Davacılar arasında elbirliği şeklinde sorumluluk olup aralarında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan mirasçıların murislerinin keşidecisi olduğu bonoya yönelik menfi tespit davasını açmak için hep birlikte hareket etmeleri ya da miras şirketine mümessil tayin ettirilerek dava şartının yerine getirilmesi gerektiği-
Mirasçılardan her birinin, terekedeki hakların korunmasını isteyebileceği- Dayanak takibin konusu ipotekten kaynaklanan para alacağı olduğundan, TMK. mad. 641 gereğince, mirasçılar murisin borçlarından müteselsilen sorumlu olduğu ve alacaklının müteselsil borçluların birinden, borcun tamamını isteyebileceği ve her bir mirasçının şikayetin reddine ilişkin hükmü temyiz etmekte menfaatinin bulunduğu- Borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takipte, icra emrinin müteveffa borçluya tebliğ edildiği tarihe göre, alacaklı, İİK. mad. 150/e gereğince, iki yıllık sürede satış talebinde bulunulmadığından, takibin düşmüş olduğu ve takibin düştüğü tarihten sonra yapılan tüm işlemlerin yok hükmünde olduğu-
Bozma sonrası yapılan ıslahla arttırılan miktarı da kapsar şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, diğer yandan mal rejiminin tasfiyesi neticesinde belirlenecek alacağın, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği, eldeki davada davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle istediği ve terekeye ait borç kabul edilen alacak miktarından, dava mirasçılar arasında görüldüğünden, davacı da dahil tüm veresenin miras payları oranında sorumlu oldukları, bu itibarla hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranı dikkate alınarak davalıların sorumlu olduğu miktarın, talep miktarı da göz önünde bulundurularak hüküm fıkrasında açıkça gösterilmesi gerektiği halde terekeye ait borcun tamamının davalı mirasçılardan tahsiline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Abonelik iptal edilmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak su bedelinden murisin mirası reddedilmediğine göre, TMK 'nun 599, 605, 606, 610, 640 maddeleri uyarınca, davalının, mirasçı sıfatıyla davacıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu-
Mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumlu olduğundan, önceki veraset ilamının iptali ile yeni mirasçılar belirlendiğine göre, davalının ölümü üzerine onun veraset ilamında belirtilen tüm mirasçılarına tebligat yapılıp taraflar arasındaki alacak davası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davalıların ileri sürdüğü murisin banka hesabındaki paranın ölümünden sonra mirasçılar arasında paylaşıldığı davacı tarafından da doğrulandığına göre davacı tarafın katılma alacağı hüküm altına alınırken, banka yazısı ve ekindeki makbuzdan davacıya ödenen miktar da gözetilerek, mükerrer ödemeye yol açmayacak şekilde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği, ayrıca davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davacıda dahil bütün mirasçıların miras payları oranında sorumlu olacakları şekilde karar verilmesi gerektiği-
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçılara karşı açılan değer artış payı ve artık değere katılma alacağı isteğine ilişkin olduğu- Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek değer artış payı ve artık değere katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiğinin kabul edildiği- Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktarın, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaştırılacağı- Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçıların, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumlu olduğu- Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan A.. K..'ın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumlu olduğu- Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun 499) alacaklı ve borçlu sıfatının davacı sağ eş de birleştiği- Davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçıların miras payları oranında sorumlu olduğu-
Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerekeceği; terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktarın , mirasçılar arasında miras payları oranında paylaştırılacağı, tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumlu oldukları - Taraflar arasındaki mal rejiminin murisin 14.06.2012 tarihinde vefatı ile sona erdiğinden, sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu; (4722 sayılı Yasa'nın 10, TMK 202/1.m) tasfiyeye konu 16781 ada 2 parsel 4 nolu mesken eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 20.02.2007 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş olduğundan, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağı (TMK 179.m) - TMK 225/1 gereği ölümle sona erdiği durumlarda tasfiyeyi engelleyen yasa maddesinin bulunmadığı-
Hayatın olağan akışına göre, bankamatik kartının hayatta iken murisi yanında bulunması, vefatından sonra da mirasçılarına geçmesinin karine olduğu, bu nedenle, ispat yükünün aksini iddia eden davalılarda olduğu; mirasçılar, vefat tarihinden sonra yapılan ödemeleri geri vermekle yükümlü olduklarını bilecek durumda olduklarından sorumluklarının bulunduğu, murise ait banka kartının mirasçılardan biri tarafından kullanıldığı belirlenmiş olsa bile, bu husus miras ortaklığı içerisinde mirasçıların kendi aralarında çözümü gereken bir iç ilişkiyi oluşturacağı ve rücu edilebileceği, davalı mirasçılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğu belirlenmekle kurum zararından sorumlu oldukları gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla tekrar keşif yapılması, çekişme konusu dükkanların davacıya ait 21 parsel sayılı taşınmazda kalan bölümlerinin yüzölçümlerinin teknik bilirkişi raporunda gösterilmesi, dava konusu 288 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapuda hazine adına kayıtlı olmayıp, dava dışı E.zığ Belediyesi adına kayıtlı olduğundan, bu parsel hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi, E.zığ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/29 E. ve E.zığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/488 E. Sayılı dava dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve dava konusu yerlerin aynı olup olmadığının saptanması, aynı olduğunun belirlenmesi halinde dosyaların birleştirilip birleştirilmeyeceği hususlarının değerlendirilmesi, E.zığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1997/426 E.2005/226 K. Sayılı dava dosyası getirtilerek, dava konusunun aynı yere ilişkin olduğunun belirlenmesi halinde, anılan dosyada belirlenen ve denetimden geçerek kesinleşen ecrimisil miktarına ÜFE artış oranların yansıtılarak, belirlenecek ecrisimisile hükmedilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporları esas alınarak ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının isabetsiz olduğu-