Taşınmaz, ister paylı ister elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olsun, bir kısım pay maliki ya da mirasçının üçüncü şahsa karşı açtığı taşınmazın korunmasını amaçlayan el atmanın önlenmesi davasından, diğer tüm pay malikleri ve mirasçılarının yararlanacağı- Bu davalarda pay maliki ya da mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının olmayacağı- Kesin süre içerisinde, davacıların mirasçılarının davaya dahil edilmemesinin davanın reddini gerektirmeyeceği-
Ev ve ahırın muris tarafından yapıldığının tespitine karar verilmesine ilişkin davada, miras bırakanın ölüm tarihine göre murisin terekesinin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp haklarının, taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsayacağı-
3. kişilere karşı vekalet ilişkisinin sona ermesi nedeniyle yolsuz tescile dayalı olarak açılan davalarda, bir ya da bir kaç mirasçının tek başına ve kendi miras payları oranında dava açabilmelerine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 701. ve 702. maddeleri karşısında yasal olanak bulunmadığı- Dava konusu taşınmazın terekeye dönüşü yönünde değil, miras payı oranında iptal ve tescili istenilmiş olup, dava dışı mirasçının davaya muvafakat etmesi ya da tereke temsilci atanarak huzurunda davaya devam edilmesi halinde dahi davaya devam etme olanağının bulunmadığı, başka bir ifade ile davanın görülebilirlik koşulunun olmadığı, hal böyle olunca, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi birinin de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebileceği, ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılmasının da mümkün olduğu, böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisinin olduğu- Tapu kayıt maliki ile davacının aynı kişi olduğu tespiti davalarının da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 382. maddesinde belirtilen çekişmesiz yargı işlerinden sayılması gerekeceği, taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması”nın çekişmesiz yargı işi sayıldığı, verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmadığı, ilgililerce yanlış hükmün düzeltilerek iptalinin her zaman istenebileceği-
Dava konusu taşınmazın aile konutu niteliği, sağ kalan eş açısından, eşinin ölümünden sonra da devam ettiği, yasanın amacının sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirmesini sağlamak olduğu- Somut olayda, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu yapılan yargılama ve toplanan delillerden anlaşıldığı ve mirasçı konumundaki sağ kalan davacı eşin, yargılama sırasında elbirliği halinde paydaş (malik) konumunda olduğu dikkate alındığında, elbirliği hali devam ettiği sürece kendisinin rızası olmadan tapuda devir işlemi yapılamayacağından (TMK mad. 702/2), artık TMK mad.194/3 maddesi gereğince tapu kaydına aile konutu şerhi verilmesine de gerek kalmadığı-
Yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu blunduğu- Bir ortağın tek başına dava açması halinde, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği- 
Tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteği- Kadastro tespitine itiraz davasında yargılama sırasında tarafların sulh olmaları üzerine, taşınmazda davalılar adına yapılan tespitin iptali ile sulh doğrultusunda tescile karar verildiği ve temyiz edilmeden kararın kesinleştiği anlaşıldığından, davacının iddiaları doğrultusunda deliller toplanıp gerekli araştırma ve inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Tüm mirasçılar davada davacı ve davalı sıfatıyla yer almışlarsa da, iptali istenen dava konusu taşınmaz mirasçı sıfatını taşımayan davalı adına kayıtlı olduğundan, davacıların kendi miras payları oranında davayı açmaları davanın kabulü halinde kalan payın davada davalı sıfatıyla yer alan diğer mirasçı üzerinde bırakılması sonucunu doğurmayacağı, o halde, eldeki davanın mirasçılar arasında görülen bir dava olarak kabul edilmesine ve pay oranında istekle açılabileceği kuralının uygulanmasına yasal olanağın olmadığı, hal böyle olunca, tereke adına açılması gerekirken davacıların payına yönelik olarak açılan eldeki davanın görülebilirlik koşulunu taşımadığı gözetilerek kabul edilmesinin isabetsiz olduğu-
Elbirliği mülkiyete konu taşınmaz hakkında düzenlenen sözleşmeden kaynaklanan taleplerden feragat edilmesi ancak elbirliği ile mümkün olduğu, mahkemenin bu yöndeki kararı doğru ise de bu hususun yargılama sırasında tamamlanabileceği üzerinde durulmaması, bunun yanı sıra kısıtlı hakkında ise vasi tayini ve husumete izin kararlarının getirilerek feragata değer verilip verilmeyeceği üzerinde durulmadan davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı- husumet ehliyeti nedeniyle davanın reddine karar verildiğinde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediği-
Kaydı düzeltilmesi istenen maliklerin soyisminin ............. olarak nüfus kayıtlarına uygun şekilde düzeltilmesi gerekeceği-