Nüfus kaydına göre; taahhüt tarihinde evli olan kefilin, eşinin kefalet işlemi öncesinde veya icra kefilliği sırasında rızasının alınıp alınmadığının belirtilmemesinden dolayı; kefilin, icra kefilliğinin ve icra kefalet sözleşmesine dayanılarak verilen taahhüdünün geçersiz olduğu-
Usulüne uygun olarak verilen icra kefaletinin ilam hükmünde sayıldığı, icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin kanunda öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılması gerektiği, bu gerekçeyle de icra emri tebliği üzerine şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması üzerine, mahkemece, TBK'nun 581 vd. maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin  İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilemeyeceği yasal dayanaklarıyla değerlendirilmiş, (icra kefaletinin) ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde; kefaletin geçersiz olduğuna değil, yalnzca bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve (somut olayda mevcut ise) icra kefili sıfatıyla yapılan işlemlerin iptali ile yetinilmesi gerektiği-
Davalının kefil olduğu kredi sözleşmelerinden ilki 818 s. BK döneminde düzenlenmiş olduğundan, kefalet sözleşmesinde eşin rızasının bulunmasının gerekli olmadığı- 6098 s. TBK döneminde imzalanan kredi sözleşmesindeki kefaletin geçerli olması için ise eş rızasının alınması gerektiği- Mahkemece icra takip dosyası celp edilmek ve gerekirse banka kayıtları getirtilmek suretiyle hangi kredi sözleşmesi sebebiyle hesabın kat edilerek kefil davalı aleyhine takip başlatıldığı belirlenip, icra takibine konu edilen sözleşme tarihine göre bir karar verilmesi gerektiği-
Hazine destekli kredi -6455/77 md. ile TBK. 584/3 fıkrası kapsamında olduğundan, bu kredi nedeniyle verilecek kefaletlerde eş rızasının aranmadığı
Bono üzerine “kefil” ibaresi konsa da bu, aval olarak nitelendirileceğinden ve Türk Ticaret Kanunu’nda özel hükümler bulunması nedeniyle, kambiyo senetlerinde Borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin hükümlerinin uygulanamayacağından, bono kefili sanığın ödeme şartını ihlâl suçundan beraatine karar verilemeyeceği-
Hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı tespit edilen itirazın iptali davası hakkında ayrı bir hüküm tesis edilip, davanın reddine karar verilmesi, akabinde de alacak davasının incelenmesi gerekirken itirazın iptali davası hakkında hüküm tesis edilmeden fer’i nitelikteki alacak davasının esası hakkında hüküm tesisinin doğru olmadığı- Bölge adliye mahkemesinin kabul şekline göre, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmesi gerektiğinden, Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinden farklı gerekçeye yer verilmesine karşın kararın gerekçesi ile hüküm arasında farklılık oluşturacak şekilde başvurunun esastan reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Bölge Adliye Mahkemesince hükme dayanak yapılan değişiklik 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle 28.03.2013 tarihinde yapılmış ve anılan Kanun’un 90. maddesiyle bu kanunla yapılan değişikliklerin Resmi Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtmiş olduğundan, bu değişikliğin geçmişe şamil olacağı şeklinde bir hüküm de bulunmadığından,28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 584/3. maddesinin 06.07.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeye uygulanma imkanı bulunmadığı- 
Kefaletin geçerli olması için kefilin kefil olduğu tarihte mevcut ve muayyen bir borcun veya borç doğurucu bir işlemin (kredi sözleşmesinin) bulunması gerektiği- Dava konusu alacağın kaynağı sözleşmeden önceki tarihli kefalet sözleşmesinden dolayı davalının kefil olarak sorumlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığı-
İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali isteminin genel mahkemede ileri sürülebileceği- İcra kefaletinin ilamlı icra takibine konu edilebilmesi için yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerektiğinden, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK. mad. 583 ve 584. maddeleri uyarınca kefaletin geçerli olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın davalı adına cebri ihale ile oluşan tapu kaydının iptali olmadığı takdirde satış bedelinin tahsili istemine ilişkin davanın aile mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinden farklı gerekçeye yer verilmesine karşın kararın gerekçesi ile hüküm arasında çelişki oluşturacak şekilde başvurunun esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- 06.07.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeyi kefil olarak imzalayan davalıların eş rızasının alınmadığı ve 28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 584/3. maddesinin somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığı ve bu durumun gözetilerek hüküm tesisi gerektiği-