Ayıp iddiasına dayalı olarak tüketicinin açtığı seçimlik hakların kullanılması istemine ilişkin davada, iadesine hükmedilen aracın satın alındığı tarih, davacının elinde uzun zaman boyunca herhangi bir yakınma olmaksızın kullanılmış olması, ayıbın mahiyeti ve tespit edilen ayıbın aracın değerinde yalnızca 2.000TL kayba neden olacağından ayıp oranında hakkaniyet gereği bedel indirimi seçeneğinin değerlendirilmesi gerektiği-
Ayıplı malın misli ile değiştirme istemine ilişkin davada, akademik kariyere ve yeterliliğe sahip bilirkişi heyetinden araç üzerinde inceleme de yaptırılarak, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda boya ve arızaların aracın satım tarihinden önce veya sonra gerçekleştiği, boya hatasının imalat hatası olup olmadığı ve aracın bu nedenle gizli ayıplı olup olmadığı yönünde rapor alınacağı-
Araca ilişkin tramer kaydında aracın davacı elinde iken davadan önce maddi hasarlı kazaya karıştığı ve kaza nedeniyle hasar oluştuğu ve ikinci el piyasasında aracın değerinin düşeceği -bilirkişi raporuyla- anlaşıldığından, mahkemece, bu bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de; araçta meydana gelen değer kaybının davacıdan tahsili hakkında hüküm kurulmamış olmasının isabetsiz olduğu-
Aracın ayıpsız 0 (sıfır) km misli ile değiştirilmesine ilişkin davada, davalıların "gidildiği belirtilen servise ilişkin bilgi içermediği ve serviste yapılan tespitlerin de belirtilmediği"ne yönelik itirazları bulunan bilirkişi raporu yetersiz olduğundan, mahkemece uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyetinden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak karar verilmesi gerektiği-
Gizli ayıplı olduğu ileri sürülen aracın bedelindeki düşmeye dayandırılan alacak davasında, aracın ayıpsız ikinci el piyasa değerinin 52.000,00 TL olduğunun, ayıplı halinin ayıpsız ikinci el değerine nazaran %10-%15 oranında düşük olması gerektiğinin, bu nedenle aracın ayıplı halinin piyasa değerinin 45.000,00 TL olduğunun, böylece aracın ayıpsız ikinci el değeri ile ayıplı değeri arasında 6.500,00 TL fark bulunduğundan bu farkın bedelinin davalıdan tahsil edileceği-
Davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kira tazminatı ve bedel indirimi olarak talepte bulunmuş olup, 5.985,00-TL kira tazminatı bozma kapsamı dışında tutularak kesinleştiğine ve davacı tarafından ıslah talebinde bulunulmadığına göre mahkemece kesinleşen kira tazminatı talep edilen miktardan çıkarıldıktan sonra kalan 11.515,00-TL yönünden bedel indirimi talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin hakkın ise saklı tutulmasına karar verilmesi gerektiği-
Davacı ile davalı arasında 4077 sayılı yasanın değişik 11/A maddesi kapsamında sözleşme ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu; genel mahkeme tarafından yazılı şekilde işin esasına girilip hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İncelenen dosya içeriğinden; dava konusu aracın yetkili servise en son 04.02.2013 tarihinde bırakıldığı ve davalı tüketiciye tesliminin yapılmadığı, bu tarih itibariyle faize hükmedilmesi gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde kararda tarih belirlemesi yapılmayıp sadece “teslim tarihi” yazılarak faize hükmedilmiş olmasının isabetsiz olduğu gibi, aracın davalılara iadesi ile yetinilmesi gerekirken, tesciline şeklinde idari işlem niteliğinde karar verilmiş olmasının da doğru olmadığı-
Davacının, eldeki dava ile, yukarıda anılan davadan sonraki dönem için oluşan gecikme tazminatını istediği, işbu davanın ek dava niteliğinde olmayıp, diğer davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması bu talebi etkilemeyeceği, davacının, anılan dava tarihi olan 26.02.2008'den sonra oluşan gecikme tazminatını isteyebilmesi için ise, kesinleşen ilamda belirtilen eksikliklerin devam ediyor olması gerekeceği, davacının hala iskan ruhsatı alamadığının tespit edilmesi üzerine davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de; iskan ruhsatı alınamamasının nedeninin de önemli olduğu, İşbu dosyaya kazandırılan bilirkişi raporlarında, binadaki evvelden mevcut eksikliklerin giderilmiş olduğu, Belediyenin 02.08.2012 tarihli yazısında da davacının iskan ruhsatı alamamasının nedeni olarak, daire içindeki projeye aykırılığın gösterildiği, ancak dosya kapsamından daire içindeki projeye aykırılığın kim tarafından yapıldığının anlaşılamadığı, Zira, taraflar arasındaki kesinleşen kararla, dairede o dönemde eksiklik olmadığı olgusunun kesinleştiği, O halde, mahkemece davaya konu dairedeki ruhsata aykırı işlemin kim tarafından yapıldığının araştırılarak tespiti ile sorumluluğun o kişiye yüklenmesi, bulunacak sonuca göre karar verilmesinin gerektiği-
Dava konusu dairenin satın alındığı tarih gözetilerek, satış bedelinden indirilmesi gereken miktarın nispi metoda göre belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle, satış tarihi itibariyle dairenin ayıpsız rayiç değeri ile, ayıplı rayiç değeri ayrı ayrı belirlenmeli, belirlenecek bu miktarlar birbirine oranlanmalı, tespit edilecek bu oran da taraflar arasında gerçek satış bedeline uygulanarak, satış bedelinden indirilmesi gereken miktar bu şekilde belirlenmeli, davacı talebi ile tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceği-