Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmakla ilk derece mahkemesi kararı hayatiyetini kaybettiğinden Bölge Adliye Mahkemesinin artık denetim mahkemesi değil hüküm mahkemesi sıfatıyla hareket ettiği- Davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmazın tapu kaydının bulunmadığı, yargılama sırasında Hazine adına hükmen tescil edilmek suretiyle tapu kaydı oluştuğuna göre bu hususun HMK 124 anlamında kabul edilebilir bir yanılgı olduğu- 3402 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince Hazinenin davada taraf olması gerektiği gözetilerek, dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının ve tescile esas tüm kayıtların dosya arasına alınarak, taşınmazın bulunduğu bölgede ilk tesis kadastro çalışmalarına ait belgelerin getirtilmesi ve gelen belgelere göre binanın inşa edildiği 1960 tarihinin kadastro tespit tarihinden önce ya da sonra olduğunun belirlenerek, tespitten sonra olduğunun belirlenmesi hâlinde hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, tespitten önce olduğunun belirlenmesi hâlinde ise 3402 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerektiği- "Dava açıldığında dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı, ortaklığın giderilmesi davasının bu nedenle reddi gerekirken davalılara muhdesatın tespiti davası açılması için süre verildiği, eldeki davada 3402 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasına dayanılmadığı ve Hazinenin taraf olmadığı, direnme kararının onanması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava konusu taşınmazlar üzerindeki ağaçlar sökülüp götürülürse hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zararın ortaya çıkacağı, sökülüp götürülmemesi durumunda ise de arazi sahibi olan davacının sebepsiz zenginleşeceği, o yüzden arsa sahibinin ağaçlar nedeniyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibine bir miktar tazminat ödemesi gerekeceği, TMK’nin 723/son maddesince bu gibi durumlarda ödemesi gereken tazminatın ağaçların arazi maliki için taşıdığı en az değerle sınırlı olduğu, bu takdirde ödenecek tazminat ağaçların arazi maliki için arz ettiği sübjektif değeri aşamayacağından, uzman bilirkişiden rapor aldırılarak, odun bedelinden kesim giderlerinin mahsup edilmesi suretiyle davalının zenginleştiği miktarın tespit edilmesi ve uyuşmazlığın ulaşacak sonuç dairesinde çözümlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ağaç bedelleri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Muhdesatların bulunduğu taşınmazın, kamuya ait orman niteliğinde olup olmadığı hususu ile kamulaştırma sahası içinde kalıp kalmadığının belirlenmediği, davacı tarafın tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve muhdesatlara hukuken değer verilemeyeceğinin dikkate alınmasının yanında, özellikle mülkiyet hakkının ihlali bakımından da inceleme ve araştırma yapılarak; davalı mülkiyet hakkı sahibi Hazine'nin, davacının bu haksız kullanımına karşı suskunluk ve eylemsizliği var ise; bunun davacıyı meşru bir beklenti içerisine sokup sokmayacağı değerlendirilerek bir hüküm verilmesi gerektiği-
Davacı 11.11.2010 tarihinde satış yoluyla davalı adına tescil edilen taşınmaz üzerindeki binanın ikinci katının kendisi tarafından yaptırıldığının ve ona ait olduğunun tespiti ile tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesini istediği- Tapu kaydına göre malik olmayan davacının, dava sonucunda elde edeceği kararın, karşılaştığı tehdidi ortadan kaldırmaya elverişli olmadığı, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre eda davasına ilişkin talepte bulunma imkânının mevcut olduğu, aynı zamanda öğretide kabul edilen muhdesatın tespiti davalarının görülebilme şartlarının somut olayda gerçekleşmediği anlaşıldığından davacının muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yararı bulunmadığı-
Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan fındık ocaklarının davacı tarafından dikildiğinden, mahkemece muhdesatların davacı tarafından meydana getirildiğinin veya aidiyetlerinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetine karar verilmesinin hatalı olduğu- TMK'nin 1006. maddesinde "hangi hakların tapu kütüğüne tescil edileceği"; 1009, 1010 ve 1011 maddelerinde "hangi hakların şerh edilebileceği", 1012 maddesinde ise "taşınmaz eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılacağı"," taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması" ve "bu sütuna yazılabilecek diğer hususların tüzükle belirleneceğinin" açıklandığı- Açıklanan bu hükümlerin istisnası niteliğindeki 3402 s. Kadastro Kanunu mad. 19/1'de ise, "tapuda kayıtlı taşınmaz malın zilyet lehine tespitinde, mevcut ve her türlü takyit ile sınırlı ayni hakların saklı tutulacağı, eski tapu kayıtlarındaki bu tür hak ve mükellefiyetlerin kadastro tutanağında belirtilerek yeni kütüklere aynen geçirileceği", mad. 19/2 de ise "taşınmaz üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceğinin" belirtildiği- Kadastro Kanunu'ndaki bu ayrık hüküm dışında Kanunlarımızda ve Tapu Sicil Tüzüğü'nde taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın tapu kütüğüne tescil veya şerh edilebileceğine veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebileceğine ilişkin başkaca bir hüküm de bulunmadığı- 3402 s. K. mad. 33. ve 19 genel hüküm niteliğinde olmadığından eldeki davaya uygulanmayacağı- Mahkemece, muhdesatın tapunun beyanlar sütununa tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kamulaştırma davasında davacının taşınmaza dikmiş olduğu ağaçlar için belirlenen bedeli almış olan davalıların, ağaçları benimsedikleri ve dolayısıyla davacı aleyhine sebepsiz olarak zenginleştikleri, o halde, mahkemece; davacı tarafından dikilen ağaçların bilirkişi tarafından belirlenen değerinin (kamulaştırma davasında da ağaçlar için aynı tutarda kamulaştırma bedeline hükmedilmiş olduğu gözetilerek) davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Muhdesatın tespiti isteğine ilişkin davada, yapılan keşifte dinlenen davacı tanığının, davacının 1980 yılında dava konusu taşınmaza zeytin ağaçlarını diktiğini belirtmiş olup, bir kısım davalıların ise dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ağaçları davacının diktiğini kabul ettiğinden toplanan delillere, tanıkların beyanlarına göre ağaçların davacı tarafından kendi nam ve hesabına dikildiği ispatlanmış olup ağaçlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Muhdesatın tespiti talebinde ihtilafın taşınmazın aynıyla ilgili olmadığından, muhdesat sahibinin hakkının, sadece şahsi bir hak olduğundan (TMK mad. 722, 724, 729), bu konudaki ilamın infazı için kesinleşme koşulu aranmayacağı- 12.11.1979 tarih ve 1/3 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararı uyarınca olumlu tespit davası olan kira parasının tespitine dair ilamların kesinleşmeden takibe konulamayacağı hususu istisna olmak üzere olumlu tespit ilamlarının infazı için kesinleşmeleri gerektiğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığı-
Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasının bulunmadığı, taşınmaz ve muhdesatın kamulaştırmaya konu olduğuna ilişkin herhangi bir iddia,savunma, bilge ve belge de olmadığı anlaşıldığından, davacıların muhdesatın tespiti davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı-
Bir taşınmazın kadastro öncesinde kendisine ait olduğunu iddia eden tarafın, kadastro tespiti sırasında bu taşınmaz başkası adına tespit görürse, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki sebeplere dayanarak ve 12/3. Maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürede dilerse taşınmazın tapusunun iptali ve kendi adına tescilini isteyebileceği; dilerse taşınmazın bedelini tespit malikinden tazminat olarak isteyebileceği- Davacı, kadastro öncesi dönemde taşınmazın kendi mülkiyetinde olduğunu ileri sürerek elinden çıkan mülkiyetin tazmin edilmesini istediğinden, üzerindeki muhdesat veya müştemilatın bedelini istemediğinden davanın başkasının arazisine imalat yapılması ve fidan dikilmesini düzenleyen 4721 sayılı TMK'nın 729, 722 ve 723. maddeleri muvacehesinde ele alınmasının hatalı olduğu, eldeki davada bu hükümlerin uygulama imkanı bulunmadığı-