, .............. tarihli satış talebine yönelik satış avansının yatırılmadığına ilişkin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
“Uzlaşma Tutanağı “ başlıklı belgenin incelemesinde; üçüncü maddede “......... İcra Müdürlüğü'nün ........... Esas sayılı dosyasının .............. tarafından takipsiz bırakılacağı, iş bu dosyaya ilişkin olarak ............'den herhangi bir alacak, avukatlık ücreti, harç ve masraf talep edilemeyeceği, .......... plakalı araç üzerindeki şerhin ............. tarihinde kaldırılacağı, ancak dosyanın takipsiz olarak işlemden kaldırılması süresi içinde veya sonrasında ............ tarafından ilk yazılı talep tarihinden itibaren 10 gün içinde alacaklı tarafından dosyaya infaz bildirimi yapılıp harç ve masraflar .............. tarafından ödenmek zorunda kalınırsa hiçbir ihtara gerek kalmaksızın ............'den tahsili amacıyla icra takibine geçilecektir.” yazılı olduğu görülmekle birlikte söz konusu belge, diğer maddeleri ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraflara ve hatta üçüncü kişiye koşullu ve süreli yükümlülükler yüklendiğinin anlaşıldığı, bu haliyle taraflara karşılıklı edimler yüklenen uzlaşma tutanağının, İİK’nın 71. maddesi bağlamında borç ve fer'ilerini sona erdiren “itfa” olarak değerlendirilemeyeceği- İİK'nın 71. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken aynı yasanın 33/a maddesi gereğince, itfa şikayetinin kabulü halinde, "icranın geri bırakılmasına" karar verilmesi gerekirken, "takibin iptaline" hükmedilmesinin doğru olmadığı-
............... tarihli 89/1 haciz ihbarnamesinin bila tebliğ işleminde tebligat mazbatasında; ''Tebligat üzerindeki adrese gidildi. Muhatabın taşındığını belirten ...........'ın sözlü beyanından anlaşılmış olup, Muhtarlık kayıtlarında kaydı bulunmadığı, Mahalle Muhtarı ............'ın imzalı beyanı olarak iade'' ibareleri yer almakta olup, tebliğ mazbatasında beyanı alınan .............'ın imzası alınmadığı gibi, imzadan imtina ettiğine dair de bir ibare olmadığı, bu hususun Tebligat Yönetmeliği'nin 30'ncu ve 31'nci maddelerine aykırı olduğu, bu bila tebliğ işlemine dayalı olarak 18.02.2019 tarihli Tebligat Kanunu md. 35/4'e göre yapılan 89/1 haciz ihbarnamesi tebliğ işleminin ve daha sonra çıkarılan 89/2 ve 89/3'e dair tebligatların da usulsüz olduğu, şirkete gönderilen 103 davetiyesinin tebliğ tarihinin 22.06.2019 ve yine şirkete gönderilen temlik muhtırasının tebliğ tarihinin de 22.06.2019 tarihi olduğu görülmekle, şikayetçi şirketin usulsüz tebliğe dayalı şikayet tarihi 19.06.2019 olduğu anlaşılmakla haciz borçlusu şirketin şikayet tarihinden önce hacizden haberdar olduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir belge bulunmayıp, haczin öğrenilme tarihinin şikayet tarihi olarak kabulü gerekeceği, borçlunun muttali olduğu kabul edilen tarihten itibaren yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde şikayette bulunduğu anlaşılmakla, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin muttali olunan tarih (19.06.2019) olarak düzeltilmesine ve buna dayanarak yasal dayanağı kalmayan 89/2 ve 89/3 ihbarnamelerinin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin reddi yönündeki hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Takibin zamanaşımına uğraması sebebi ile icranın geri bırakılması ile hacizlerin kaldırılması talebinin her icra dosyası bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği-
Ticaret sicilinden terkin edilmek suretiyle tüzel kişiliğinin sona eren borçlu şirketin ihyasına karar verilerek yeniden sicile tescilinin sağlanması halinde, ihya kararının etkisini geçmişe yönelik olarak da doğuracağı ve takipte yapılan işlemlerin de geçerli hale geleceği- İhya edilen şirket tasfiye memuru vekili tarafından dava açılmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı- Takip dosyasında gerçekleştirilen usuli işlemler arasında 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığından ve belli aralıklarla takibi ilerletici nitelikte usuli işlemlerin gerçekleştirildiğinden takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımı itirazına ilişkin (iptal davası da açmış olan) takip alacaklısı davalıya karşı açılan davanın (ve tazminat talebinin) reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekili tarafından 01.03.2016 tarihi ile 18.03.2020 Tarihleri arasında dosya alacaklısı tarafından zamanaşımını kesecek işlem yapılmadığı ileri sürülmüş ise de 03.05.2017, 03.05.2018, 30.04.2019 tarihlerinde zaman aşımını kesen takip işlemi yapılmış olduğundan, icra mahkemesince icranın geri bırakılması talebinin reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Menfi tespit davasında davalı/alacaklının davayı reddederek alacağını defi yoluyla ileri sürdüğü, menfi tespit davasının açılmasıyla 04.08.2015 tarihinde zamanaşımının kesildiği, davanın 27.10.2020 tarihinde kesinleştiği, bu nedenle takip sonrası 3 yıllık zamanaşımının gerçekleşmediği-
İlamların icrasında yapılan itiraz ve şikayetlerde tazminat öngörülmediği-