Her ne kadar borç ipotek ile temin edilmiş olsa bile elinde kambiyo senedi bulunan alacaklının, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapabilirse de; alacaklı aynı alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmişse tercihini bu takip türünden yana kullandığından, aynı borca ilişkin olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapamayacağı, bu hususun kamu düzeninden olup süresiz şikayete tabi olduğu-
3. kişi şirkete gönderilen müzekkere içeriğinin, adeta icra müdürlüğünün şirket ortağının yerine geçtiğini belirtmekte olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 133. maddesine aykırı olduğu, bu nedenlerle şikayetin kabulüyle müzekkerenin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun kendi borcu sebebiyle yine kendisine ait taşınmazını, alacaklıya kesin borç ipoteği şeklinde ipotek ettirdiği, anılan ipoteğin süresiz olarak kurulduğu anlaşıldığından, alacaklının, borçluya takip öncesi ihbarda bulunması zorunluyken, ihbar olmaksızın, borçlu aleyhine ipoteğe dayalı ilamlı takip başlatılmış olması usul ve yasaya aykırı olup, borçlunun bu konuda süresiz şikayet yolu ile icra mahkemesine başvurarak icra emrinin iptalini isteyebileceği, o halde, mahkemece, şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun şikayetlerinin ve taleplerinin reddedildiğine dair hüküm kurulmuş ancak her bir talebinin neden reddedildiğine dair gerekçe belirtilmediği görüldüğünden, mahkemece, borçlunun dilekçesinde ileri sürdüğü tüm şikayet sebepleri hakkında, Anayasa'nın 141/3 . maddesi ve 6100 sayılı HMK'nun 297. maddesinde belirtilen ilkeler de nazara alınarak inceleme ve değerlendirme yapılıp, oluşacak sonuca göre gerekçesi de açıklanmak suretiyle karar verilmesi gerekeceği-
Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapılan adres borçlunun mernis adresi olmadığından, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunun kabulü gerekeceği, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında, borçlu tarafından, tebliğ yapılan adresin mernis adresi olmadığına dair bir iddianın ileri sürülmediği belirtilerek sonuca gidilmiş ise de; borçlunun şikayet dilekçesinde tebliğ yapılan adresin ev olmayıp doktor muayenehanesi olduğunu belirtmesi karşısında, adresin mernis adresi olup olmadığının araştırılması gerekip, eksik inceleme ile sonuca gidilmesinin doğru olmadığı, o halde, borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesine dair İlk Derece Mahkemesi kararı yerinde ise de, gerekçesi somut olaya uygun olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince, gerekçenin düzeltilmesi maksadıyla İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden şikayetin kabulü yönünde hüküm kurulması gerekeceği-
Her ne kadar şikayetçi tarafından 89/1 haciz ihbarnamesinin usulsüz tebliğ edildiği ileri sürülmüş ve Bölge Adliye Mahkemesince de tebliğ işleminin usulsüz olduğu isabetli olacak şekilde tespit edilmiş ise de; şikayet dilekçesinde 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnamelerinin tebliğine ilişkin bir usulsüzlük iddiası bulunmadığının görüldüğü, icra mahkemesine şikayet süresi muamelenin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün olup, şikayetçi 3. kişiye 2. haciz ihbarnamesi 20.8.2021 tarihinde tebliğ edildiğinden, şikayete konu 89/1 haciz ihbarnamesine en geç bu tarihte muttali olunduğunun kabulü gerekeceği, o halde, 08.10.2021 tarihinde icra mahkemesine yapılan başvuru, İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süreden sonra olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin şikayetin esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra müdürlüğünden gönderilecek bir muhtıra ile acele kamulaştırma işleminin yapılması mümkün iken icra emri gönderilmek suretiyle takip yapılmasının doğru olmadığı, tahliye ve teslim kamulaştırmanın doğal sonucu olup tahliyenin gerçekleştirilmesinin takip yapılmasına bağlı olmadığı- Şikayetçi borçlu acele kamulaştırmaya dair idari işlemin iptali amacı ile Danıştay'da dava açıldığı, davanın reddine ilişkin kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun kararı ile dava konusu işlemin (acele kamulaştırmaya dair idari işlemin) şikayetçi borçlunun maliki olduğu taşınmaz yönünden kesin olarak iptal edilmesine karar verildiği ve takibin dayanağının kesin olarak ortadan kalktığı anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Muhtıra ile yatırılması istenilen temyiz harç ve giderlerinin istinaf avansı adı altında yatırılmış olmasının sonuca etkisi olmayıp, istinaf başvurusunun incelenmesi gerekeceği-
İcra müdürlüğünün 10.7.2019 tarihli haczin kaldırılması kararı İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin karar tarihlerinden önce olduğundan, şikayete konu 26.02.2019 tarihli haciz yönünden şikayetin konusuz kaldığının kabulü gerekmekle birlikte, İlk Derece Mahkemesince, 28.12.2016 tarihli haczin ayakta olup olmadığı değerlendirilerek şikayetin süresi de denetlenmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, icra müdürlüğünce kaldırılan haciz yönünden değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
İcra müdürlüğünce şikayetin konusu olan taşınmazla zamanında satış kararı alındığı, satış ilanının gazete ile ilan edildiği ve ayrıca borçlu vekiline tebliğ edildiği, bundan sonra icra mahkemesinin borçlu vekilinin de hazır olduğu celsede verilen satış işlemlerinin tedbiren durdurulmasına dair ara kararın icra müdürlüğüne gönderildiği uyuşmazlıkta; mahkemece aynı tarihte tedbirin kaldırılması için yeniden icra müdürlüğüne yazı yazılmışsa da, tedbirin kaldırıldığına dair kararın borçlu vekiline tebliğ edilmemesi karşısında borçluda satış işlemlerinin durduğuna dair oluşturulan kanaatin, satışa hazırlanabilmesi, kendince gerekli duyuruları yapabilmesi ve daha fazla müşteri bulabilmesi hususları üzerinde etkili olduğu ve dolayısıyla talep ve tâlibi etkilediği ve bu nedenle de ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-