Davacı, davalı vekilden gerçek satış bedelini istemekte olup, gerçek satış bedelinin davacıya ödendiğinin ispat yükünün davalıda olduğu, yani, davalının, gerçek satış bedelini davacı müvekkiline ödediğini yasal delillerle kanıtlamak zorunda olduğu- Davalı, yazılı delillerle satış bedelini davacıya ödediğini ispatlayamadığından, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, mahkemece "enişte-kayınbirader olan taraflar arasında güven ilişkisi olduğu ve tanık beyanları ile ödenen bedelin kanıtlanmış olduğu"na karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacının açık muvafakati olmaması ve yine davalı(yenge) ile davacı arasında HUMK mad. 293/1(HMK mad. 203/1)'de sayılan akrabalık ilişkisi bulunmadığından, HUMK mad. 288(HMK mad. 200) maddesi gereğince miktar itibarıyla olayda tanık dinlenmeyeceği ve dinlenen tanık beyanları hükme esas alınamayacağı-
4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 10/1 maddesine göre Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabii oldukları mal rejiminin aynen devam edeceği, eşler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir rejimini seçmedikleri takdirde 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılacakları, yasanın emredici bu hükmü uyarınca ve aynı kanunun 10/3. maddesine göre eşlerin, ancak yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde yapılmış bir mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallarca katılma rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul edebilecekleri, söz konusu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde: eşlerin geçmişe etkili olarak mal ayrılığı rejimini seçemeyecekleri, eş anlatımla, tarafların geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında kanunun tanıdığı başka seçimlik bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı ya da paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemeyecekleri, dolayısıyla, böyle bir belirlemenin yok hükmünde olup, kamu düzenine ilişkin bu yasal sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamayacağı, edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimlerinin benimsenmesine ilişkin sonradan yapılan sözleşmelerin ancak ileriye etkili olarak yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğuracağı-
Satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, söz konusu satış vaadi sözleşmesinde, HMK. mad. 203/ç uyarınca irade bozukluğu ile aşırı yararlanma olduğu iddialarının kanıtlanamadığı- Satış vaadi, elbirliği malikleri arasında yapılmış olduğundan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının bulunduğu-
Taraf muvazaası davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeni ile alacak istemine ilişkin davada, tarafların kardeş olmaları sebebiyle davada HMK'nun 203/1. maddesi gereği tanık dinlenebileceği-
Davaya konu bonoda "malen" ibaresi bulunduğuna göre, böyle bir bonoda malın teslim alındığının, borçlu tarafından ikrar edilmiş olduğu; alacaklının teslim ettiğini kanıtlama yükümlülüğünün olmadığı; yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini kanıtlama yükümlülüğünün borçluya ait olduğu- Kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin açılan davada; senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı-borçlunun takibe konulan bononun muvazaa nedeniyle verildiğini yazılı delille kanıtlaması gerektiği- Davacı şirket, senedin (bononun) keşidecisi, davalı da lehtarı bulunduğuna göre, senedin tarafı olan davacı üçüncü kişi olmadığından, muvazaa iddiasını tanıkla değil, usulün öngördüğü biçimde yazılı delille ispatlaması gerektiği- Bononun düzenleme ve vade tarihi dikkate alındığında salt bir (1) gün vadeli olmasının, senedin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı- Senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, menfi tespit davasında, davacı-borçlunun takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerekeceği-
Karşı tarafı hataya düşürmeye yöneltilmiş davranış, hile kastı, sözleşmenin kurulması ve nedensellik bağı unsurlarının hepsinin mevcudiyeti halinde "hile"nin varlığının kabul edileceği- Hata, hile ve ikrah iddialarının senede bağlanmasının mümkün olmaması nedeniyle, senetle ispat edilmesinde maddi imkansızlık olduğu ve bu iddiaların tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği- Krediyi kullandıran davacı bankanın, üçüncü kişi tarafından hile ile kefillere sözleşmeyi imzalattığının, bilindiği veya bilinebilecek konumda olduğunun ispat edilemediğinden bahisle davalı- birleşen davacının borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasının reddine, davacı bankanın asıl ve birleşen itirazın iptali davalarının kabulüne karar verilmesinin gerektiği-
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden tarafın, o vakıayı ispat etmeye mecbur olup, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kuralın uygulanması gerekeceğinden, davacı tarafından imzalanan bononun bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispat edilmesi gerekeceği-
Dava, "geçersiz satış sözleşmesi gereğince ödenen bedelin iadesi" istemine ilişkin olup, dava değeri HMK 200/1'de belirtilen sınırın üzerinde bulunduğundan kural olarak davacının taraf iddiasını senetle ispatlaması ; ancak dosyadaki bilgi ve belgelerden varlığı ididia olunan harici satış sözleşmesinin taraflarının kardeş olduğu anlaşıldığından ve davacı taraf tanık deliline dayandığından, HMK'nın 203. maddesi gereğince davacı tarafa iddiasını tanıkla ispat etme olanağı tanınması gerekeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • kayıt gösteriliyor