Davalı işveren mirasçılarının mirası reddetmeleri halinde mirası reddeden mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulup kurulamayacağına ilişkin uyuşmazlıkta,  en yakın mirasçılarının tamamı olduğu anlaşılan tek mirasçı tarafından reddolunan miras daha sonraki derece bulunan mirasçılara geçmeyeceğinden, taraf teşkilinin sağlanması amacıyla mahallin sulh hukuk mahkemesine durum bildirilerek iflas hükümlerine göre reddolunan mirasın tasfiyesinin sağlanması, davalı muris için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile yargılamaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Yasal mirasçılardan birinin mirası reddi hâlinde reddeden mirasçının mirasbırakandan önce ölmüş gibi sayılarak onun payının miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi diğer hak sahiplerine geçeceği, bu nedenle mirası reddedenin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, bu itibarla mirası reddedenin mirasçılarının davaya dâhil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği" ve "hizmet tespiti istemine ilişkin eldeki davada davanın niteliği itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olmasının yeterli olduğu, zira bu davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açılabileceği" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği- 
Davacı şirket, ortaklığın borçlandığı çeklerin ödenmesi için aynı zamanda adi ortaklık yöneticisinin sahibi olduğu çek hesabı sahibi davalı Ltd. Şti.'ye para gönderdiğini, çekler vaktinde ödenmeyip karşılıksız çıkınca aleyhine yapılan icra takibi alacaklısına çek bedellerini tekrar ödemek zorunda kaldığını, hâl böyle olunca havaleyle gönderilen paraların yönetici ortak tarafından ortaklık iş ve eylemleri için değil şahsi harcamalar için kullanıldığını ve davalıların kendisi aleyhine haksız şekilde zenginleştiğini ileri sürerek ilamsız icra takibi başlatmış ve itiraz üzerine de itirazın iptali davası açmış olup, alacak iddiası, ortaklık hak ve borçlarıyla ilgili olmayıp taraflar arasındaki ilişkinin ileri sürülüş biçimine göre artık ortaklardan biri için şahsi alacak hâline gelmiş bir bedelin iadesi niteliğinde olduğundan, davacı olma sıfatının da ortaklığa değil alacak hakkının sahibi olan davacı şirkete ait olduğu- "Uyuşmazlıkta davacının taraf sıfatı bulunduğu yönündeki kabule iştirak edilmekle beraber, Özel Daire kararında yalnızca adi ortaklığa ilişkin kanun hükümlerine dayanılmasının isabetli olmadığı, zira uyuşmazlığın davalıların konum ve alacak iddiasının mahiyetine göre haksız fiil hükümlerine de temas edeceği, kararın bu yönde ayrı bir açıklama içerir şekilde değişik gerekçeyle bozulması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalı müteveffa ............... tarihinde vefat etmiş olup, mirasın tüm mirasçıları tarafından kayıtsız şartsız reddedildiği, .........Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile bu husus tespit ve tescil edildiğinden, terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesine ilişkin sürecin beklenilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekeceği-
Dosyada mevcut veraset ilamına göre davalının dava açılmadan önce öldüğü, bu şekilde taraf ehliyetinin bulunmadığı ve aleyhine dava açılamayacağı anlaşıldığından, hakkındaki davanın reddi gerekirken, yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Taraf sıfatı davada taraf olarak görülen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için yargılamanın her safhasında ileri sürülebilen bir itiraz olduğu ve mahkemece resen dikkate alınması gerektiği- Bir aracın maliki olmasa da araç üzerinde uzun süre ile fiili hakimiyeti bulunan ve ekonomik getirilerden yararlanan kişi (kiracı gibi) aracın işleteni olup aracın verdiği zararlardan sorumlu olduğu ve burada dikkat edilecek temel ölçüt "aracı uzun süre elinde bulundurma" olgusu olduğu-
Davalının davanın açıldığı tarihten sonra (dosya içinde bulunan veraset belgesine göre) öldüğü anlaşıldığından, ölenin mirasçılarına karşı davaya devam edilmesinin mümkün olduğu, dolayısıyla davalının mirasçılarına usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilip taraf teşkili sağlanarak mirasçıların savunma ve delilleri toplanıp incelenerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı ... köyünün 6360 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak .......... Belediyesi ............. ilçesinin belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığından ve katıldığı ilçe belediyesi taraf olacağından 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince re'sen işlem yapılması için kararın bozulması gerekeceği-
İhalenin feshi isteminde bulunan şikayetçi borçlunun istinaf yargılaması aşamasında vefat ettiği, bölge adliye mahkemesince borçlunun mirasçıları davaya dahil edilmeden, ölü kişi hakkında hüküm kurulduğu görüldüğünden, bölge adliye mahkemesince borçlunun mirasçıları davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın ve ölü kişi hakkında hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Birleşen dosya davalısı karar tarihinden önce çıkarılan nüfus kaydına göre ............. tarihinde- vefat etmiş olup, kendisine Tebligat kanunu 21/2 maddesine göre tebligat yapılmış, mirasçıları davada yer almamış taraf teşkili sağlanmadan hüküm tesis edilmiş olduğu görüldüğünden, mahkemece, anılan davalının dosya içerisine alınmış nüfus kaydına göre mirasçılarının hukuki dinlenilme haklarının kısıtlanmaması amacıyla birleştirilen davada davalı sıfatıyla yer almalarının sağlanması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığının ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilmesi nedeniyle taraf sıfatının dava şartı olmayıp, itiraz olduğu- Bu durumda davanın esastan ret veya kabul edileceği- Sıfat bir itiraz olduğundan, hâkimin diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alacağı- Sıfatın, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husus olduğu- Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesinin zorunlu olduğu- Bu hususun mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gerektiği- Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin, ileri sürülme zamanının Kanun ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de olmayıp, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya 'mahkemece vakıf olunduğu takdirde' re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durum olduğu-