Somut olayda davacıya zararlandırıcı olay neticesinde sol diz crush yaralanması teşhisi konulduğu, Adli Tıp Genel Kurulunca verilen rapora göre bu arızasının fonksiyonel araz bırakmadan iyileştiğinden sürekli maluliyetine yer olmadığına karar verildiği, ancak iyileşme süresinin 26.06.2006 tarihinden itibaren 4(dört) aya kadar uzayabileceğine ve bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceğinden, bu süre zarfında %100 oranında malul sayılması gerektiği bildirildiğinden ve işverenin iş kazası veya meslek hastalığı ile ilgili olmayan işçisine veya mirasçılarına işçilik alacakları (ücret, kıdem tazminatı vs.) karşılığı yaptığı ödemeler tazminatlardan indirilemeyeceğinden, tüm yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 46 ve 47. maddeleri ve yargısal içtihatlar doğrultusunda davacının maddi ve manevi tazminat davaları yönünden olumlu bir karar verilmesi gerekirken, yerinde görülmeyen nedenlerle her iki davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Hakaret ve yaralama eylemi nedeniyle açılan manevi tazminat istemine ilişkin davada, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK. mad. 47(TBK. mad. 56)'ye göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olmalısı gerektiği- Olayın gelişimi, yaralanma derecesi, özellikle olay tarihi gözetildiğinde; davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının fazla olduğu- 
Davacıların murisinin ölümüne neden olan olay tarihi ile müddeabihin artırıldığı ıslah tarihi arasında (15) yıllık bir sürenin geçtiği bilinerek, somut olaya uygulanması gereken BK. mad. 126 'da öngörülen (5) yıllık zaman aşımı süresinin ıslah tarihi itibariyle geçtiği; ıslah edilen miktarlar için davacıların maddi tazminat isteklerinin zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalıların uyguladığı hatalı lazer epilasyon işlemi sonucunda, davacı iş sahibinin istediği sonuca ulaşamadığı, vücudunda yanıklar meydana geldiği, çektiği sıkıntı ve ızdırap da dikkate alındığında, davacı lehine uygun oranda manevi tazminata karar verilmesi gerektiği-
İş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada-Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56 ve 58. maddelerindeki yasal düzenlemelere göre, kınama kararının kişilik haklarına saldırı nedeniyle verilebileceği, bedensel zararlara ilişkin manevi tazminat istemlerinde bu yönde bir düzenlemenin olmadığı, diğer bir deyişle bedensel bütünlüğün zedelenmesi halinde bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının maddi zararının hesaplanması noktasında aktif ve pasif dönem zararlarından sırasıyla maluliyet ve kusur indirimi yapılıp ortaya çıkan neticeden Kurum tahsislerinin rücuya tabi kısmının tenzil edildiği yeni bir hesap raporu alınması, bu hesap sonrası çıkacak neticeye göre tüm delilleri bir arada değerlendirip davacının ilk kararı temyiz etmemesine göre davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkı da gözeterek maddi tazminat davası bakımından bir karar verilmesi gerektiği- Manevi tazminata hükmedilirken; sigortalının sürekli iş göremezlik derecesi, tarafların sosyal ekonomik halleri, davalının kusur oranı ve kaza tarihinin dikkate alınması gerektiği-
Davalının eyleminin görevi sırasında ve göreviyle ilgili olduğundan bahisle husumetin idareye yöneltilmesi gerektiği-
Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılmasının gerekmeyeceği, dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ya da alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum demesinin, kural olarak yeterli olduğu- Davacı vekilinin, dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde belirsiz ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği, ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise belirsiz alacak davasındaki taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği; davacı vekilinin talebinin açıkça belirsiz alacak davası olduğu halde mahkemece davanın kısmi dava kabul edilerek karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
29.05.2005 tarihli iş kazasında yaralanarak %9,20 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ile istemleriyle açılan davada, davacının maddi tazminat istemi bakımından verilen kararda bir hata bulunmadığı, manevi tazminat davasının kısmen kabulü yönünde verilen kararın isabetsiz olduğu- Üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı olmadığı ve niteliği itibariyle manevi tazminatın bölünemeyeceği- Davacı sigortalının manevi zararlarına karşılık olarak 2.000,00TL aldığının davaya konu ibranameden ve taraf beyanlarından anlaşılması karşısında manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi göz ardı edilerek davacı sigortalı için manevi tazminat isteminin reddi kararı verilmesi gerektiği-