Asıl davada davacı- karşı davada davalı şirketin 08/10/2005 tarihli genel kurulunda alınan sorumlu bulunan yönetim kurulu üyeleri ile denetçiler hakkında hukuk davası açılması ve suç duyurusunda bulunulması için denetim kuruluna yetki verilmesine ve ibra edilmemeye ilişkin 5 numaralı kararın iptali, 2004 yılı faaliyetlerinden dolayı karşı davacılara sorumluluk tevcih edilemeyeceğinin tespiti istemlerine-
Haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemi-
Yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanların kusurlu oldukları ispat edilmedikçe sorumlu olmadıkları- Bilirkişi raporlarında ihtimalli değerlendirmeler yapılmış ve vergi beyannamelerinin verilmemesinde davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurları davacı yanca kesin olarak ispat edilememiş olduğundan, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi atfıyla 6102 s. TTK. 553 uyarınca, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının kanundan ve ana sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olduğu, söz konusu madde gereğince davalı kooperatif yöneticilerinin sorumlu tutulması için kusurlu olmaları gerektiği-
Anonim şirket yönetim kurulu üyesi olan davalıların ve aynı zamanda tasfiye memuru olan davalı Hazım’ın sorumluluğuna dayalı tazminat istemi-
Davalılara isnat edilen zararı doğuran fiillerin, bu konuda herhangi bir cezai soruşturma olmasa da, ceza kanunları mucibince suç sayılan bir fiil teşkil etmesi halinde, davadaki zamanaşımının, bu fiile karşılık gelen yasa maddesi için öngörülen, uygulamadaki deyimi ile “uzatılmış zamanaşımı süresine” tabi olup olmadığı konusunda mahkemece inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği-
11. HD. 24.10.2018 T. E: 2016/14159, K: 6638-
Anonim Şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde, hem şirkete, hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları öngörüldüğü- 6102 s. TTK m. 5/3 uyarınca dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğuna göre ve taraflar arasında vekalet ilişkisi olmadığı gibi, ticari işte mevcut olmadığından, dava Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan da olmadığından, davaya bakmaya Ticaret Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
dava dışı anonim şirketin yönetim kurulu üyesi ve ortaklarına karşı açılan sorumluluk davasında, yönetim kurulu üyesinin dava dışı anonim şirketi zararlandırıcı eylemleri söz konusu olup, zararlar, dava dışı anonim şirketin doğrudan, davacılar murisinin ise, dolaylı zararı kapsamında olduğundan davacılar murisi ortağın dolaylı zarar talebi nedeniyle hükmolunacak tazminatın dava dışı anonim şirkete verilmesinin istenmesi gerektiği halde davacıların kendilerine verilmesini istemeleri nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı davada varlığı ileri sürülen "doğrudan zararın" doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 6102 s.TTK. 644/1-a uyarınca, aynı Kanunun 553. maddesinin uygulanmasını gerektiği- 6335 s. K. ile yapılan değişiklikle sorumluluğun kusura dayandığı belirtildiğinden, davacının, davalı tasfiye memurunun görevini icrası sırasında, davadışı tasfiye halindeki şirketin yapılandırılmış vergi borcuna ilişkin ödenmesi gereken ikinci taksidin ve müteakip taksitlerin ödenmemesinde kusurlu olduğunu ve sonuçta bu vergi borçlarının kendisi tarafından ödenmesi nedeniyle zarara uğradığını ispatlamakla yükümlü olduğu-  Doğrudan taksitlerin ödenmediğinden bahisle davalı tasfiye memurunun sorumlu olduğuna kanaat getirilmesi hatalı olup şirketin geçmiş dönem vergi borçlarına ilişkin yapılandırma taksitlerinin ödenmesi gereken tarihlerde, borçları ödeme kabiliyetinin bulunup bulunmadığının anlaşılması için mahkemece bu konuda inceleme ve araştırma yapılması gerektiği- Şirketin vergi borçlarının ödenmesi gereken tarihlerde ileri sürüldüğü gibi likit varlığının bulunduğu saptandığı takdirde, davalı yanın bu yönde TCMB'ye yaptığı başvurunun olumlu sonuçlanmamasında kendisine izafe edilecek bir kusurun bulunup bulunmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerektiği- Likiditenin varlığı saptandığı takdirde, şirketin sonuçta yapılandırılan vergi borçlarının tahakkuk ettiği dönemde de bu likiditenin var olup olmadığı, olması halinde davadışı şirketin eski müdürü olduğu anlaşılan davacının, likidite varlığına rağmen vergi borçlarını ödeyip ödemediği, bu anlamda VUK'nın 10. maddesi kapsamında bir sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, şirkete ait vergi borcunun ortaklardan tahsili konusunda Vergi Dairesince 6183 s.K. m. 35 çerçevesinde bir takibat yapılıp yapılmadığı, davacının ödemesinin bu takibata bağlı olup olmadığı, böyle bir takibatın varlığı halinde ise yine davacının Vergi Dairesinin bu yöndeki işlemine karşı hukuksal haklarını kullanıp kullanmadığı, davalı tasfiye memurunun göreve başlamasını müteakip şirkete ait defter ve belgeler ile demirbaşların kendisine teslimi konusunda davacının herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı, bunun davalının sorumluluğuna, davacının varlığını ileri sürdüğü zarara ve bunun sonucu hükmedilecek tazminata etkisi olup olmayacağı hususlarında TBK. 52 çerçevesinde bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesinin yerinde olmadığı-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor