İçerik Akışı
Yapı kayıt belgesi- İmara aykırılık- İskan- Temlik-
İmara aykırı olan yapı ile ilgili yapı kayıt belgesi aldığında, bu belge ile binanın kullanılması sağlanabilecek olup belge, binayı iskân alınacak şekilde imara uygun hale getirmeyeceği- İmara aykırı yapı, yapı kayıt belgesi almak sureti ile kayıt altına almış olsa dahi, bu belgenin alınması binayı iskân almaya uygun şekilde imara uygun hale getirmediğinden yüklenicinin edimini ifası sonucunu da doğurmayacağı- Taraflar arasında imzalanan sözleşmede; "yüklenicinin, her türlü hakediş ve alacaklarını idarenin yazılı izni olmaksızın başkalarına temlik edemeyeceği" belirtildiğinden, davalının temlike izin verilmediğini ileri sürdüğü, davacının da sözleşmenin 12.5. maddesi gereği idarenin onayını alarak alacağını temlik ettiğine dair dosyaya delil sunmadığı anlaşılmakla temlikin geçersiz olduğu, bu durumda temlik alan hakkında hüküm kurulmasının ve kabule göre de temlik alan hakkında hüküm kurulmasına rağmen karar başlığında temlik alanın gösterilmemesinin de doğru olmadığı-
Davayı ıslah- Aynı tarihli, ayrı ayrı havale edilmiş iki dilekçe- Dava değeri ıslah edilirken fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması-
Davacı vekili verdiği iki dilekçeyle "davayı, talep sonucu bakımından ıslah ettiğini" bildirmiş olup hâkim havalesi taşıyan tek sayfalı ilk dilekçede "dava miktarının 15.000.000,00 TL’ye yükseltildiği" belirtilmiş ve devamında “Islaha göre düzenlenen dava dilekçemiz ekte sunulmuştur” denilmiş olup bu belgede" fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğuna dair bir kayıt bulunmamakla" birlikte, HMK 180 çerçevesinde düzenlenen bir dava dilekçesine atıfta bulunulduğu- Aynı tarihli ve fakat bu kez yazı işleri müdürü havalesi taşıyan “Islah sonucu düzenlenen dilekçe” açıklamasını taşıyan ayrıntılı dilekçede; dava değeri 15.000.000,00 TL’ye yükseltilerek "fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu" da açıkça belirtilmiş olduğundan, ikinci dilekçenin, ilkinde atıf yapılan, ıslaha göre düzenlenmiş dava dilekçesi olduğunun kabulü gerektiği- "Islah dilekçesini açıklayan bir dilekçenin ıslah dilekçesinden ayrı olarak havale edilmesi sebebiyle ıslah dilekçesinin eki olarak kabul edilmeyeceği ve ıslah dilekçesinde "fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan" dava değeri yükseltildiğinden, taleplerin 15.000.000 TL ile sınırladığı" görüşüyle "HMK 109/3 gereği göre dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasının talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği" değişik gerekçeli görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Irk ve etnik köken- İşe alım- Ayrımcılık yasağı ihlali
Başvuran her ne kadar ırkı ve etnik kökeni nedeniyle işe alınmadığını iddia etse de başvuranın öz geçmişi incelendiğinde Muhatap Şirketin ilanda belirttiği özelliklere sahip olmadığı, Şirketin 3-10 yıl arası deneyim aradığı ancak başvuranın en son 2011 yılında stajyer olarak çalıştığını belirttiği, mezun olduktan sonra herhangi bir iş deneyiminin bulunmadığı, Muhatap Şirket yabancı dil bilgisinin Şirket için önemli olduğunu belirtmiş ve başvuranın öz geçmişinden de anlaşılacağı üzere temel ve orta düzeylerde işaretlediği İngilizce ve Arapça dillerini çalışma yetkinliğine sahip olacak şekilde bilmediği değerlendirildiğinden başvuranın ırkı ve etnik kökeni nedeniyle işe alınmadığına ilişkin iddiası bakımından başvuranın kendi hazırladığı öz geçmişinin işe alınmaması için yeterli bir neden oluşturduğu ve başvuranın işe alınacak kişide aranan niteliklere sahip olduğunu ortaya koyamadığı anlaşıldığından ayrımcılık yasağının ihlal edilmediği-
Bankada paraların ne şekilde nem'alandırılacağı hk.
Denetim kolaylığı sağlanması ve emanet paraların bir bankada toplanması amacıyla Genel Müdürlüğümüz tarafından çıkarılan ve yatırılacak paralara uygulanacak faizlerin niteliği ve oranı hakkında herhangi bir hüküm içenneyen 06.05.2008 tarihli ve 104/1 numaralı Genelgede, her ne kadar paraların Vakıflar Bankası şubelerine yatırılması gerektiği belirtilmiş ise de, depo edileceği yerin (bankanın) belirlenmesinin hakimin takdirinde olduğu, bedelin önemli ölçüde değer kaybına uğramaması için takdir hakkı kullanırken tarafların yararlarının göz önünde bulundurulması gerektiği, Hak sahiplerinin paralarının değer kaybının önlenmesi ve menfaatlerinin korunması için öncelikle diğer bankalardan da faiz oranları ile ilgili teklif alınıp söz konusu Vakıflar Bankası şubesi ile tekrar görüşülmesi, en yüksek oranı teklif eden bankanın vereceği faizi uygulamayı kabul ettikleri takdirde, söz konusu emanet paranın Vakıflar Bankası hesabında tutulmaya devam edilmesi, aksi halde en yüksek teklifi veren milli bir bankaya yatırılması gerektiği düşünülmektedir.
Tapu iptali ve tescil- Aktif dava ehliyeti- Davacının vefat etmesi-
Tapu iptal ve tescili istemine ilişkin uyuşmazlıkta, vefat eden davacının mirasçılarına duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmek suretiyle bu kişilerin davadan haberdar edilmesi gerektiği, bu şekilde aktif dava ehliyeti sağlandıktan sonra işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği, ilk derece mahkemesince bu husus gözetilmeksizin, Türk Borçlar Kanunu'nun 35. ve 397. maddeleri gereği vefat ile davacı yönünden vekalet ilişkisi sonra vekil tarafından vefat eden davacının mirasçılarının davaya dahil edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Genel kurul kararı- Anonim şirket- Muhalefet şerhi- İptal
Davacının gündem maddelerinin görüşülmesinden önce gündeme muhalefet ettiği, ancak karardan sonra tutanağa geçirilen bir muhalefetinin bulunmadığı, oylamadan önce yapılan ve tutanağa geçirilen muhalefetin gündeme ilişkin muhalefet olup iptal talep edebilmek için kararın oylanmasından sonra olumsuz oy kullananın muhalefetini tutanağa şerh etmesi gerektiği, bu sebeple söz konusu iki maddede karardan sonra tutanağa usulüne uygun şerh edilmiş muhalefet bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince iptal kararı verilmesinin hatalı olduğu- Yönetim kurulu üyesinin ibrasına ilişkin genel kurul maddesine, davacının olumsuz oy kullandığı ve usulüne uygun olarak muhalefet şerhini tutanağa geçirdiği, bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın aksine açıklık bulunmadığı takdirde yönetim kurulunun yöneticilerin ibrası sonucunu doğurduğu- Genel kurulda 3 numaralı gündem maddesi ile davalı şirketin finansal tablolarının onaylandığı, davacının gerek maddeye muhalefet şerhinde gerekse dava dilekçesinde soyut beyanlarla yönetim kurulunun ibrasının kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirttiği somut bir gerekçe göstermediği, davacı anılan genel kurul kararının iptalini gerektirir kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılığı ispat edemediğinden bu maddenin iptaline ilişkin kararın da hatalı olduğu- Gündemin 5 inci maddesinin kâr payı dağıtımına ilişkin olduğu, davacının olumsuz oyuna karşılık yeterli oy çokluğu ile karara bağlandığı, davacının karardan sonra usulüne uygun muhalefetini toplantı tutanağına geçirdiği, sermaye şirketlerinin esas gayesinin kâr elde ederek ortaklarına kâr payı dağıtmak olduğu, kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kârın dağıtılmamasına ihtiyari yedek akçe olarak tutulmasına genel kurulca karar verilebileceği, ancak kârın dağıtılmayarak ihtiyari yedek akçe olarak tutulması için bunun gerekçesinin açıklanması gerektiği halde genel kurulda kârın dağıtılmamasına ilişkin her hangi bir gerekçenin belirtilmeyip dürüstlük kuralına uyarlık bulunmadığından bu maddenin iptaline ilişkin karar esas itibarıyla doğru olduğu- Gündemin 6 ncı maddesinin ise (dava dilekçesinde 7 nci madde olarak geçtiği) yeni yönetim kurulunun seçimine ilişkin olduğu, davacı bu maddenin de iptalini talep etmiş ise de İlk Derece Mahkemesince gerekçesi belirtilmeden genel ifade ile talebin reddedildiği, ancak bu husus istinaf sebebi yapılmadığından ve madde usulüne uygun oy çokluğu ile karara bağlanıp iptalini gerektirir resen gözetilmesi gereken bir sebep bulunmadığı anlaşıldığından bu hususun inceleme konusu yapılmadığı, gündemin 7 nci maddesinin yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete ilişkin olduğu, maddenin iptaline ilişkin istemin reddedildiği, ancak davacı tarafça istinafa başvurulmadığından ve re'sen gözetilmesi gereken sebep bulunmadığından inceleme konusu yapılmadığı, sonuç olarak genel kurulda alınan 2 ve 3 numaralı kararlara ilişkin usulüne uygun ve toplantı tutanağına geçirilmiş bir muhalefet bulunmadığından bu maddelerin iptali talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Karşı oy olarak "genel kurul toplantılarında 'peşin muhalefet olmaz' şeklindeki görüşe iştirak etmekle birlikte, oylama sırasında karara muhalif kalındığının tutanağa geçirilmiş olması halinde iptal davası açma koşulunun yerine getirilmiş olduğu ve muhalif üyenin ayrıca hangi gerekçeyle karara muhalif kaldığını tutanağa geçirmesi gerekmediği" belirtilse de bu görüşün kabul edilmediği-
Mazeret talebinin kabul edilmemesi- Hukuki dinlenme hakkı
Davalı vekilinin, duruşmaya, aynı gün başka bir mahkemede duruşması olması sebebiyle katılamayacağını belirterek mazeret dilekçesi verdiği; mazeret talebinin, dosyanın kararlık aşamada olması nedeniyle reddine karar verilmesi, hukuki dinlenilme hakkının ve bu itibarla Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Satış vaadi sözleşmesi- Pay iptali- Seçimlik hak-
Yenileme sonucu ada parsel numarası değişen taşınmazda payları bulunmayan kişiler hakkında payların iptaline karar verilmeyeceği gibi sonradan pay alan kişiler yönünden de HMK.'nin 125. maddesinin uygulanamayacağı-
Yetki kaydı- Bağlayıcılık- Yetkili mahkeme-
Davaya esas teşkil eden sözleşmede, sözleşmenin tarafları olarak davacı ile dava dışı şirketlerin belirtildiği, sözleşmenin 5.2 maddesinde uyuşmazlık halinde Adana Mahkemeleri'nin yetkili olacağına dair hüküm bulunduğu, sözleşmede davalı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu, ancak, sözleşmenin 6. Maddesinde, "Kontrat sadece ... için geçerlidir" hükmü bulunduğu gibi, sözleşmede, davalıya borç yükleyen bir hükme yer verilmediğinden sözleşmede yer alan yetki kuralının, sözleşmenin tarafı olmayan davalı yönünden bağlayıcılığı bulunmadığı ve genel yetkili mahkemenin, davalı tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu-
Menfi tespit- İspat yükü- Bono- Kardeş- Tanık-
Menfi tespit davasında ispat yükünün kural olarak alacaklıda olmasına rağmen kambiyo senetleri sebepten mücerret olduğundan borçlu olmadığını ispat yükümlülüğünün borçlu davacıya ait olduğu- Somut olayda, davacının bononun teminat bonosu olduğunu, gerçek bir borcu yansıtmadığını yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, her ne kadar davacılar ile davalı ... ve yine senedi düzenleyen muris kardeş olsalar da kardeş olan kişiler arasında senet ilişkisi kurulduğu anlaşıldığından davacının iddiasını tanık beyanı ile ispatının mümkün olmadığı, senede karşı senetle ispat kuralı gereği tanık beyanlarının hükme esas alınmasının da mümkün olmadığı, bono üzerinde damga pulu olmasının ispat yükünü ters çevirmediği, davacı tarafça bonodaki borçlu imzasına itiraz edilmediğinden bono üzerindeki yazı ve rakamlar üzerinde inceleme yapılmamasının sonuca bir etkisi bulunmadığı, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği-