"Velayet altında bırakılan" çocuk ve mallarına yönelik yapılacak işlemlerde velayete ilişkin hükümlerin uygulanacağı- Annesinin velayeti altına bırakılan ergin kısıtlının, aracının satışına izin verilmesi ve yeni araç alımı istemine ilişkin davanın aile mahkemesinde görülmesi gerektiği-
8. HD. 25.01.2018 T. E: 2017/11747, K: 1441-
8. HD. 18.01.2018 T. E: 2017/8423, K: 876-
8. HD. 17.01.2018 T. E: 2017/8836, K: 632-
Davalı anne ve baba, olayın geliştiği bu şartlar altında, olayın gerçekleşmemesi için gereken tüm tedbirleri aldıklarını, gözetim ve denetim görevini en iyi şekilde yerine getirdiklerini, buna rağmen cinsel istismar olayının gerçekleştiğini ispat edemediklerinden, yani, kurtuluş kanıtı getiremediklerinden, mahkemece, davalı annenin da kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince, meydana gelen olaydan sorumlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
8. HD. 23.03.2017 T. E: 1197, K: 4132-
Dava, "ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi" niteliğinde olmayıp; "evlilik içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı 'aile soyadının' velayet hakkı kapsamında değiştirilmesi" talebine ilişkin olduğundan aile mahkemesinin görevli olduğu-
Soybağı hükümlerinin, soybağını kuran hukuka tâbi olacağı ancak ana, baba ve çocuğun müşterek millî hukuku bulunuyorsa, soybağının hükümlerine o hukukun, bulunmadığı takdirde müşterek mutad mesken hukukunun uygulannasının gerektiği- Yetkili yabancı hukukun, belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, ilgili hükmün uygulanmayacağı; gerekli görülen hâllerde, Türk hukukunun uygulanacağı- Velayet hakkı kendisine verilmeyen kişinin, çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, özellikle çocuğun sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararlarının esas tutulacağı; kişini, bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu- Ergin olmayan çocuğun ana ve babasının velayeti altında olduğu ve yasal sebep olmadıkça velayetin ana ve babadan alınamayacağı- Hâkimin vasi atanmasına gerek görmediği durumlarda kısıtlanan ergin çocukların da ana ve babanın velayeti altında kalacağı- Evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velâyeti birlikte kullanacağı- Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse; hâkimin, velâyeti eşlerden birine verebileceği- Velâyetin, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu- Ana ve baba evli değilse velâyetin anaya ait olduğu- Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkimin, çocuğun menfaatine göre, vasi atayacağı veya velâyeti babaya vermesinin gerektiği-
Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar" hükmüne yer verildiği(TMK. mad. 335/2)- Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılacağı(TMK. mad. 419/3)- Velayet altına bırakılmasına karar verilen kısıtlı ergin çocuklar ve bunların malları hakkındaki uyuşmazlıklarda velayet hükümlerinin uygulanacağı ve bu hükümleri uygulayacak görevli mahkemenin ise 4787 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince aile mahkemesi olduğu-
Velayet kendisine verilmeyen eşin çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma zorunluluğunun çocuğun ergin olmasıyla kendiliğinden sona ereceği (TMK m. 335, 328/1), çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve babanın, eğitim sona erinceye kadar çocuğa bakım yükümlülüğünün (TMK m. 328/2), ergin olan çocuk tarafından açılmış bir nafaka davası varsa dikkate alınacağı, ergin olan çocuk tarafından, ana ve babanın açıklanan yükümlülüğüne dayanılarak açılmış bir nafaka davası bulunmadığından, müşterek çocuk dava tarihinde reşit olduğundan iştirak nafakasının ayrıca bir mahkeme kararına gerek olmaksızın kendiliğinden ortadan kalkmış olacağı ve bu sonucun ayrıca dava konusu yapılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından iştirak nafakasının kaldırılması talebinin reddine ilişkin karar sonucu itibariyle doğru olduğu, ancak müşterek çocuğun halen eğitimine devam ettiği gerekçe gösterilmek suretiyle "iştirak nafakası olarak verilmekte olan nafakanın dava tarihinden itibaren davacıdan alınıp davalıya verilmesine" şeklinde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-