Katkı payı ve katılma alacağına ilişkin davada, mahkemece dava konusu 3 tarla ve 1 bağ olmak üzere toplam 4 adet taşınmaz yönünden katılma alacağına hükmedilmiş ise de davalının cevap dilekçesinin ekinde sunduğu taşınmaz listesinde toplam 12 adet taşınmazdan dava konusu olmayan 7 adet taşınmazın satılarak bunlardan elde edilen para ile dava konusu taşınmazların edinildiğini savunduğu, davacı kadının duruşmada "davaya konu edilen taşınmazlar 2002 yılından önce kazanılan para ile alınmıştır ancak evlilik birliği içinde bende çalıştığım için bunlarda katkım vardır." şeklindeki imzalı beyanı ile bu olguyu doğrulayarak dava konusu taşınmazların diğer taşınmazlar satılarak edinildiğini kabul ettiği, ancak mahkemece bu savunma üzerinde yeterince durulmadan sonuca gidildiği anlaşıldığından, mahkemece, davalının cevap dilekçesinin ekinde belirttiği taşınmazların kayıtlarının tapu müdürlüğünden getirtilerek, taşınmazların el değiştirme tarihlerinin yakınlığı, öncelik-sonralık ilişkisi, alım-satım değerleri vs. gözönünde bulundurularak, tarafların gösterdiği tüm delillerle birlikte tartışılıp değerlendirilerek, davalının kişisel malından transfer edilip edilmediğinin araştırılması, gerektiğinde bilirkişiden bu hususlarda ek rapor alınması gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
8. HD. 01.03.2016 T. E: 2014/19955, K: 3680-
Davalının ağabeyi adına kayıtlı taşınmazın, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu zaman cebri icra yoluyla edinildiği, sonra taşınmazın satış yoluyla tekrar davalının ağabeyine devredildiği; diğer taşınmazın, davalının ağabeyi adına kayıtlı iken eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu tarihte cebri icra yoluyla edinildiği, sonra taşınmazın satış yoluyla davalının ağabeyinin eşine devredildiği anlaşılmakla, mahkemece, öncelikle dava konusu taşınmazların mal rejimin sona erdiği sırada, mevcut olması veya tasfiyeye konu malın mevcut olmaması halinde eşin, diğer eşin payını azaltmak kastıyla paylaşmadan önce bir malı karşılıksız olarak elden çıkarması veya diğer eşin rızası olmadan olağan hediyeler dışında yapılan karşılıksız kazandırmalar gibi devirlerin olması halinde, tasfiye konu malın varlığının kabulü gerekeceği- Davacının, davalının mal rejiminin devamı sırasında edindiği taşınmazlara katkısını ispatlaması gerektiği-
Dava dilekçesinin içeriği ve yargılama aşamasındaki beyanlardan davacı tarafın isteğinin hangi malvarlığına ilişkin olduğu açık olmadığı; HMK. mad. 31 uyarınca hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında davacı tarafın talebi açıklattırılıp, davacı tarafın gösterdiği tanıkların da ifadelerine başvurulması ve buna göre hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Her iki tarafın da bir seramik fabrikasında işçi olarak çalıştıktan sonra, davalının 1986, davacının ise 1990 yılında kıdem ve ihbar tazminatlarını alarak emekliye ayrıldıkları, davalı tarafça delil listesine ek olarak sunulan 1990 yılında davaya konu inşaatın proje ücretine ilişkin, 1990 yılındaki sıhhi tesisat ısı yalıtım proje bedeline ait faturaların davalı adına düzenlenmiş olması, tapu kaydında da ..1998 tarihinde taşınmazın cins tashihinin yapılmış olması ve tarafların ortak tanığı olan ve aynı zamanda ve binanın kaba inşaatını yapanın beyanı karşısında; arsanın alımı ve üzerindeki binanın yapımında, katkının önemli bölümünün davalı tarafından karşılandığı anlaşılmakta ise de; davacının da binanın yapımında az da olsa katkısının bulunduğunun kabulü gerekeceği, mahkemece, usul ve yasaya uygun şekilde tanzim edildiği görülen hesap bilirkişi raporunda %15'lik katkı oranı üzerinden belirlenen katkı payı alacağı miktarının TMK. 4 ve TBK 50. maddeleri uyarınca hukuk ve hakkaniyete uygun olduğu anlaşıldığından, davanın bu miktar için kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, ödemesi mal rejiminin sona ermesinden sonrasına kalan tüketici kredisinin taksitleri ile amcasından borç alıp almadığı ve bunların TMK.230 maddesi uyarınca davalı yararına denkleştirme gerekip gerekmediği konularında bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan sonuca gidildiği bu itibarla, bankalardan gelen yazı cevapları, tanık beyanları ve savunma üzerinde durularak bu hususlarda gerektiğinde uzman bilirkişilerden rapor alınması gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozulması gerekeceği-
Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiş ve sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden, evlilik tarihinden TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu- Katkı payı alacağı hesaplamasında birleşen davaya konu taşınmazın birleşen dava tarihi itibariyle değeri belirlenmeksizin, asıl dava tarihi olan altı sene önceki tarihteki değerin hesaplamada esas alınması ve tarafın bu konudaki itirazlarının ileride açacağı ek davada yeniden değer belirleneceği gerekçesi ile reddedilerek hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- Katkı payı alacağının hesaplanmasında, emekli ikramiyesi ve taşınmaz alımında kullanılan kredinin kişisel malı olarak hesaplamaya katılması gerektiği-
Evlilik birliğinin devamını sağlamak bakımından eşlerin karşılıklı sevgi, saygı, sadakat ve fedakarlık değerlerini esas alma görevlerinin olduğu; bu görevin herhangi bir maddi menfaat koşuluna bağlanmasının evlilik birliğinin amacına aykırı olduğu; davacının evlilik birliğinin devamını sağlamak ve davalıyı memnun etmek amacıyla taşınmazı davalı adına tescil ettirmiş olması veya sadakatsiz davranışını affettirebilmek için taşınmazın davalı adına tescil edilmiş olmasının Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasına göre tek başına davacının bağış iradesinin ortaya konulduğunu göstermeyeceği-
Kıdem tazminatının 743 sayılı TKM'nin 170.maddesi uyarınca, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin çalışmanın karşılığı olarak elde edilen gelir, dolayısıyla hak edilen kıdem tazminatı bölümünün kişisel mal (TKM 189), 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonraki çalışma karşılığında elde edilen gelir ve hak edilen kıdem tazminatının ise edinilmiş mal grubuna gireceği (TMK 219/1) gözetilmeksizin TMK'nun 228. maddesine göre yapılan hesaplama sonunda çıkan miktarlara göre hesaplama yapılması, diğer yandan davacının kişisel malı olduğu sabit olmakla birlikte 16.07.2003 tarihinde satılan kooperatif hissesinden gelen paranın aradan geçen uzun süreye, bu sürede paranın bankada değerlendirildiğini iddia eden davacı tarafın soyut tanık beyanı dışında başka bir belge ve delil sunamamasına rağmen ... tarihinde kurulan şirketin kuruluşunda katkı olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- 4 nolu meskenin satışından gelen para ile 8 nolu meskene ait kredinin kapatıldığı gözetilmeden her iki mesken için de ayrı ayrı hesaplama yapılması, bu şekilde davalı aleyhine sonuç yaratılması doğru olmadığı, hüküm kurulurken davacının talebinin, taraflar lehine ve aleyhine doğacak kazanılmış hakların gözetilmesi, davacının fazlaya ilişkin haklarının da saklı tuttuğu dikkate alınması gerektiği-
Tarafların boşanma dava tarihinde bankadaki vadeli hesapta bulunan miktarın (ana para+işlemiş faiz) belirlenerek, bu miktar üzerinden davanın kabulü ile tasfiyeye karar verilmesi gerekirken karar tarihine yakın son işlem tarihindeki para (ana para + işlemiş faiz) ile davalı tarafından hesaptan çekilen paranın toplamı üzeriden karar verilmesinin isabetsiz olduğu-