Davalı doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık iddiasına yönelik tazminat davasında doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilebileceği- hekimlerin hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermeleri gerektiği- Titiz bir özen göstermeyen vekilin, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılacağı-
Davacılar murisinin davalı tarafından kasten öldürülmesi, davacıların müteveffaya yakınlık dereceleri, olay tarihi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına daha üst düzeyde manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-  Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında, faiz talep edilmiş olması halinde, olay tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekeceği-
Manevi tazminat davasında takdir edilecek tutarın, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının az olduğu-
Davacının, davalı tarafından yaralandığının mahkemenin de kabulünde olduğu, dosya içeriği değerlendirilerek, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 47.maddesi gereğince davacı yararına uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Haksız fiilden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davaya konu olay tarihi, olayın gelişim biçimi ve davacıların yaralanma derecesi gözetilerek TBK. mad. 56 uyarınca davacılar yararına daha alt düzeyde manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği-
Borçlar Yasası'nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olması gerekeceği-
Ceza yargılaması sonucunda, mahkumiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu yönüyle hukuk hakimini bağlayıcı bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı buna rağmen ceza dosyası içeriğinden davalı- karşı davacının dava konusu eylemleri işlediği anlaşıldığından manevi tazminata karar verilmesi gerektiği-
Haksız eylem nedeniyle manevi tazminat ödetilmesi istemi-
Davacının olay tarihindeki yaşı itibari ile olayın vahametini algılayabilecek bir yaşta olmaması nedeniyle manevi tazminatın reddine karar verilemeyeceği; olayın meydana geldiği anda çocuğun yaşının dikkate alınmayacağı- Bir kişinin haksız fiil ile ölümü halinde ölenin yakınlarına manevi tazminat hükmedilebileceği- Murisinin ölümü nedeni ile TBK m. 53 gereğince destekten yoksun kalma tazminatı ve TBK m. 56 manevi tazminat istemine ilişkin dava ödeme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılmış olup, ödemeye ilişkin belgenin makbuz hükmünde sayılıp sayılamayacağı ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkta, mahkemece yapılacak işin, ilk önce ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi olduğu; bunun için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarı karşılaştırılarak ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekeceği, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanması, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmesi gerektiği-  Kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerektiği-