Menfi tespit davasının davacı lehine sonuçlanması üzerine, takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği- Keşideci veya avalist imzasının sahte çıkması durumunda, (dava dışı) lehtarın, senetlerin keşideci tarafından sahte olarak düzenlenerek kendisine verildiğini ve dolayısıyla senetlerin üzerinde avalist olarak yer alan davacıya ait imzanın da sahte olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği- Davalı alacaklı şirketin (hamilin) senetleri ciro yoluyla elde etmesi nedeniyle icra takibinde kötü niyetli olduğunun kabul edilebilmesi için, senetlerin sahte olarak düzenlenerek kendisine verildiğini ve dolayısıyla senetler üzerindeki imzanın ciro yolu ile devredildiği tarihte sahte olduğunu bilmesi gerektiği- Senetlerin (aynı zamanda hamil şirketin yetkili temsilcisi olan) dava dışı lehtar tarafından davalı alacaklı şirkete (hamile) ne zaman ciro edildiği anlaşılamamakta olup, icra takibine konu senetlerin protesto çekilen tarihler itibariyle davalı şirkete devredildiği, ayrıca tüzel kişilerin iradesini organları aracılığı açıkladıkları, organları vasıtasıyla işlem yaptıkları göz önüne alındığında, senetlerde lehtar olarak yer alan kişinin belirtilen tarihlerde davalı (hamil) şirketin yetkilisi olup olmadığının tespiti gerektiği-
Diğer emsal dosyalardan da anlaşılacağı üzere, ... Grubu şirketlerinin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla çeşitli belgeler karşılığında para tahsil ettikleri, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kulllanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri böylelikle haksız fiilde bulundukları anlaşılmakla, mahkemece, tüm davalıların hukuki durumunun bu esaslara göre değerlendirilmesi gerektiği- Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 s TTK. mad. 336/5 uyarınca, gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK.'nın 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalıların da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı ve üyeleri olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK.'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendilerine husumet yöneltilebileceği- Yatırılan paranın istendiği an geri alınabileceğine inandırılıp, güven telkin edilen ve yatırdığı parasını alamayacağının anlaşılması üzerine bu davayı açtığı ileri sürülen davacıya karşı, paranın yatırılış tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmasının, bu şekilde zamanaşımı def'inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşır bir tutum olmadığı- Dava dilekçesinde döviz cinsinden talepte bulunan alacaklının artık bu tercihinden dönerek ıslah dilekçesi ile TL cinsinden talepte bulunmasının mümkün olmadığı-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemi- Borcu sona erdiren ödeme vakıasının yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olduğu-
Terkin edildiği için tüzelkişiliği sona ermiş şirkete taraf ehliyeti varmış gibi tebliğlerin yapılması mümkün olmadığı gibi, terkin edildiği için organ sıfatı ortadan kalkmış olan tasfiye memurunun, terkin tarihinden sonra vermiş olduğu vekâletnamenin geçerli kabul edilmesinin de mümkün olmadığı; davalı şirketin ihyası gerektiğinden; davacı vekiline şirketin ihyasının sağlanması yönünde süre verilip, ihya edildiğinde yetkili temsilcisinden alınmış usulüne uygun vekâletname sunulması istenilmesi, vekâletname sunulduğu takdirde mahkeme kararının vekile, sunulmadığı takdirde asıla tebliği sağlanarak temyiz ve temyize cevap süresi beklenildikten sonra dosyanın Dairemize gönderilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası-
Şirket muhasebe kayıtları ile diğer kayıt ve raporlarda davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılıp, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zaman aşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği- Kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK mad. 321 uyarınca, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı D.. U.. davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK mad. 50 ve TTK mad. 321 uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerekmediği- İkinci bozma öncesi verilen tahsil hükmündeki faiz türü yönünden davacı yararına bozma yapılmadığı için faiz türü yönünden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğundan, alacağın kanuni faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekirken talep gibi avans faiziyle tahsil hükmü kurulmasının hatalı olduğu-
Her ne kadar takip alacaklısı şirketin takip tarihi itibariyle taraf ehliyeti bulunmasa da, borçlunun icra mahkemesine yaptığı şikayet üzerine yapılan yargılama sırasında, ticaret sicilden terkin edilen alacaklı şirketin, ihyasına karar verildiği ve kararın yargılama sırasında kesinleştiği görüldüğünden HMK. mad.115/2 'ye göre süre verilmeden, yargılama sırasında takip alacaklısının mahkeme kararı ile yeniden ihyasına karar verildiği gözetilerek, borçlunun, alacaklının takipte taraf ehliyeti bulunmadığı yönündeki şikayetinin reddine karar verilmesi gerektiği- HMK. mad. 297 gereğince borçlunun ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği yönündeki şikayetinin esası incelenerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Borçlu şirketin yetkili temsilcisi tarafından vekil tayin edilen kişi, şirketin yetkili temsilcisi olmayıp avukat da olmadığından, borçlu şirket adına vekaleten yaptığı itirazın geçersiz olacağı ve borçlu hakkındaki takibin kesinleşeceği-
Köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi ile köy aleyhine açılan davalarda köyü temsil yetkisinin köy muhtarına ait olduğu, köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetkinin aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanındığı-
HMK’nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı- Davacı köyün 6360 sayılı Kanunun ilgili hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak Ö. ilçesinin belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığı-