Bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğu- Maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği gibi, tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması durumunda da hakimin izniyle taraf değişikliği yapılabileceği- İradi taraf değişikliğine ilişkin hükme istinaden gerek davacı gerekse davalı tarafta, iradi taraf değişikliğinin yapılmasının mümkün olduğu-
Hakimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için HMK'nin 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da birkaçının gerçekleşmesi, hakimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu nedeniyle, davacı aleyhine kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten adalete ve yasalara aykırı karar verdiğinin tevil ve tesfire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi, hakimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerektiği-
Adi senede dayalı olarak yürütülen icra takibine karşı borçlunun açtığı menfi tespit dosyasında teminat karşılığında verilen tedbir kararının icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı olduğu, bu tedbirin, mahiyeti itibariyle tahsil aşamasına gelen paranın alacaklıya ödenmesini engellemeye ve dava sonucuna göre hareket edilmesine yönelik olup, takibin durmasına ve haciz yapılmasına engel teşkil etmeyeceği- Davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı- Hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan almasının doğal olduğu, bu halde tayin edilecek zararın asıl alacağın takip tarihine göre yüzde yirmi veya kırkından aşağı olamayacağı-
Tapu müzekkeresinde yanlışlık yapılması, bazı bağımsız bölüm numaralarının yazılmaması veya ilgisiz parsellerin müzekkereye derç edilmesi kısaca kurulan karara kısmen aykırı müzekkere yazılmasında ve bunu hakiminin kontrol etmeden imzalaması ve bunun uzun süren yargılama aşamasında fark edilmemesinde hakime yüklenecek kasıt veya ağır kusur bulunmadığı, yargılama aşamasında bizzat davacı şirket temsilcisi tarafından mahkemeye dilekçe verilerek bazı bağımsız bölümlerin üzerine konulan tedbirlerin kaldırılmasının istendiği, bazı bağımsız bölümlere dava dışı şahısların adına olması nedeniyle sonradan tedbirin kaldırıldığı görülmekte olup tapu kayıtlarının istenmesini davacı talep etmedi ise hangi taşınmazlara tedbir konulup konulmadığını tarafların kolaylıkla mahkeme dosyasından takip etmelerinde veya bunu mahkemeden talep etmelerinde bir engel bulunmadığı, ilk duruşmadan kararın kesinleştiği son duruşmaya kadar geçen süre içinde bu hatanın fark edilmemesinin kusuru hakime yüklenemeyeceği-
Ara karar verilmek üzere "gereği düşünüldü" denildiğinde ayağa kalkmaması nedeniyle yaşanan usul tartışmasından sonra salonun mübaşir vasıtasıyla boşaltıldığını, oturmaması için sadece davacı masası tarafında olan sandalyelerin salonun başka tarafına alındığını, mevzuata göre ara karar yazdırılırken tarafların ayağa kalkmasının gerekmediğini, hakimin yargılama faaliyeti esnasında kişisel ve keyfi davrandığını ve avukatların duruşma salonundan çıkarılamayacağından şahsına ve avukatlık mesleğine karşı onur kırıcı davranışta bulunduğu iddiası ile hakim aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddi gerektiği-
İhtiyati tedbirin kaldırılmasına dair davacı vekilinin beyanını esas alarak tapu kaydı üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair verilen karardan sonra taşınmazın kısıtlanması istenen tarafından satılması olayında "hakimin hukuki sorumluluğu"nu düzenleyen HMK'nun 46 .maddesindeki koşulların hiçbiri gerçekleşmediğinden Hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkin davanın reddi gerektiği-
HMK. mad. 20 uyarınca, iki haftalık başvuru süresi içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmemiş olan davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği-
Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler ile dayanağı olan tüm dosyalar birlikte değerlendirildiğinde davaya bakan hakimin HMK'nun 46/1 fıkranın c bendinde yer alan, “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verdiğinin” kabulüne olanak görülmediği, aynı maddenin e bendinde yer alan “hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması” unsurunun da somut olayda gerçekleşmediği, söz konusu bendlerdeki unsurların gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için davaya bakan hakimin bir bakıma kasıtlı tutum ve davranışı ile zararın oluşmasına maddi ve manevi tazminatın meydana getirilmesine sebebiyet vermiş olması gerektiği-  Davacı tarafın delillerini açıkça belirterek göstermek istediği tanıkların açık kimlik bilgileri ve adreslerini mahkemeye sunması gerektiği- Hakimin hukuki sorumluluğu ve buna bağlı olarak Devletin hukuki sorumluluğunu öngören HMK'nun 146/1. fıkrasının c ve e bendlerindeki hususların somut olayda gerçekleşmediği, buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminatın unsurlarının da somut olguda oluşmadığı sonucuna varıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Hakim toplanabilecek tüm delilleri toplamış ve tanıkları dinlemiş, davacı-avukatın azlinin haklı olduğu kanaatine vararak bitmiş işler yönünden hesap bilirkişinin raporuna ve bozma ilamındaki kazanılmış haklara göre hüküm kurmuş sonuçta bilirkişi incelemesi yaptırılarak, hüküm oluşturulması, yapılan işlemler ve faaliyetin hakimin yargılama yetkisi içinde kaldığı ve usul ve yasa hükümlerine uygun olduğunda hukuka aykırılık oluşturmadığı, böylelikle ihbar olunan hakimin kanunun açık hükmünü ihlal ettiğine dair iddiaların da kanıtlanamadığı; hakimin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi tazminat istemine ilişkin davanın reddi gerektiği-
Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için hakimin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm vermiş olması gerektiği- Davacılar, "yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle zarar gördüklerini" iddia etmiş iseler de; dava dosyasının asıl ve birleşen dosyalardan oluşması, kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesine dayalı olması, davanın açılmasından sonra iki kez Dairemizce bozma kararı verilmesi, iki kez karar düzeltme incelemesi yapılması ve bir kez düzeltilerek onama kararı verilmesi nazara alındığında, beş kez kanun yolu incelemesine gönderildiği ve bu kanun yollarından bir kısmına da davacılar tarafından müracaat edilmiş olduğu değerlendirildiğinde, yargılamanın uzun sürmesinde kusurun mahkeme hakimlerinde olduğunun söylenemeyeceği- Yargılama sırasında görevli olan hakimlerin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin kanun hükmüne aykırı bir karar veya hüküm vermiş olması söz konusu olmadığından ve yargılamanın uzun sürmesi davanın mahiyeti ile birden fazla kanun yoluna gidilmesinden kaynaklanmış olduğundan, hakimlerin sorumluluğu nedeniyle devletin tazminata mahkum edilmesinin hatalı olduğu-