Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteğine ilişkin davada, davacı muvazaa iddiasını mevcut delillerle usulünce kanıtlayamamış, aksine dinlenen davalı tanıkları yapılan işlemlerin gerçek satış olduğunu bildirmiş olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Rücuen alacak talebi- Bir eylemin kendisi tarafından yapılmadığını ifade eden kimseden bu olumsuz durumu ispat etmesinin beklenemeyeceği- Taraflar arasındaki sözleşmede, iskele yapılmasına ilişkin bir düzenleme de bulunmadığından, davacı tarafından, iskelenin davalılarca yapıldığının ispatlanması gerektiği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Ehliyetsizlik iddiası yönünden mirasbırakanın temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olup muvazaa iddiaları yönünden ise; temliklerin muvazaalı olduğu hususu davacılar tarafından usulünce kanıtlanamamış olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği- Herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu (HMK. mad 190, ve TMK. mad. 6)- Mirasbırakanın davacıya da daire aldığı ve davacı adına tescil ettirdiği davacının da kabulünde olduğu, davacı tanıkları dava konusu devrin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmuşlarsa da, davalı tanıkları "mirasbırakan tarafından davacıya bir daire almasının yanında ilk eşinden olan dava dışı ve davalı çocuklarına maddi yardımda bulunduğunu" belirtmiş olduğundan, davacılar tarafından temlikin muvazaalı olarak mal kaçırma kastı ile yapıldığı iddiasının usulen kanıtlanamadığı-
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- HMK mad. 190 ve TMK mad. 6 hakkını dayandırdığı olguları tarafın ispat ile yükümlüğü olduğu ve açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasız olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Evden ayrılmayı tasarlayan kadının ziynet eşyalarını önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesinin de mümkün olduğu, bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekeceği, bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekeceği-
Muuvazaa iddiasına dayalı davalarda, mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğunun gözetilmesi gerektiği- Davalıların evlilik tarihi ile mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları temlik tarihinin aynı olduğu, tapu kayıtlarına göre mirasbırakan adına kayıtlı başkaca pek çok taşınmazın bulunduğu, mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin kızından mal kaçırmak olmadığı, tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere davalı oğlu ile davalı gelininin evliliği sırasında adetleri gereği altın ve ev yeri karşılığı hediye olarak verildiği, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İspatlanamayan vakıaların davalıya yüklenemeyeceği- Davacı kadının TMK 174/1'e dayanmayan maddi tazminat talebin yönünden genel mahkemelerin görevli olduğu- Görev, kamu düzenine ilişkin olup, hakim tarafından yargılamanın her aşamasında re'sen gözetileceğinden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenemeyeceği-
Mahkemece aradan 41 yıl geçtikten sonra muvazaa iddiası ile dava açılması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiş ise de, muris muvazaası iddiası ile açılan iptal ve tescil/tazminat davaları hak düşürücü süreye tabi bulunmadığından ve her zaman dava açılabileceğinden hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği-
Kadının, dava konusu ziynet eşyasının erkekte kaldığını ve iade edilmediğini gösterdiği delillerle ispat edemediği, davacı kadın delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığına göre, ispatlanamayan ziynet alacağı talebinin reddi gerekeceği-