193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61, 94, 103 ve 104. maddeleri uyarınca işverenin çalışanlarına ödeme yaparken, "vergi sorumlusu" sıfatı ile gelir vergisine mahsuben vergi dairesine ödemekle zorunlu olduğu miktarları kesinti yapmak ve kalan kısmı da icra dosyasına yatırmak suretiyle borçtan kurtulması mümkün olduğunu-
Yerel mahkemede, yargılama sırasında borçlulardan .... ve ......'ün vefat ettiği, takip talebi ve icra emrinde muris borçluların mirasçıları ile birlikte murislerin isimlerine de yer verildiği, şikayetçi borçluların aynı zamanda muris ....... ve ........'ün mirasçıları olduğu, icra emrinin usulüne uygun olarak hazırlanmadığının görüldüğü, alacaklı tarafça da icra emrinin iptali yönünden şikayetin kabul edildiği, bu durumda mahkemece şikayetin kabul nedeniyle kabulüne, şikayetçi borçlular yönünden icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde takibin iptaline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunmadığı- İstinafa gelenin sıfatı gözetildiğinde bu hususun aleyhe değerlendirilmediği, muris .... ile ..........'ün vefat etmelerine ve mirasçılarının takip talebinde yer almalarına rağmen adı geçenlerin takip talebi ve icra emrinde borçlu olarak gösterilmelerinin usul ve yasaya uygun bulunmadığı gerekçesiyle istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak şikayetin kabul nedeniyle kabulüne, şikayetçi borçlular ile ........ ve ....... yönünden takibin iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu-
"Dava konusu eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespit ve men'ine karar verilerek, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine" ilişkin ilam tarafların şahsı ya da ailevî yapısı ile ilgili hukukî durumlarında, ticaret sicili kayıtlarında değil, malvarlığında değişiklik oluşturacak nitelikte olduğundan ilâmın takibe konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmediği-
Haksız rekabetin önlenmesine ilişkin ilamların şahsın hukukuna ait olması nedeniyle, kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağı- Maddi-manevi tazminat, ilam vekalet ücreti, yargılama giderinin tahsili istemiyle, dayanak ilam kesinleşmeden başlatılan takibin iptali gerektiği- 
Aynı ilamda birden çok ihtiyarî dava arkadaşı hakkında ayrı ayrı hükmedilen alacak kalemlerinin, her bir davacı yönünden borçluya karşı ayrı ayrı takibe konulmasının mümkün olduğu-  "Aynı sebep ve aynı ilamdan kaynaklı alacakların aynı takip dosyası üzerinden tahsili mümkünken, makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın ilam alacaklılarının, her birinin kendi payına düşen kısım için ayrı takip başlatmasının hakkın kötüye kullanımı olup, usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil ettiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Borçluya gönderilen icra emri kanuna ve özellikle ilama veya takip talebine aykırı ise, borçlunun icra emrinin veya ilamlı icra takibinin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine süresiz olarak şikayet yoluna başvurabileceği-
İlk Derece Mahkemesince; borçlunun alacaklı tarafından da itiraz edilmeyen bila tarihli ilk bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının yerinde olmadığı dikkate alınarak, şikayetin kısmen kabulü ile icra emrindeki işlemiş faiz alacağının 35.344,19 Euro olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, ilk rapora itiraz eden borçlunun aleyhine olacak şekilde 39.746,42 Euro olarak düzeltilmesi isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İlamın hüküm fıkraları bir bütün olup aynı ilamda istirdat yanında menfi tespite de hükmedildiği ve ilam vekalet ücreti, yargılama giderine de tümü üzerinden hükmedilmiş olduğu da görülmekle istirdata ilişkin bölüm ile fer'ilerin, ilam kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği-
Menfi tespit davasından dönüşen istirdata ilişkin ilam ile; borçlunun bir ilamlı takip yapmasına olanak ve gerek olmadığı, borçlunun ilamı icra dosyasına ibraz ederek İİK. mad. 72/5, c: 2 uyarınca, icranın eski hâle getirilmesini istemesi gerektiği, fakat icranın eski hâle getirilebilmesi için istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerektiği-
Dava dışında olan kredi borçlusunun, borcundan dolayı davalı banka lehine tesis edilen ipotek sonrasında taşınmazı ipotekli olarak satın alan davacı tarafından açılan menfi tespit davasında, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinde ipotekli taşınmazın alacağa mahsuben alacaklıya satılması, ihalenin kesinleşmesi üzerine alacaklı adına tescil edilmesi nedeniyle, istirdat davası olarak devam edilip edilmeyeceği-